Bir meselenin altını sürekli çizmemiz gerekiyor: İslâm dünyası, ikinci büyük medeniyet krizini yaşıyor: Hem dışardan hem de içerden büyük saldırılar var.
Dışardan saldırıyı konuşmaya gerek yok: İslâm dünyası parçalanıyor, devletler balkanlaştırılıyor, kabîlevî hatlar üzerinden sınırlar yeniden çiziliyor. Sınırlar ve sorunlar silbaştan yeniden belirleniyor.
İçerden saldırı, dışardan yapılan saldırıdan daha tehlikeli: Müslüman toplumların akîdevî, fikrî hatta siyasî-sosyolojik dayanaklarının yegâne kaynağını oluşturan Ehl-i Sünnet Omurga çökertilmeye çalışılıyor.
HEDEF: KAYNAKLARI KURUTMAK VE KUR'ÂN'A SALDIRMAK!
Sahte bir mezhep çatışması icat etmeye ve bunu gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor sömürgeciler ve içimizdeki beyinsizler!
Önce İslâm'ın temelleri içerden çökertilmeye çalışılacak: O yüzdenmezhepler, hadisler ve son olarak da tasavvuf tartışmaya açılıyor.
Kur'ân'a saldıramadıkları için hadislere, mezheplere ve tasavvufa saldırıyorlar -özellikle oryantalistler!
Hedef: Kur'ân'ın anlaşılmasını mümkün kılan bütün kaynakları kurutmak. Bunun sonucunda -ki, burası çok hayatî- artıkKur'ân'a saldırmak kolaylaşacak.
Hadisler, mezhepler ve tasavvuf tartışmaya açılınca, hiç bir ciddî ilmî terbiyeden geçmeden, sekülerleşmiş, bölmeli kafayla, önüne gelen Kitabı kafasına göre anlamaya kalkışacak.
Ve asıl felâket bundan sonra yaşanmaya başlanacak: Herkes, çağdaş hurafeler çöplüğüne dönen sekülerleşmiş zihninin algılama biçimleri üzerinden Kur'ân'a bakmaya kalkışacak ve çağ'ın algılama biçimlerini Kur'ân'a giydirecek.
Buna da “indirilmiş din” diyecek. Aslında çağdaş / seküler algılama biçimleri üzerinden sahte bir din uydurduğunu bile farkedemeyecek.
Sonuçta din'e uyacağına dini kendine uydurmaya kalkışacak!
İŞTE ÜRPERTİCİ SAPMA ÖRNEKLERİ...
Nitekim bu tür sapmalar şimdiden görünmeye başladı bile.
Bir profesör, “Peygamber'imizin mezhebi mi vardı?” vesaire diye ahmakça sorular sorabiliyor televizyonlarda! Hem de bağıra çağıra!
Bu kadar ahmaklığa pes doğrusu!
Bir başka profesör, şunu yazabiliyor, söyleyebiliyor: “Mezheplere karşı büyük bir savaş başlattık. Sahabeden sonra ilk defa uydurulmuş din'e son vereceğiz, indirilmiş din'e kavuşacağız”, diyebiliyor.
Söylediği şey aslında şu: Bu din, 1400 yıldır yaşanamadı. İlk defa şimdi yaşanacak!
Bu ne demek peki? Bu din, yaşanamaz demek. 1400 yıldır yaşanamadığına göre, bundan sonra hiç yaşanamayacak, demek!
Bunu göremiyorsa bu profesörler, yazık bu ümmetin hâline!
PANZEHİR: SÜNNET-İ SENİYYE
İşte bütün bu tehlikeli yönelimlerin önüne geçebilmenin tek yolu var: Önce çağ'ı iyi tanıyarak tanımlanmaktan kurtulmak. Sonra çağ'ı tanımlayacak ve aşacak ölçüde Kur'ân ve Sünnet ekseninde, ortaya konan İslâmî ilim, irfan ve hikmet geleneğine nüfuz edebilmek ve ardından bu geleneği tecdid edecek derin bir tefekkür yolculuğuna çıkmak...
Şunu iyi bilelim: Peygambersiz din, din olmaktan çıkar. Hz. Peygamber'i (sav) devre dışı bırakırsanız, din, kısa devre yapar. Ortalık sahte dinlerden geçilmez. Bunun örneklerini de görmeye başladık maalesef... Kendilerini peygamber ilan eden insanlar türemeye başladı bile, hem de her yerde...
Gelen tehlike çok büyük...
HATİBOĞLU HOCA'NIN ÖNCÜ ÇALIŞMASI
Bu tehlikeyi bertaraf etmemiz sağlayacak muhkem temellerden biriİbrahim Hatiboğlu Hoca'nın öncülüğünde 10 yıldır Bursa'da atılıyor.
Cumartesi günü, Hatiboğlu Hoca, Hadis İcazet Merâsimidüzenleyecek. Bendeniz de orada olacağım ve bir konuşma yapacağım inşallah.
Bursa'da geleneksel hâle gelen Hadis İcâzet Merâsimi bu yıl, “Gözümüzün Nûru Efendimiz'in İzinde: O'nu ve Sözlerini Anlamak” X. Geleneksel Hadis İcâzet Merâsimi başlığı ile düzenleniyor.
Cumartesi günü saat 13.00-17.00 saatleri arasında Bursa Nilüfer'de İlahiyat Fakültesi Külliyesi'nde yer alan Fethiye Kültür Merkezi'nde YÖK Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hatiboğlu ile birlikte çok sayıda rektör ve dekanın yanısıra yurt içi ve dışından pek çok öğretim üyesi, öğrenci ve yakının katılacağı programda 500'ün üzerinde öğrenciye okudukları eserlerin icâzetleri verilecek.
Programda, hafızlık icâzetlerine ilâveten, Ankara, Antalya, Bursa, Çanakkale ve Yalova'da İbrahim Hatiboğlu ve talebeleri tarafından yıl boyunca muhtelif hadis meclislerinde okutulan Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Muvatta', Şifâ-i Şerîf ve eş-Şemâilü'l-Muhammediyye adlı eserlerin icâzetleri daha önceki yıllarda hadis rivâyet icâzeti almış hocalarının takdimiyle hak eden öğrencilere tevdi edilecek.
Eğitim ve hadis okuma faaliyetleri çerçevesinde, yıl boyunca ilim meclislerine katılan öğrenciler, İlahiyat/İslami İlimler fakültesinin müfredatlarına ilâve olarak eğitim-öğretimlerini desteklemek, daha nitelikli İslâm âlimleri olabilmek gayesiyle yoğun bir çalışma içine giriyorlar.
Okuma ve okutma esnasında geleneksel rivâyet usullerine riâyet etmek ve icâzeti alınan eseri en az bir kişiye okutmak şartıyla alınan icâzetlerin gereği olarak Türkiye Eğitime Destek Vakfı (TEDEV) ve İlmî İhtisas Merkezi (İLİM) bünyesinde önümüzdeki yıldan itibaren daha fazla ilde organize edilmesi plânlanıyor.
Dünyaca çapında bir şöhrete sahip Hindistanlı muhaddis Prof. Dr. Muhammed Mustafa el-A'zamî'nin öncülüğünde 2003 yılı Ağustos ayında başlayan ve giderek genişleyen ilmî çalışmalar sayesinde, şu ana kadar başta hadis kitapları olmak üzere temel eserler defalarca okutulduğunu, pek çok ilahiyatçı ve akademisyenin yetişmesine öncülük edildiğini de hatırlatmak isterim.
Bütün bunların yanısıra İslâm ilim ve tefekkür mirasının kurucu metinlerinin okutulduğunu ve icâzetlerinin verildiğini de hatırlatırsam yapılan işin ne kadar heyecan verici ve öncü bir iş olduğu anlaşılır sanırım.
İbrahim Hatiboğlu Hoca, geleceğimizin yapıtaşlarını döşeyen büyük bir işi omuzluyor. Kendisini kutluyor, benzer çalışmaların yaygınlaşmasını umuyorum.
Cumartesi günkü programa, derdini bilen, derdini seven, derdinin izini süren Bursalı kardeşlerimi beklerim.