Mübarek Mevlid günü... Türkiye, 38 şehitle hüzne büründü...
Acımız büyük. Yüreğimizi yangın yerine çevirdiler.
Lanet olsun hâinlere ve Türkiye'ye diz çöktürmek isteyen ama “dost” (!) görünen, yüzümüze gülen ama terör örgütlerini kullanarak arkamızdan vurmaktan çekinmeyen emperyalist ülkelere!
Allah (cc) şehidlerimizi cennetine koysun, Rahmet Elçisi'ne (sav) komşu kılsın; ailelerine sabır versin, bu çilekeş milletin başı sağolsun. Ülkemizi her türlü fitne-fesat ve terörden korusun.
STADYUMLARI VE KALABALIK MEKÂNLARI DİKKATLE KORUMAK ZORUNDAYIZ!
Beşiktaş maçından sonra stadyumun hemen yanıbaşında Çevik-Kuvvet'e mensup polislerimize saldırılması, bu saldırının üzerinden bir dakika bile geçmeden başka bir yerde Maçka'da “canlı bomba”nın patlatılması, terör örgütlerinin de, onları kullanan kuklacı devletlerin de gözlerinin ne kadar döndüğünü gözler önüne seriyor olsa gerek.
Aklımın ucundan bile geçirmek istemiyorum ama bundan sonra gelecek muhtemel saldırılara ilişkin bir ipucu veriliyor sanki: Stadyumların terör için kullanılabileceği, seyircilerin tahrik edilebileceği ve -Allah korusun ama- bizzat stadyumların içinde bombaların ve “canlı bomba”ların patlatılabileceği ürpertici gerçeği bu!
Ürpertici bir senaryo bu ama hâinler de, onları kullanan kuklacı aşağılık istihbarat örgütleri de sanki böyle bir mesaj vermek istiyorlar gibi bir hisse kapıldım ve ürktüm.
Ülkenin istihbarat birimlerinin, güvenlik güçlerinin bu tür ürpertici ihtimalleri aslâ gözardı etmemeleri gerektiğini hatırlatma gereği hissettim her şeye rağmen.
Bunu biraz da başka ülkelerde, Afrika, Latin Amerika ve başta Mısır olmak üzere bazı Arap ülkelerinde yaşanan bu tür ürpertici terör hâdiselerini gözönünde bulundurarakhatırlatayım istedim.
O yüzden stadyumları, AVM'leri ve benzer kalabalık mekânları dikkatle korumak zorundayız. Yoksa oluşturulacak infial ülke içinde sosyal ve siyasî kaosun fitilini ateşleyebilir -Allah muhafaza.
SALDIRININ ZAMANLAMASI ÇOK DİKKAT ÇEKİCİ
Saldırının zamanlaması da hiç de yabana atılacak gibi değil: Bir yandan Türkiye'nin terör örgütleriyle başarılı bir mücadele verdiği Suriye'de emperyalistlerin oyunlarını bozacak kadar önemli mesafeler katettiği; öte yandan da bu ülkede ilk defa “sivil bir anayasa yapma” girişiminde uzlaşmaya varıldığı bir zaman diliminde böylesine ürpertici bir terör hâdisesinin gerçekleştirilmesi aslâ tesadüfî olamaz.
Türkiye, Batı ittifakının bir üyesi ve neredeyse bütün Batılı kurumların hepsinde de müttefik olarak yer alıyor.
Ama sözümona “Türkiye'nin müttefikleri” Türkiye'nin altını oymaktan çekinmiyor. Bir yandan açıkça terör örgütlerine kapılarını sonuna kadar açıyor, terör örgütlerinin faaliyetlerini Avrupa Parlamentosu'nda vesaire yapmasına izin veriyorlar, öte yandan da hem Türkiye'deki insan hakları ihlallerinden dem vuruyor hem de hâlâ “insan hakları, özgürlükler, demokrasi” gibi artık masal olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkan sloganları dillerinden düşürmüyorlar!
Türkiye'ye bir saldırı olmasına, meclisi bombalanmasına, halkının üzerine bombalar yağdırılmasına rağmen Türkiye'nin yanında olduğunu açıklamayan Batılı ülkelerin açıkça terör örgütlerinin yanında olduklarını ilan etmeleri ne kadar kötü niyetli, Türkiye'ye karşı düşmanca bir tavır içinde olduklarını gösteriyor Batılıların.
“DEV UYANIRSA, KİMSE DURAMAZ KARŞISINDA”: KORKULARI BU!
Türkiye'nin ekonomik olarak güçlenmesi bile Batılıların Türkiye'ye karşı düşmanca tavır sergilemeleri ve terör örgütlerini Türkiye'nin üzerine salmaları için kâfî aslında.
Ama Batılıların çok iyi bildikleri ama bu ülkenin celladına aşık garzpzede elitlerinin hâlâ göremedikleri ya da işlerine gelmediği için görmek istemedikleri gerçek şu: Türkiye'nin ekonomik olarak güçlenmesi, 100 yıllık prangalarını söküp atması ve gerçek anlamda bağımsızlaşması sürecine girmesini sağlayacak.
Bu süreç, Türkiye'nin orta vadede kendi yolunu kendi çizmesi, uzun vadede ise bölgenin her bakımdan bağımsızlaşmasının ve ortaklaşa bir medeniyet yürüyüşüne çıkılmasının yapıtaşlarını döşeyecek...
Bu olacak Allah'ın izniyle ve keremiyle. Er ya da geç olacak bu: Türkiye, 100 yıldır tarihte tatil yapan bir figürandan yeniden tarih yapan bir aktöre dönüşmeye başlayacak...
İşte bu, önce, orta vadede, Batılı emperyalistlerin buradan defolup gitmeleri, sonra da, uzun vadede, tarihten çekilmeleri anlamına gelecek...
O yüzden “sırtlanlar”, “çakallar”la el ele vererek “arslan”ın ayağa kalkışını önlemek için her tür pespayeliği deniyor, her tür yola başvurmakta hiç bir sakınca görmüyorlar.
Ne demişti çağımızın en büyük tarih felsefecisi Arnold Toynbee: “Osmanlı durduruldu, dev uyutuldu. Dev uyanırsa, kimse duramaz karşısında.”
Mesele budur.
“SIRTLANLAR”A VE “ÇAKALLAR”A KARŞI... ZEKİCE STRATEJİLER ŞART!
Tarihin yeniden yapılmakta olduğu bir sürecin tam ortasındayız...
Büyük tuzakları görecek ve püskürtecek zekice stratejiler geliştirebilirsek, yeni bir doğumun arefesinde olduğumuzu söyleyebiliriz.
Her zaman söylediğim gibi, her ne sûretle olursa olsun, ateşe körükle gitmeyeceğiz; zor zamanlarda cesaretini yitiren bir toplum esarete mahkûm olmaktan kurtulamaz, ilkesini gözönünden bulundurarak cesaretle ama mutlaka basiretle, üç dört adım sonrasını hesap ederek gideceğiz.
İşte o zaman Allah (cc) yardımını esirgemeyecek, mazlumların umudu, bilfiil gerçeğe dönüşecek...
Allah (cc) bu çilekeş millete yardımını esirgemesin, diyorum. Vesselâm.
Ahmet Arslan
“Sırtlanlar” ve “Çakallar” “Arslan”a diz çöktürmek için her yolu deneyecekler... Teyakkuz şart!
12 Aralık 2016, Pazartesi
İçerik 2937 kez listelendi