Önce genel manzara, sonra nazariyat ve münazara...
Manzara şu: Afganistan, Irak işgal edildi. Pakistan paçavraya çevirildi. Mısır düşürüldü. İran, Arabistan Yarımadası'nın en stratejik yerlerine, Suriye ve Yemen gibi kıtalararası tampon bölgelere yerleştirildi.
Son Kale Türkiye düşürülemedi, dize getirilemedi yalnızca!
Bugün size, geçen yıl yayımlanan ve söylediklerimi, uyarılarımı, önerilerimi özlü bir şekilde özetleyen bir yazımı gözden geçirerek yeniden paylaşmak istiyorum sizlerle.
TARİH, YALNIZ ADAMLARIN KANATLARINDA YÜKSELİR
Türkiye düşürülemedi, o yüzden Türkiye'nin güneyi çepeçevre ateş çemberine çevirildi. Türkiye'nin içi, dışarıdan kontrol edilen tehlikeli şebekelerle sarsılıyor.
Türkiye, içeride de, dışarıda da direniyor. Bütün tuzakları püskürtüyor, oyunları bozuyor, 15 Temmuz darbe-işgal girişiminde olduğu gibi, bu çilekeş ve asil millet tanklara göğsünü siper ederek, bütün tezgâhları yerle bir ediyor, destan yazıyor!
Bu süreçte Erdoğan tarihî bir rol oynuyor. Direniyor! Yalnız başına direniyor!
0 yüzden hem küresel sistem hem de uyduları tarafından hedef tahtasına yerleştiriliyor!
Yalnızca Erdoğan direniyor ve bütün mazlum dünyada yürekten destekleniyor.
Daha önce de söylemiştim; bir kez daha hatırlatayım: Tarih, yalnız adamların kanatlarında yükselir. Yalnız adamlar, zor zamnlarda ateşten gömlek giyerler ve tarihin akışını değiştirirler...
İKİ TEHLİKELİ PROJE
Yapılmak istenen iki şey var burada: Kissenger'ların, Bernard Lewis'lerin ta 1970'lerde teorik çerçevesini çizdikleri iki şey: Küresel seküler-kapitalist sistemin hem dize getiremediği İslâm'ı ve dünyasını dize getirmek hem de yeniden tarihe girmesini, insanlığın önünü açacak kapsamlı bir medeniyet yürüyüşüne soyunmasını önlemek için tasarlanan iki ürpertici proje bu.
Birincisi: “İslâm'a karşı İslâm” projesi.
İkinci proje, birinci projenin kaçınılmaz sonucu: Şiî dünyasının güçlendirilmesi ve Sünnî omurganın çökertilmesi. Meselenin püf noktası burası: O yüzden bu hayatî meseleyi bu millete anlatıncaya kadar yazacağım.
MISIR DÜŞTÜ, SIRA TÜRKİYE'DE!
İslâm dünyasında Sünnî omurganın iki tarih kurucu aktörü var: Biri, Türkiye, diğeri de Mısır.
Batılılar, -münhasıran da İngilizler- doğrudan Suudları, dolaylı olarak da İranlıları, işte bu bin yıl İslâm dünyasını dimdik ayakta ve diri tutan Sünnî omurgayı çökertmek için destekliyorlar.
O yüzden Türkiye'yi kuşatmaya, Mısır'da İhvan'ı boğmaya çalışıyorlar.
Mısır'da İhvan, İslâm dünyasının da, bütün dünyanın da geleceğini belirleyebilecek esaslı bir bağımsızlık mücadelesi veriyor ama susturuluyor. Terör örgütü listesine alınıyor sonra da.
Batılılar, o yüzden Mısır'ın önünü kesmek için İhvan'ı terör listesine alıyorlar. Mısır'ın düşmesi, zorba Batı hegemonyasının Arap dünyasında çatırdaması anlamına gelecek çünkü.
SÜNNÎ OMURGA ÇÖKERSE…
Suudların Vehhâbîlik ve neo-selefîlik üzerinden ürettiği İslâm tarihinde karşılığı olmayan ruhsuz, sığ hâricî mantığına dayalı İslâm anlayışının neden kışkırtıldığını, önünün niçin açıldığını sanıyorsunuz ki?
Yine İslâm tarihi boyunca marjinal olan, marjinal kalan, öyle de kalması gereken Şiîliğin Arap dünyasında bilfiil, Türk dünyasında da bilkuvve önünü açıyor Batılılar. Neden acaba?
Burada hem mezhebî bir analiz yapmaktan, Müslümanları töhmet altında tutmaktan Allah'a sığınırım.
Burada büyük bir tehlikeye dikkat çekiyorum: Batılılar, İslâm dünyasını tam ortadan ikiye yarmayı planlıyorlar: Bunun için “İslâm'a karşı İslâm” projesini uygulamaya başladılar:
Homojen bir coğrafî yapı arzeden İslâm dünyasındaki ulusal, etnik, mezhebî, kabîlevî çatışmaları kışkırtarak İslâm dünyasını yangın yerine çevirerecek, birbirine düşürecekler. Bu süreç, çoktan başladı bile!
Hedef: İslâm dünyasındaki Sünnî omurgayı çökertmek, anadamarı bitirmektir: Sünnî omurganın çökmesi, İslâm dünyasının kolay kolay belini doğrultamaması demektir. İslâm dünyasının çökmesi ise, küresel sistemin önündeki en büyük engelin ortadan kaldırılması demektir.
DÜNYA, BİZİ BEKLİYOR...
Oysa dünya, İslâm'a gebe. Batı uygarlığı, insanlığın tepesinde tam bir heyûla gibi duruyor: 500 yılda bütün medeniyetlerini kökünü kazıdılar. Dünya tarihini durdurdular.
Yeniden bütün medeniyetlere, bütün farklılıklara, bütün renklere, bütün dillere, bütün düşüncelere, kendileri olabilecekleri bir dünyayı armağan edebilecek köklü kaynaklara ve zengin imkânlara biz sahibiz yalnızca.
O yüzden insanlık bizi bekliyor. O yüzden bu yaşadıklarımızı, doğum sancıları olarak görmeli; emperyalistlerin Müslüman toplumları, mezhepleri, etnisiteleri birbirine düşürme oyunlarını püskürtebilmeliyiz.
Bunun yolu, Sünnî omurganın dimdik ayakta durmasından, taze nefes alabilmesinden, esaslı bir muhasebe yapabilmesinden, geçmişle gelecek spektrumunda bütün insanlığın sorunlarına cevap üretebilecek derinlikli bir fikrî birikim ve medeniyet fikri ortaya koyabilmesinden geçer.
O yüzden eğer biz sorumluluğumuzu yerine getiremezsek, insanlığın eşiğinden geçtiği yokoluş sürecinin hesabı da bizden sorulur. Bunu da bir yere kaydedin lûtfen.
O yüzden 15 Temmuz'u doğuşun ve yeniden-doğruluşun miladıolarak görmeli, ona göre kısa, orta ve uzun vadeli hazırlıklar yapmalıyız. Vesselâm...
Ahmet Arslan
Türkiye’yi niçin vuruyorlar?
31 Temmuz 2016, Pazar