Ahmet Arslan
DEVLETİN GÖRÜNÜRLÜĞÜNÜ AZALTIRSANIZ..
30 Temmuz 2023, Pazar
Bütün dünyada “devletin görünürlüğünde” ve dolayısıyla da “etkisinde” hissedilir bir azalma var.
80’li yıllarda iktisadi alanda başlayan “devletin küçültülmesi” kampanyaları, giderek siyasi, sosyal ve hukuki alanlara da sirayet ederek adeta “devletsizliği” de beraberinde getirdi.
Ağızlarını her açtıklarında “devlet şunu da mı yapar, devlet şuna da mı karışır” züppeliği yapanlar, bireyin ve bireysel eylemlerin kutsanmasıyla ortak yaşama kültürünü önemli ölçüde zayıflattılar.
Birey öylesine kutsandı ki meşruiyeti olmayan eylemleri bile “cezasızlıkla” karşılandı. Binlerce yıllık kadim kurum ve yaşama biçimleri kutsanan “bireyselleşme” ve toplum ya da devletlerden ayrı özerk alanlar tarafından tehdit altına alındı.
Bu sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada böyle.
El birliği ile dayatılan neo-liberal ve sol ideoloji karşısında devlet adeta hareket edemez hale getirildi. Şu anda bütün toplumlarda bir avuç örgütlü neo-liberal sol güruhun tantanası sonucu her türlü eylem “mutlak cezasızlık” ile karşı karşıya. Bazı Avrupa ülkelerindeki Kur’an-ı Kerim yakma eylemlerinin cezasızlığı bu maraziliğin sonucu.
Ya da önceki gün siyaset kaşarı CHP’li Mahmut Tanal’ın jandarmaları kovalaması giderek kurumsallaşan “devletsizleşmenin” sonucu.
Devlet, insanoğlunun tarihi süreç içerisinde özgür iradesiyle yaptığı bir toplum sözleşmesinin ürünüdür. Toplumsal yapısının giderek karmaşıklaştığı bir dönemde, can, mal ve ırz güvenliğini koruyacak, özgürlüklerini garanti altına alacak zorunlu bir yapıdır.
Fakat, öncelikle 80’li yıllarda anti-komünist motivasyonla başlayan neo-liberal politikaların, 90’lı yıllarda da komünistlerin ideolojik ve felsefi yenilgilerinin intikamı olarak hedef haline getirilerek ontolojik bir tehditle karşı karşıya bırakılmıştır. Kamu düzeni, ortak yaşama vs. gibi kavramlar “içi boş, modası geçmiş, köhne vs.” olarak nitelendirilmektedir.
Bugün mesela ABD’de Demokrat Parti’nin yönetiminde bulunan Portland şehrinde ANTİFA’nın gerçekleştirdiği bütün vandallıklar cezasızlıkla sonuçlanmaktadır. Marketlere yapılan saldırılar sigorta şirketlerince karşılanarak, Doğumevlerine yapılan saldırılar bazı zenginlerin kefalet ödemeleriyle cezasız kalmaktadır. Şehrin idari ve adli görevlileri seçimle gelen “Demokratlar” olduğu için çoğu vandallıklar suç olarak bile değerlendirilmemektedir.
Neticede; üretmeyen, çalışmayan ama bütün ihtiyaçlarının devlet ve toplumun diğer kesimlerince karşılanması beklentisinde olan asalak ve zombi bir güruh yetişmektedir. Bu güruh aynı zamanda da mutlak bir sorumsuzluk motivasyonu ile yaşamaktadır.
Görüntüde, İrlanda’da gündüz saatlerinde hiç kimseden korkmadan, çekinmeden rastgele evlere saldıran bir güruhun vandallıkları yer alıyor.