Ahmet Arslan
FETÖ’DE PROAKTİF MESİHÇİ DÖNEM
29 Ocak 2025, Çarşamba
FETÖ’de tuhaf şeyler olmaya başladı. Hiç kuşkusuz bu tuhaflıklar özellikle Türkiye ve Türk vatandaşları açısından ciddi riskler ve tehlikeler içeriyor.
Teröristbaşı Fetullah’ın sağlığında örgüt “karıncaezmez, çıtkırıldım, naif vs.” gibi görüntü vererek alçaklıklarını perdelemeye çalışıyordu. İşlediği cinayetleri, kurduğu kumpasları bile kabullenmeyip, başkalarının üzerine atıyordu.
Geçtiğimiz hafta, örgütün ilk TSK imamı ve Adil Öksüz’ün “abisi” sayılan Hamdullah Öztürk, (bu kişi Fetullah’ın cenaze törenini yönetmişti. Örgütte çok etkin bir terörist) eleştirenleri ve örgütten ayrılanları sert bir şekilde tehdit ederek, “mürted hukuku” uygulama sinyalleri vermişti. (‘Mürted hukuku’ gereğince, irtidat eden, inançtan vazgeçen, dinden dönen kişi öldürülür. Kur’an-ı Kerim’de böyle bir hüküm olmamasına ve Peygamberimizin doğru bulmamasına rağmen yanlış bir şekilde bunu uygulayanlar olmuştur. FETÖ zaten İslam düşmanı olduğu için bu yola daha kolay başvuracaktır.)
Öte yandan teröristbaşı Fetullah’ın “ben bilmem Adil, madil” dediği Adil Öksüz’e örgüt ilk kez sahip çıktı. Örgütün kozmik isimlerinden, Fetullah’ın hayat hikayesini yazan, sözde gazeteci Faruk Mercan isimli terörist, “Adil Öksüz’e işkence yapıldığını” iddia ederek, bir sempati alanı yaratmaya, örgüt nezdinde akredite etmeye çalışıyor. Çok yakında Adil Öksüz, Pensilvanya’da ortaya çıkabilir ve 15 Temmuz’a ilişkin karartma yapacak açıklamalarda bulunabilir. Çünkü Adil Öksüz çok önemli bir isim, Mustafa Özcan (bu terörist de örgütün Türkiye imamı ve Sinan Ateş kumpasını tezgahlayan kişi) ekibinin en önde gelen aktörlerinden. İlanihaye gölgede kalamaz.
Ayrıca yine örgütün molalarından Cemil Tokpınar, örgütün şimdiye kadar kesinlikle reddettiği “mahrem yapısı” kabullenmiş ve bu çok tehlikeli karanlık terörist güruhu kahraman ilan etmişti. Yani “illegal olduklarının” bir bakıma itirafıydı bu.
Bütün bunları bir araya getirince, özellikle de “mürted hukuku” meselesini göz önüne alınca FETÖ’nün artık pervasızca cürüm işleyeceği bir döneme gireceği belirtilebilir. Cinayetler işleyebilir, bombalı saldırılarda bulunabilir ve yeni kumpaslar kurabilir. Zaten bunlar yapmadıkları şeyler değil.
Örgüt mensuplarının yönetici kadro etrafında kenetlenebilmesi için şiddet sarmalı bir yöntem olarak benimsenmiş olabilir.
Bu sebeple çevrenizde FETÖ ile en küçük iltisak ve irtibatı olan, arkadaşınız olarak geçinen kişilere karşı çok dikkatli olun.
Haşhaşilerin imamlarından 2. Hasan 8 Ağustos 1164 tarihinde Alamut Kalesindeki bir törende, “Ben İmâm-ı Zamân’ım, emir ve neyh’e ait ne kadar tekâlif mevcutsa hepsini lağvettim. Halk Bâtınen hüdâya merbut kalmalı, zâhirde ise tamamen hürdür. Kur'an-ı Kerîm’de anlaşılan mâna zâhirî değil bâtınîdir” diyerek Kıyâmet-i Kûbrâ’yı ilan ederek, Şeriat’ı kaldırmıştı.
Buna göre Nizari İsmaililer, o tarihten sonra kıblenin yönünü değiştirmişler, namaz ve oruç gibi ibâdetleri ilga etmişler, her türlü içkiyi helal kılmışlardı.
Gerekçe olarak ise “yaşanabilecek en kötü zamanın yaşanmakta olduğu” ve artık Mahşer Gününün zuhur etmesi gösterilmişti.
Yani 2. Hasan “her şey serbest” moduna geçmişti. Kendisini de Peygamberlik mertebesine yükseltmişti. Halk arasında yaygın olarak bilinen Alamut Kalesindeki sefahat alemi işte bu 2. Hasan’ın döneminde yaşanmıştı. Sanıldığı gibi 1. Hasan (Hasan Sabbah) döneminde değil.
Kıyâmet-i Kûbrâ ile tüm İslâmî ibadetler ile ve mükellefiyetlerin lağvedilmesi daha sonra pek çok batini örgütlenme tarafından kabul gördü.
Günümüzde, Haşhaşilik ve Bâtınîliğe en yakın örgüt ve inanç sistemi FETÖ’dür. Gerek organizasyon gerekse doktrin açısından Haşhaşilik günümüz şartlarına göre mükemmel bir şekilde uyarlanmıştır. Bu benzerlikleri başka bir yazıda ele alırım, mevzuyu uzatmayım.
Teröristbaşı Fetullah Gülen’in “Mehdi ve Hazreti İsa olduğuna” inanılması, “ölümsüz” olarak kabul edilmesi günümüz Bâtınîliğinin en sapkın tezahürlerindendir. Bunlarla birlikte FETÖ’nün “Tanrıyı kıyamete zorlamayı esas alan” Hristiyanlıktaki gibi Evanjelik gruplar gibi "proaktif mesihçi" hareket olması gözardı edilmemelidir. (Bu arada Evanjelik grupların “İsrail’in modern bir devlet olarak varlığının kıyameti hızlandıracağı” şeklindeki kabulleri ile FETÖ’cülerin de İsrailci olmaları tesadüf olmasa gerek. Çünkü ikisi de "proaktif mesihçi" hareket.)
FETÖ’yü yöneten ve Teröristbaşının “ölümsüz” olduğuna inanan şimdiki kadro radikal bir tercihte bulunarak, “geleceği günümüze taşıma” yaklaşımı kabul etmişler gibi.
Bu sebeple de artık tek çare bunlar için “KAOS” olacaktır.
Herkes çok dikkatli olsun.