Ahmet Arslan
Yeni bir Çanakkale ruhuna ihtiyacımız var
Çanakkale'de Avrupalı büyük devletler, İslâm'a nihâî darbeyi vurmak için ittifak etmişlerdi: Hedef, Osmanlı'yı durdurarak, tarih yapan bir aktör olarak İslâm'ı tarih sahnesinden uzaklaştırmaktı.
Avrupalı güçler, sonunda hedeflerine ulaştılar: Osmanlı durduruldu ama Bedir'in ruhunun yeniden canlanması anlamına gelen bir ruh inşa edildi: Çanakkale ruhu'ydu bu.
Çanakkale ruhu, Müslümanların yokoluş saldırısıyla karşı karşıya kaldıkları bir ortamda, müşterek ümmet şuurunun şahlanması, destan yazmasıdır.
İçinden geçtiğimiz süreçte de bütün Batılı emperyalist ülkeler, İslâm'a ölümcül darbe vurmak amacıyla bin yıldır Selçuklu, Eyyûbî ve Osmanlı'nın kurdukları Ehl-i Sünnet Omurga'yı çökertmek üzere Mısır'ı, Türkiye'yi ve Müslüman Kürt omurgayı parçalamaya çalışıyorlar.
Şunu iyi bilelim: 200 yıldır Vehhabîlik üzerinden Selefiliğin kışkırtılması, hızla yaygınlaştırılması; Kürtlerin laik Kürt kimliği üzerinden İslâm'dan uzaklaştırılması; Mısır'da İhvan'ın kuşatılması, İran'ın önünün alabildiğine açılması, Arap dünyasını kuşatmasına göz yumulması ve Türkiye'nin içeriden ve dışarıdan vurulması, Ehl-i Sünnet Omurga'nın, dolayısıyla İslâm'ın yeniden tarihî bir yürüyüşe soyunmasını engellemeyi amaçlıyor.
Bin yıllık bu büyük ana Omurga'yı (yani akidevî, fikrî ve siyasî düzeni) çökertmeyi amaçlayan bu büyük saldırıyı ancak yeni bir Çanakkale ruhu yani ümmet bilinci inşa ederek püskürtebiliriz.
Yeni Çanakkale ruhunu nasıl inşa edebiliriz, sorusunu, sonraki yazılarda mercek altına alacağım.
Bu kısa yazıda şu kadarını söylemekle yetiniyorum şimdilik:
1- Her şeyden önce, Müslüman toplumlar, bin yılın en büyük saldırısıyla karşı karşıyalar: Batılı emperyalist güçler, içimizdeki şebek-e-leri de kullanarak, Müslümanların yeniden tarih sahnesine çıkmasını önlemek için çok yönlü, çok katmanlı, içeriden ve dışarıdan büyük bir saldırı başlatmış durumdalar.
Bunun için dışarıdan Müslüman toplumları ekonomik, siyasî ve en önemlisi de itikadî olarak çökertme mücadelesi veriyorlar.
2- İkinci olarak, Müslüman toplumlardaki kabîlevî, etnik, siyasî ayrılıkları kaşıyorlar, böylelikle Müslüman toplumları birbirine düşürmeye çalışıyorlar.
3- Üçüncü olarak, Batılılar, terörizmle savaşıyormuş gibi yaparak icat ettikleri terör örgütlerini kullanarak İslâm'ı terörle, kan emicilikle özdeşleştirmeye, Müslüman kitleleri de, Batılı kitleleri de terör örgütleriyle korkutarak İslâm'dan uzaklaştırmaya, böylelikle seküler, protestanlaşmış, içi boşaltılmış sahte bir İslâm anlayışını İslâm dünyasına dayatmaya çalışıyorlar.
Sözün özü: Müslüman toplumlar, bin yılın en büyük saldırısıyla karşı karşıyalar. Bu saldırıyı püskürtebilmenin en kalıcı ve sonuç alıcı yolu, ümmet bilincinin yeşertilmesi demek olan diriltici, toparlayıcı, ruh üfleyici taze bir Çanakkale ruhu geliştirmekten geçiyor. Vesselâm.