Gelen felâketin farkında bile değiliz henüz: Balkan'lardan Kafkaslara, Afrika'nın içlerinden Hint-Pakistan altkıtasına ve Malay havzasına kadar hem Ehl-i Sünnet Omurga hem deMüslüman Sosyolojik Omurga çökertiliyor iki yüzyıldır.
Tarihte ilk defa, önce Vehhâbîler üzerinden, sonra da Selefîlerüzerinden Hâricî mantığı, İslâm dünyasının omurgası hâline getiriliyor! İngilizlerin iki asırlık sinsi çabalarıyla!
DİKKAT! AKÎDEVÎ, SİYASÎ VE SOSYOLOJİK MÜSLÜMAN OMURGA ÇÖKERTİLİYOR!
Bu hâricî mantığının bin küsur yıllık panzehiri tasavvuf da hedef tahtasına yatırılıyor. Mezhepler, hadisler tartışmaya açılıyor, Hz. Peygamber'in (sav) konumu sarsılmaya çalışılıyor.
Hem akîdevî hem siyasî hem de sosyolojik Müslüman omurga çökertiliyor.
Akîdevî, siyasî ve sosyolojik Müslüman Omurga'nın bu topraklardaki bin yıllık kurucusu, taşıyıcısı ve koruyucusu tasavvufun hedef tahtasına yatırılması, Müslümanların intiharıneşiğine sürüklenmesiyle sonuçlanacaktır. Eğer bu yakıcı gerçeği göremiyorsak, ne'yi görüyoruz ve ne'yin mücadelesini veriyoruz ki biz bu topraklarda!
Son zamanlarda, tasavvufun da hedef tahtasına yatırılması, tarihin ruhunu da, İslâm'ı diri tutan, bugünlere taşıyan kaynakları da göremediğimiz, tuzağa düştüğümüz anlamına geliyor!
O yüzden ilim-irfan sahibi insanları, basirete ve ferasete davet ediyorum! Yoksa bu işin vebali büyük olacak ve bunun hesabını Huzur-u Rabbânî'de aslâ veremeyeceğiz!
İNGİLİZLERİN 2 ASIRLIK SİNSİ PLANLARI GERÇEĞE DÖNÜŞMEK ÜZERE...
Bin yıldır, tarihi iki aktör yapıyor: Müslümanlar ve Batılılar. Müslümanlardan biz, yanı bu topraklarda yaşayan insanlar. Batılılardansa, Cermenler, spesifik olaraktan Almanlar. Son iki asırdır, biz de tarihten çekildik; Almanlar da!
Son iki asırdır tarihi İngilizler›le -özellikle ABD›deki- Yahudiler yapıyor: İki Sanayi Devrimi'ni İngiliz'ler yaptılar. Üçüncüsünü (bilişim devrimini) ise ABD'deki Yahudiler.
Şu ân cârî küresel sistemi, kapitalist düzeni, ekonomi-politik ve stratejik mekanizmayı kuranlar, işletenler, esas itibariyle İngilizler. İngilizler, iki büyük dünya savaşından sonra geri çekildiler ama çeyrek asırdır yeniden geliyorlar!
Özellikle de İslâm dünyasının sınırlarını İngilizler çiziyoryeniden sinsice yöntemlerle. İslâm dünyasının sorunlarının sürgit kangrene dönüşmesinde de İngilizlerin iyi düşünülmüş, sinsi stratejileri belirleyici roller üstleniyor!
Terör örgütlerini icat edenler; meşrep, mezhep, kavmiyet çatışmasının tohumlarını ekenler ve haritaları yeniden çizenler İngilizler!
BÜYÜK OYUN BİZİM ÜZERİMİZDEN SAHNELENİYOR!
Şunu iyi bileceksiniz: İngilizler, 100 yıllık büyük oyun'u bizim coğrafyamız üzerinde sahneliyorlar! Bu coğrafyanın sahipsiz olduğu için kolaylıkla karıştırılacağını, daha da önemlisi nasıl karıştırılabileceğini en iyi İngilizler biliyorlar.
Hem İslâm'ın yeniden tarih sahnesine çıkmasının durdurulması hedefi hem de bunun sonucu olarak geleceğin tarihinin yine buradan yapılabileceği gerçeği, İngilizlerin temel stratejileri.
O yüzden İngilizler, iki asırdır, İslâm dünyasının her yerinde, adım adım hâricî mantığını, Müslüman toplumların omurgası hâline getirmeyi neredeyse başarmış durumdalar.
Bugün selefsizlik demek olan neo-selefîlik üzerinden bütün İslâm dünyasında hızla yayılan bu hâricî mantığına dayalı İslâm anlayışı, ruhsuz, her türlü kullanıma, her türlü kışkırtılmaya elverişli bir İslâm anlayışı! İslâm'ın gelişini bizzat bu tür ruhsuz İslâm anlayışıyla durdurmayı amaçlıyor İngilizler.
Bu yeni hâricî mantığının tek panzehiri var: Anadolu'yu binyıldır sulayan, ilim, irfan ve hikmet sütunları üzerinden teşekkül eden, Hint ve Afrika tasavvufunun aşırılıklarından, iğretiliklerinden arınmış bir tasavvuf anlayışı bu.
Tarihte, tarihin hiç bir döneminde, hâricî mantığı, Müslüman toplumların omurgası hâline gelmemişti, gelememişti. Ama gökkubbemizin çöktüğü, İslâm dünyasında Ehl-i Sünnet Omurga'nın yegâne koruyucusu, garantisi Osmanlı'nın çökertildiği ve İslâm dünyasının paramparça edildiği içinden geçtiğimiz iki yüzyıllık ikinci büyük medeniyet krizi döneminde, İngilizler, İslâm dünyasında yaşanan bu buhranı ve boşluğu çok iyi değerlendiler: Tarihte ilk kez, hâricî mantığını Müslüman toplumların omurgası katına yükseltmeyi başardılar!
SAPMALARIN PANZEHİRİ TASAVVUFTUR...
Özetle: İki asırlık bu İngiliz projesi, son çeyrek asırda bizimbasiretsizliğimiz yüzünden meyvelerini vermeye başladı.
Önce Vehhâbîler üzerinden Osmanlı çökertildi. Sonra Selefîler üzerinden hâricî mantığı İslâm dünyasının omurgası hâline getirildi. Şimdi mezhepleri, hadisleri, tasavvufu hedef tahtasına yatırarak İslâm dünyasını akîdevî olarak perişan etmek istiyorlar!
İki asırlık kapitalist dünya düzeninin kurucusu İngilizler, İslâm'ın yeniden tarih sahnesine çıkmasını engelleyebilmenin en önemli yolunun Müslüman akîdevî, siyasî ve sosyolojik omurgayı çökertmekten geçtiğini, hâricî mantığının önünde kale gibi duracak yegâne kaynağın da tasavvuf olduğunu çok iyi biliyorlar.
Tasavvuf çökertilirse, akîde de, siyasî şuur da, sosyolojik Müslüman omurga da kendiliğinden çatırdar: Mezhepler tartışmaya açılır, hadisler ve Efendimiz devre dışı bırakılır, hem hâricî mantığı / düz mantık hızla yayılır hem de önüne gelen Kitabı kafasına göre yorumlar: Böylelikle tutunacak dal kalmaz. Akîdevî sapmalar, savrulmalar, Müslüman toplumların İslâm'la irtibatlarını koparmalarına yol açar; ortaya seküler, protestanlaşmış, herkesin kafasına göre icat edeceği, yorumlayacağı sahte bir din çıkar!
Tasavvufî anlayışın yanlışlıkları yok mu? Olmaz olur mu? Ama tasavvuf, İmam-ı Rabbânî, İmam Gazâlî örneklerinde görüldüğü gibi, kendi tenkidini, en iyi şekilde kendisi yapar ve sapmaların önüne kendisi geçer.
Sözün özü: Tasavvuf, hem hâricî mantığının yegâne panzehiridir, hem de insanın nefs terbiyesinin ve tezkiyesinin yegâne melcei. O yüzden basiret ve feraset lütfen, diyorum. Vesselâm.
Ahmet Arslan
Tasavvufa saldırmak, tuzağı yutmaktır!
08 Mayıs 2016, Pazar
Mayıs 08, 2016