Ahmet Arslan
SİZ ÜLKÜCÜ KALABİLDİNİZ Mİ?
16 Kasım 2023, Perşembe
Eski-yeni pek çok “Ülkücü” arkadaşla görüşüyoruz.
Eski ideolojik yaklaşım ve değerlerden çok uzaklaşmışlar.
Değişim gayet doğaldır, hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Gerektiği zaman değişmeyen yozlaşır ve kaybeder.
Ama değişim bir hedef değildir. Yani tarihte “değişelim” diye bir hedef konulmamıştır. Değişmek için değişilmez.
Değişmek bir strateji değil, taktik hedeftir.
Mevcut statükoya göre dahi iyi bir hedefiniz yoksa “canımız sıkıldı değişelim” demek ruh hastalığıdır. Enerji kaybıdır.
Değişim belirlenmiş bir stratejik hedefe ulaşmak için taktik bir araçtır.
Bu kadar.
Kendileri değişmediği halde, başkalarının değişimine öykünenlere ne demeli?
“Değişmiş gibi” geçinerek, kendilerine göre ergence “stratejik ve taktik” tutumlar geliştirenlere ne demeli?
Bunlar kendi çocuklarına, etraflarına bakarak bir “Z Kuşağı Efsanesine” iman etmiş.
Bu Z Kuşağı, şöyleymiş, böyleymiş, devlete, millete, Müslümanlığa uzakmış. Falan filan. Eee bunlar da bu çocuklara paralel şekilde değişecekmiş.
Ülkü devlerine bakın!
Mevzuyu uzatmak istemiyorum, Z kuşağı denilen kesim sosyolojik değil, tarihsel bir kategoriydi.
Ama bazı eski arkadaşlarımız bu çocukların bilgisayar, akıllı telefon kullanmalarından hareketle dönemsel kabullerini “mutlak gerçeklik” kabul ederek, ensemizde boza pişirdiler.
Esasında bize dayattıkları kendi yozlaşmalarıydı.
Çok basit bir örnek vereceğim.
2020 yılındaki 2. Karabağ Savaşında tavır koyan, ben güncel harita yayınlamayınca telefonla arayan, motivasyonu en üst düzeye çıkan “Türk Büyükleri”, 19 Eylül 2023’te bir gün süren askerî harekât sonrası herhangi bir şekilde merak ve heyecan sergilemedi. Umurlarında bile değildi.
Çünkü ideolojik ve ahlaki sapmaya uğrayan, “Z Kuşağı” diye adlandırılan çocuklar değil, kendileriydi. O çocuklar üzerinden ahlaksızlık ve yozlaşma devrişmeye çalışıyorlardı.
Kendi İslam düşmanlıklarını, Türklük saptırmalarını, gavurluklarını, ahlaksızlıklarını ve satılmışlıklarını, “ev zenciliklerini” çocuklar üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyorlardı.
Bunlara göre, 1919’dan önce bu milletin ve devletin hiçbir olumlu yanı yoktu. Esasında 1919’dan önce herhangi bir millet ve devlet de yoktu.
Peki bu “devlet ve millet nereden itibaren vardı” diyecek soracak olursanız, buna verecek bir cevapları da yoktu. Çünkü bilmiyorlardı. Hepsi zır cahildi.
“Bilmemek üzerine” kurgulanmışlardı.
Bilmezler, bilmek de istemezler.
Sadece geçmişi değil, bugünü de geleceği de “bilmemek üzerine” kurgulanmışlardı.
Amaçları ne?
Bu coğrafyada Bizans’tan sonra Selçuklu ya da Osmanlı kim geldiyse tu kakadır.
Bu kadar.
Keşke Anadolu öncesi Türk tarihi ve coğrafyasını bilip, bizi oralara kadar ulaştırsalar ama bunlar dedelerinin adını bile bilmezler.
Kendileri Ülkücü kalamayan müptezellerin, Ülkücülük duyarlılığı geliştirmeleri başka bir ahlaksızlıktır.
Mesele bu kadar basit.