Ahmet Arslan
İnsanlığın geleceği: Osmanlı modeli
Tarihin kırılma ânındayız...
Dünya, yeni oluşumlara, özellikle de Osmanlı modeline ve ruhuna gebe...
Önümüzdeki yarım asır içinde, bambaşka bir dünya ile karşı karşıya kalacağız.
Eğer büyük hatalar yapmazsak ve geleceğe iyi hazırlanırsak, tarihi, biz yapabiliriz yeniden.
SEKÜLER MİLLİYETÇİLİKLER, OSMANLI'YI ÇÖKERTTİ!
Avrupa'da gelişen ulus-devlet anlayışı, hızla ve biraz da içerdeki laikleşme / Batılılaşma akımının güçlenmesi ve dışardan desteklenmesiyle Osmanlı'yı paramparça etti. Dahası, Osmanlı'yı çökerten ulus devlet anlayışı, iki büyük paylaşım savaşından sonra Avrupa'yı da çökertti.
Edgar Morin, ulus-devlet'in dayandığı modern / seküler paradigmaların, “milliyetçilik ideolojisiyle bir din hâline getirildiğinden” sözeder. Irk eksenli ulusal siyasî, kültürel ve zihinsel oluşumları kutsayan milliyetçilik ideolojisi, Avrupa'da imparatorluklar çağının sonunu getirdi.
OSMANLI MODELİ VE AMERİKAN TECRÜBESİ
Batı uygarlığını -bir asır daha çökmekten- kurtaran, Amerikan tecrübesi oldu. Amerikan tecrübesi, ulus-eksenli bir siyasî ve kültürel örgütlenme tecrübesi değil, aksine, imparatorluk tecrübesini andıran, farklı ırkları bünyesinde eriterek de olsa barındırabilen ulus-ötesi, ulus-üstü (supra-national) bir tecrübedir.
Modern tarihteki en yakın örneği ve modeli, Osmanlı “millet sistemi”dir.
Amerikalıların Osmanlı'yla son 50 yıldan bu yana derinlemesine ilgilenmelerinin ve Amerikan üniversitelerinde art arda güçlü “Osmanlı kürsüleri” kurmalarının nedeni burada gizlidir.
Ancak Amerikan tecrübesi, bütün dünyayı sekülerleştirme ve kapitalistleştirme projesinden başka bir şey öneremediği; seküler-kapitalizm de, bütün diğer kültürleri ve dinleri birlikte yaşatabilecek çok boyutluluğa ve derinliğe değil, fizik gerçekliğin ve bu dünyanın kutsanmasına, sömürülmesine ve yağmalanmasına dayanan, tek boyutlu, sığlaştırıcı, düzleştirici, çıkarcı, tektipleştirici, çözücü, kendini dayatan, başkasına hayat hakkı tanımayan bir algılama ve varolma biçimine dayandığı için, bugün dünyanın yaşanılamaz bir yer hâline gelmesine yol açmıştır.
Oysa Osmanlı tecrübesi, hem ırk ötesi; hem de farklı dinlere ve kültürlere mensup toplumları birlikte ve kendileri olarak yaşatma iradesi geliştirebilmiş en kuşatıcı ve kucaklayıcı yegâne küresel medeniyet tecrübesi olduğu için, bugün Amerikalılar, Osmanlı tecrübesinin içini ve ruhunu boşaltarak dünyaya ve bölgemize -bir şekilde- Osmanlı modeli ile (=bütün aktörlerle ilişki kurarak) çeki düzen vermeye çalışıyorlar.
OSMANLI, NEDEN İNSANLIĞIN GELECEĞİDİR?
Amerikalıların Osmanlı modelini ve ruhunu tam olarak kavrayabilmeleri ve uygulayabilmeleri mümkün değil.
Osmanlı ruhu, Mekke'den ve Medine'den süt etmiş, önce Dârü'l-İslâm'ı hayata geçirmiş özgün bir ruhtur. İşte bu ruh, dünya tarihinde yalnızca Osmanlı'nın üç kıtada Dârü's-Selâm (Barış Yurdu) ve ardından da Dârü'l-İnsan (İnsanlık Yurdu) kurmalarını mümkün kılmıştır.
Çinliler de, Hintliler de, Ruslar da, Avrupalılar da, Amerikalılar da, dünyada Dârü's-Selâm (Barış Yurdu) ve Dârü'l-İnsan (İnsanlık Yurdu) kurmayı başaramadılar hiç bir zaman. Bütün dinlere, kültürlere, medeniyetlere hayat hakkı tanıyan, hepsinden beslenen, hepsini besleyen, hiçbirini yutmayan, hiç biri tarafından yutulmayan tek küresel medeniyet tecrübesi ve dünya düzenini yalnızca Osmanlı medeniyeti armağan etmiştir.
Batılılar, önce Avrupa, sonra Amerikan tecrübesiyle, bütün dünyaya hâkim oldular. Osmanlı'nın tam altı asır barış yurdu inşa ettiği üç kıtayı bir asırda cehenneme çevirdiler sadece!
İşte bu nedenledir ki, çağımızın iki büyük tarihçisinden ve tarih felsefecisinden biri, Arnold Toynbee, “Osmanlı, insanlığın geleceğidir” diyebilmiştir.
OSMANLI RUHUYLA DONANIRSAK KİMSE DURAMAZ KARŞIMIZDA!
Peki, biz ne yapıyoruz? Bizse, bu ülkede Osmanlı'nın izlerini silmek, kökünü kazımak, ruhunu yok etmek için Batılılara bile rahmet okutacak büyük bir cinayete imza atmakla meşgulüz! Olacak iş değil!
Gelecek, Osmanlı modelinindir. Irk eksenli, Batı-merkezci seküler projeler, Osmanlı'yı çökertmişti. Türkiye de, sekülerliği din katına yükseltmekle kendi varlığının altını oyduğunu ve geleceğini bizzat kendi elleriyle yok ettiğini artık görmek zorundadır.
Dünyanın küreselleştiği bir zaman diliminde, ırk-merkezli seküler projelerin, dünyayı yaşanılamaz hâle getirdiği artık fark edilmeli, dünyanın ancak farklı kültürlere, dinlere ve medeniyetlere hayat ve varolma hakkı tanıyabilen Osmanlı modeli gibi projelere ihtiyaç hissettiği artık görülmelidir.
Amerikalıların gördüğü şeyi, bizim görmemekte inat ve ısrar etmemiz, körleştiğimizin ve köleleştiğimizin bir göstergesidir.
Eğer Türkiye, Osmanlı modelini üreten ruhu, bizzat kendisi bütün dünyaya sunabilecek kadar içselleştiremez ve geliştiremezse, Osmanlı'yı çökerten seküler projelerin, Türkiye'nin de çöküşünü hazırlaması ve hızlandırması önlenemeyecektir.
Adaletin, hakkaniyetin ve çok kültürlülüğün hâkim olabileceği geleceğin dünyasını, yeniden icat edilecek, bütün medeniyetlere hayat hakkı tanıyabilecek Osmanlı modeli belirleyecek.
Bu yakıcı gerçeği Toynbee, çok enfes bir şekilde şöyle özetlemişti: “Osmanlı durduruldu, dev uyutuldu; dev uyanırsa kimse duramaz karşısında.”
Uzun yolculuğa çıkmaya hüküm giyme zamanı şimdi... O yüzden büyük hatalar yapmamak ve kısa, orta, uzun vadeli köklü hazırlıklar yapmak, ilk öncelikli adım olmalıdır.
Su akacak, yatağını bulacak... Vesselâm.