Ahmet Arslan
Türkiye’yi kuşatıyor, İran’ın önünü açıyorlar! Neden?
Biz gelince, onlar gidecekler. Biz gelince İngilizler gidecekler nihâî olarak. Avrupalılar da, Amerikalılar da.
Neden, diye soruyorsunuz, değil mi -haklı olarak.
BİZ GELİNCE, ONLAR GİDECEKLER
Birkaç nedenden: Öncelikle, bizi tarihten sildikleri için İngilizler geldiler, bizim coğrafyamıza yerleştiler, bizim coğrafyamızı hem enlemesine (sınırlarımızı cetvelle çizerek) hem de boylamasına (zihnimize prangalar yerleştirerek) dışardan ve içerden delik deşik ettiler, lime lime ettiler, böylelikle kolayca güdülecek hâle getirerek köleleştirdiler.
Biz gidince, bölgemizde bir vakum oluştu; bu vakum'u / boşluğu doldurmak için başta İngilizler olmak üzere bütün Avrupalı emperyalist güçler, buraya üşüştüler. Sonuç ne peki? Cehennem! Sadece bir asırda bölgemizi yangın yerine çevirdiler!
Oysa biz yalnızca Ortadoğu'yu değil, aynı zamanda Balkanlar, Kafkaslar ve Kuzey Afrika'yı tam 4-5 asır darüsselam / barış yurdu yaptık. Tarihte bizden önce de bizden sonra da hiçbir gücün yapamadığı, bundan sonra da yapamayacağı -yaşananlardan açıkça anlaşılan- muazzam, aşılamamış bir küresel medeniyet tecrübesi hediye ettik insanlığa.
İşte bu nedenledir ki, biz gelince, onlar gidecekler. Bunu bizden daha iyi biliyor İngilizler de, diğer emperyalist güçler de.
O yüzden Batılı güçler, biz gelmeyelim diye etrafımızı kuşatıyor, yangın yerine dönüştürüyorlar.
Eğer biz gelirsek yeniden Batılılar yalnızca buradan gitmek zorunda kalmayacaklar; aynı zamanda dünya üzerindeki hegemonyalarını da yitirecekler. Zira Batılılar, dünya üzerindeki hegemonyalarını, bizim coğrafyamızı kontrol ve kolonize etmelerine borçlular.
Özetle biz gelmeyelim diye “İslâm'a Karşı İslâm” savaşı başlattılar. Dünkü yazımda vurguladığım gibi bu savaşın şu an üçüncü ayağını devreye sokmuş durumdalar: Yapay bir Sünnî-Şiî çatışması icat ederek bu çatışmayı adım adım gerçeğe dönüştürmeye çalışıyorlar.
O yüzden İran'ın önünü açıyor, Türkiye'yi kuşatıyorlar. Nasıl mı?
İRAN, 10 YILDA DÜNYANIN GELECEĞİNİ BELİRLEYECEK (?)
Dünyanın elitlerinin okuduğu, dünyayı yöneten kremayı yönlendiren üç önemli haftalık dergi var: TIME, Newsweek ve The Economist.
TIME dergisi, geçen haftaki sayısında İran'ı kapak yaptı. Atılan başlık ilginç: “Iran 2025”. Bu size bir şey çağrıştırıyor, değil mi?
''Iran 2025” kapak başlığının içi de şöyle doldurulmuş: “How its next decade will change the world?” Türkçesi: “İran'ın gelecek on yılı, dünyanın geleceğini nasıl değiştirecek?”
İnsan, bir anda şok yaşıyor: Nasıl yani? Daha düne kadar, İran, ABD'nin “terör devletleri” listesinde değil miydi? Ne oldu da, nasıl oldu da, ne değişti de, İran, 10 yılda, dünyanın geleceğini değiştirecek bir ülke konumuna “yükseltildi”?
Bu soru önemli.
Bu soruya bir soru daha ilâve edelim: Neden İran'ın önünü açıyor, Türkiye'yi kuşatıyorlar, peki?
NEDEN İRAN'IN ÖNÜNÜ AÇIYOR, TÜRKİYE'Yİ KUŞATIYORLAR PEKİ?
Bunun nedeni şu: Bin yıldır, İslâm dünyasını biz yönetiyor, biz şekillendiriyoruz. Bin yıl önce Haçlı ve Moğol saldırılarını biz püskürttük; İslam dünyasını akide, fikir ve siyaset sütunları üzerinden biz birleştirdik, binyıl süren İslâm'ın küresel düzenini -bütün diğer Müslüman etnik unsurlarla birlikte- biz inşa ettik.
Oysa biz Haçlı ve moğollarla kıran kırana ölüm-kalım savaşı verirken, Farslar, bize omuz vermediler hem Haçlı hem de Moğollarla işbirliği yaparak bizi / Müslümanları arkadan hançerlediler.
Burada bir mezhep düşmanlığı yapmıyorum. Karşılaştırmalı bir tarih okuması yaparak dünden bugüne, bugünden yarına bakıyorum.
Moğol ve Haçlı saldırıları sonucunda birinci medeniyet krizi sırasında yaşadıklarımıza paralel hâdiseleri şimdi de yaşıyoruz: Biz İsIâm dünyasının makus talihini yenmek için çırpınıp dururken ve mazlum halkların umudu hâline geldiğimiz bir sırada bir kez daha Türkiye kuşatılıyor, bir kez daha İran bu kuşatmaya hem aktif olarak Batılıların safında yer alarak yardımcı oluyor hem bütün bir Arabistan Yarımadasına yerleşerek güneye doğru bilfiil bir Şii Hilali çekiyor hem de Türk cumhuriyetlerine kültürel olarak yerleşerek kuzeye doğru bilkuvve bir Şii Hilali çekiyor.
Bütün bunları, bizzat Batılıların gizli-açık desteğiyle adım adım gerçekleştiriyor İran.
Batılılar, Türkiye'yi kuşatırken İran'ın önünü inanılmaz bir şekilde açıyorlar. Batılıların dünya üzerindeki hegemonyalarının sigortası, İran'dır: İran, bölgeye enlemesine ve boylamasına yerleştirilecek, hâkim hale getirilecek böylelikle bizim kurduğumuz bin yıl süren Ehl-i Sünnet Omurga'nın oluşturduğu İslam dünyasının halklarını birleştiren genetik İslâmî kodlar çökertilecek.
O yüzden TIME dergisi “Iran 2025” diye bir kapak yapıyor, İran'da 10 yılda yaşanacak gelişmeler, dünyanın geleceğini belirleyecek, diyor; böylelikle İslâm dünyasının tam ortadan ikiye yarılacağına, Türkiye'nin durdurularak İslâm dünyasının toparlanmasının imkansız hâle geleceğine, böylelikle küresel sistemin çatırdamak şöyle dursun hegemonyasının ancak İran'ın önünün açılmasıyla güçleneceğine dikkat çekiyor.
Şunu söylemekle yetiniyorum: İran, böyle davranmakla ateşle oynuyor ve İslâm dünyasının ayağa kalkma, Batılıları bölgeden kovma yolculuğuna çomak sokuyor. İslâm dünyasının ölüm-kalım savaşı verdiği bir zaman diliminde İran, bin yıl önceki gibi Müslümanları arkadan hançerliyor bir kez daha!
Oysa İslâm dünyasının Batılıları bölgeden defetmelerinin İslam dünyasında bütün çatışmaları yoketmenin en kalıcı yolu Mısır, Türkiye ve İran'ın her alanda hedeflerini birleştirmelerinden geçiyor. İran'ın Batılılar tarafından ayartılmasını önlemenin yolu da bu.
Eğer Batılılar tarafından ayartılmayı tercih ederse, uzun vadede Batılıların İran'ın da kuyusunu kazacaklarını, bölgenin kaynaklarını İran'a yedirmeyeceklerini görmek için kâhin olmak gerekmiyor. Tarih bilmek gerekiyor.
Sözün özü: İslâm dünyasının iki asırdır Batılılar tarafından cehenneme çevrildiği bir sırada, Müslümanlar yalnızca Batılı emperyalistleri defetmekle değil İran fitnesini defetmekle de uğraşacaklar.