Ahmet Arslan
PKK’YI TÜRK SOLU BESLEMİŞ, BÜYÜTMÜŞ
29 Nisan 2022, Cuma
Bir süredir, PKK’nın ilk kurucularından, daha sonra Abdullah Öcalan ile anlaşmazlığa düşüp, “APO’nin Ayetleri” kitabını yazan Selim Çürükkaya’nın “PKK’nın Alternatif Tarihi” isimli Youtube dizisini izliyorum.
Örgütün resmi söylemi dışında, PKK’nın ilk kadrolarıyla röportajlar yapan Çürükkaya, PKK ve APO’ya muhalefet ediyor ama hala Türkiye düşmanı hala “Birleşik ve Bağımsız Kürdistan” yanlısı.
Youtube’da açtığı kanalda PKK’nın kurucuları ve ilk kadrolarıyla yapılan mülakatları izlediğimde vardığım önemli sonuçlardan birisi şu: PKK’nın kuruluşu, kollanması ve filizlenmesinde en büyük rol Türk soluna ait. Daha doğrusu merkez sola ait.
Gerek PKK’nın kuruluşunun ilan edildiği Ankara toplantılarında, gerekse Diyarbakır Fis Köyündeki toplantıda bulunanların bazıları CHP’li belediyelerde memur. Bazıları da bakanlıklarda memur.
Mesela bazı eski üst düzey PKK’lılar, CHP’nin azınlık ya da koalisyon hükümetleri dönemindeki Eğitim Enstitülerinin tamamen PKK’nın kontrolünde olduğunu açıkça söylüyorlar. Üç ayda yetiştirilen öğretmenlerin çoğu da PKK’nın kadrolarıymış. Daha doğrusu bu okullara kayıt listesini örgüt veriyormuş.
Örgüt mensupları bir taraftan “öğretmenlik yaparken”, diğer taraftan da terör eylemlerine karışıyor, cinayetler işliyor. Bir şehirde herhangi bir eylemciye ihtiyaç varsa, Millî Eğitim Bakanlığındaki nüfuzlarını kullanarak istedikleri şehirlere çok kolaylıkla tayin çıkarttırabilmişler. Bunları bizzat teröristler söylüyor.
PKK’yı örgütlemek için hiç bilmediği bir şehre giden teröristler, solcu öğretmenlerin organizasyonu olan TÖB-DER’i üs olarak kullanmışlar. Daha pek çok sivil toplum kuruluşu görünümlü sol kuruluşları sıçrama tahtası yapmışlar.
Belki de PKK’nın kuruluşuyla ilgili bu gerçekler Türk kamuoyu tarafından hiç bilinmiyor. Selim Çürükkaya “PKK’nın alternatif tarihini ortaya çıkarıyorum” derken, özellikle de Türk kamuoyu tarafından bilinmesi gereken gerçekler de ortaya dökülüyor.
Zaten 80’li yılların ikinci yarısından itibaren yazıp-çizdiğim bir tespitim var: Türk solu ile PKK ve diğer tüm bölücülükler iç içedir, birbirinden ayrılamazlar. Her türlü bölücülüğün besleyicisi sol kültürdür. Özellikle de Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra ideolojik temelleri sarsılan sol, canhıraş şekilde PKK ve diğer bölücü odaklara sarılmıştır. Solun artık bölücülükten başka yapabileceği bir şey, söyleyebileceği söz kalmamıştır. İdeolojik söyleminin tamamının altını bölücülük doldurmaktadır, Gerisi teferruattır.
Yaklaşık bir aydır, PKK’nın bir zamanlar önde gelen isimlerinden olup, daha sonra çeşitli sebeplerle örgütten ayrılmış katillerin, insanlık düşmanlarının videolarını izliyorum. İnsan öldürmeyi, işkence etmeyi o kadar kolay ve normalmiş gibi anlatıyorlar ki insanın tüyleri diken diken oluyor.
Örgüt içinde kendilerine ters düşen isimlere akla hayale gelmeyen işkenceler yapmışlar. İnfaz edecekleri kişinin mezarını kendisine kazdırmışlar. Bunları normalmiş gibi anlatıyorlar.
PKK ve PKK’lıların gerçekleştirdikleri vahşetleri az çok biliyorduk da şimdi ilk ağızdan tekrar dinlemek daha da ürkütücü.