Ahmet Arslan
Dünyanın üzerinde bir Avrupa hayaleti dolaşıyor...
Almanya’da seçimler yapıldı: Faşist parti üç kat güçlenerek çıktı seçimlerden.
Seçimleri faşizm kazandı Almanya’da; sadece faşist parti değil; bütün Avrupa’da dalga dalga yayılan neo-faşizm.
Bir kaç ay önce Fransa’da yapılan seçimlerde de faşist parti, tavan yapmıştı: İkinci turda yüzde 35 gibi çok yüksek bir oy almıştı!
Neo-faşizm, hem Avrupa’nın hem de dünyanın başına belâ olacak. Ama aslında bütün merkez partiler, bu neo-faşizm dalgasından güç devşiriyor; görünüşte seçimlerde güçlerini kaybediyor görünseler de, gerçekte meşrûiyetlerini neo-faşizm dalgasına borçlular! Neo-faşizm dalgası olmasa, kaybedecekler!
Faşist partilerin önünü faşizmden güç devşiren merkez partiler açıyor...
Avrupa’da kazanmanın yolu, bir kez daha faşizmden medet ummak!
Ama bu, Avrupa’ya çok şey kaybettirecek: Avrupa’nın kendi kuyusunu kazmaya yarıyor çünkü bu...
Bir felâketin, üstelik de küresel ölçekli bir felâketin ayak sesleridir neo-faşizmin hızla yükselişe geçmesi...
Soru şu burada: Avrupa’da neo-faşizm neden bu kadar güçleniyor ve bunun hem Avrupa’da hem de dünyada ne tür etkileri olabilir?
BATI, UMUTLARLA DEĞİL KORKUYLA AYAKTA DURUYOR...
Avrupa’da neo-faşizmin güçlenmesinin, iki görünen, bir de görünmeyen nedeni var.
Görünen nedenlerden birincisi, 2008’den itibaren yaşanan, Avrupa ülkelerini de derinden sarsan ekonomik kriz.
Ekonomik kriz, Avrupa’nın Yunanistan’dan Portekiz’e kadar güney hattındaki ülkeleri “çökertti”. Avrupalıların refah düzeyini, hayat standartlarını düşürdü, ekonomik büyümeyi olumsuz etkiledi, işsizlik oranlarını patlattı; özellikle de AB’nin lokomotifi olan Almanya gibi kurucu ülkelerinde!
İkinci olarak da, ekonomik kriz, siyasî, sosyal ve kültürel dengeleri sarstı, fay hatlarını patlattı. Ve yabancı düşmanlığı, İslâm düşmanlığı tavan yaptı.
Bütün bunların gerisinde yatan neden, görünmeyen asıl neden, felsefî. Ekonomik krizler de, siyasî, sosyal ve kültürel çalkalanmalar da aslında birer sonuç. Neden değil sonuç.
Batılıların, başkalarıyla, farklı kültürlere mensup toplumlarla birlikte yaşamalarını sağlayabilecek felsefî temellerden yoksun olmaları, ekonomik, siyasî, sosyal ve kültürel krizlerin patlamasının, zaman zaman kontrolden çıkmasının hatta büyük savaşlara yol açmasının temel nedenidir.
Şunu demek istiyorum: Batı, umutlar üzerine değil korkular üzerine kurulmuştur. Umutlar üzerinden değil korkular üzerinden varlığını ve hegemonyasını korumuştur.
Batı’yı ayağa kaldıran, ayakta tutan ve yaşatan dinamik, aynı zamanda, Batı’yı felâketlerin eşiğine sürükleyen dinamite dönüşüyor...
Avrupa’nın, dolayısıyla Batı’nın hikâyesi hep işte bu korkular üzerindenyani sürgit öteki, canavar, şeytan ederek gerçekleşmiştir tarih boyunca.
AVRUPA: PATLAMAYA HAZIR BOMBA!
Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor: Her Avrupa hayali, sonuçta, ürpertici ve Avrupa’yı da perişan eden bir hayalete dönüşme potansiyeline sahiptir. Yaşanan 2500 yıllık tarih, hayallerin hayalete dönüşme potansiyelinin her zaman -yeri ve zamanı geldiğinde- gerçeğe ve dolayısıyla felâkete dönüştüğünü gösteriyor bize.
O yüzden Batı tarihindeki bütün atılımlar, sıçramalar, sonuçta, felâketle sonuçlanmıştır. “Çekirge” bir zıplamış, iki zıplamış, üçüncüsünde paldır kültür düşmüştür. Sadece Batılılar için değil, başkaları, başka kültürler, başka medeniyetler ve dünyalar için de “çekirge”nin düşüşleri felâkete dönüşmüştür.
Bunun en ürpertici örneklerini iki büyük dünya savaşında yaşadı bütün insanlık.
Avrupa’daki neo-faşizm dalgası, Avrupa’yı yeni büyük bir felâketin eşiğine sürükleyecek tohumları ekiyor...
Avrupa hayalini bir kez daha hayalete dönüştürecek, sadece Avrupa’yı değil dünyayı da büyük felâketlerin eşiğine sürükleyecek ürpertici bir potansiyel, patlamaya hazır bir bomba bu.
BATILILAR, DÜNYANIN YAKASINDAN DÜŞMEDİĞİ SÜRECE...
Marx ve Engels, 19. yüzyılın ortalarında “Avrupa’nın üzerinde bir hayalet dolaşıyor!” diye giriş yapmışlardı Komünist Manifesto’ya.
Bu cümleyi özelde Avrupalıların genelde Batılıların iki dünya savaşından günümüze kadar yaşanan, dünyayı cehenneme çeviren maceralarını gözönünde bulundurarak şöyle değiştirmemiz gerekiyor artık: “Dünyanın üzerinde bir Avrupa / Batı hayaleti dolaşıyor!”
Tarih de apaşikâr bir şekilde bunu gösteriyor: Evet, Avrupa / Batı, bir hayalet; çünkü Avrupa’da tırmanan neo-faşizm dalgası, İslâm-düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, Batılıların, bırakınız başkalarıyla birarada, barış içinde yaşayabilmelerini, başkalarına hayat hakkı tanımadıklarını gözler önüne seriyor bir kez daha ve büyük bölgesel ve küresel felâketlerin tohumlarını ekmekten başka bir işe yaramıyor...
Avrupalılar / Batılılar, dünyanın yakasından düşmediği sürece dünya günyüzü göremeyecek... Vesselâm.