Küresel sistem, yeniden şekilleniyor.
Üstelik de İslâm'ın dize getirilmesi, bunun için de Ehl-i Sünnet Omurga'nın çökertilmesi ve “paralel din”ler icat edilmesi stratejisi üzerinden yeniden şekillendiriliyor küresel sistem.
Batılıların yüzyıllık ana stratejileri bu!
Eğer bu yakıcı gerçeği göremezseniz, hiç bir şeyi göremez, gelen tehlikeleri nihâî olarak püskürtemezsiniz!
HEDEF: “PARALEL DİN”LER İCAT EDEREK EHL-İ SÜNNET OMURGAYI ÇÖKERTMEK!
Küresel sistem, iki asırdır İslâm'la savaşıyor. Hedef, bizim bin yıldır kurduğumuz Ehl-i Sünnet Omurga'yı çökertmek.
Seküler-kapitalist küresel sistemin varlığını ve hegemonyasını sürdürebilmesi, İslâm'ın yeniden tarih yapan bir aktör olarak tarih sahnesine çıkmasının önlenmesine, bunun için de bin yıl İslâm dünyasını dimdik ayakta ve diri tutan Ehl-i Sünnet Omurga'nın çökertilmesine, dolayısıyla “paralel din”ler icat edilerek İslâm'ın hadım edilebilmesine, küresel sisteme boyun eğdirilmesine bağlı.
Küresel sistem, -dolayısıyla küresel kapitalist sistemin kuran, iki asırdırİslâm dünyasının bütün temel sorunlarını ve sınırlarını belirleyen- İngilizler şunu çok iyi biliyor: Eğer Ehl-i Sünnet omurga çökertilirse, tonla “paralel din” icat edilir, böylelikle İslâm dünyası kolaylıkla parçalanır, sonuçta, İslâm'ın tarih yapan bir aktör olarak yeniden tarih sahnesine çıkması engellenmiş olur.
Önce neo-selefilik üzerinden terör örgütleri icat ederek Müslüman kitleleri İslâm'dan uzaklaştırmak, sonra da İslâm'ın ana kaynakları konusunda şüpheler uyandırarak İslâm'ı hadım etmek, bunun için de, tıpkı Budizm, Hinduizm, Konfüçyanizm, Taoizm gibi küresel sisteme itiraz etmeyecek hatta küresel sisteme boyun eğecek “paralel din”ler icat etmek!
ASIL TEHLİKE, PARALEL DEVLET DEĞİL PARALEL DİN TEHLİKESİ!
O yüzden, asıl tehlike, “paralel devlet” tehlikesi değil, “paralel din” tehlikesidir. “Paralel devlet” tehlikesi, “paralel din” tehlikesinin bir sonucudur.
Türkiye'de meseleyi bu şekilde kavrayabilecek çapta bir derinliğe, tarih felsefesi birikimine, köklü medeniyet perspektifine sahip donanımlı bir entelijansiya yok. O yüzden dünyada da, bölgemizde de, ülkemizde de ne olup bittiğini kavramakta zorlanıyoruz.
O yüzden sürekli olarak nedenleri atlıyoruz ve sonuçlarla boğuşup duruyoruz.
“Paralel din” tehlikesi, sadece Türkiye'ye özgü bir sorun değildir; bütün İslâm dünyasının yüzyıl boyunca kıran kırana boğuşacağı en hayatî sorundur.
Eğer sorunun “paralel devlet” tehlikesi değil de “paralel din” tehlikesi olduğu gerçeğini göremezsek, gerçek sorunu kavrayamaz, kalıcı, köklü ve uzun vadeli stratejiler geliştiremez ve sürekli olarak içerden ve dışardan büyük saldırılarla karşı karşıya kalmaktan kurtulamayız.
“PARALEL DİN”LER STRATEJİSİ, İNGİLİZLERE AİTTİR!
Şunu iyi bileceksiniz: Küresel sistemde İngiliz-Yahudi çatışması yaşanıyor! Ve Küresel sistemi, İngilizler kurmaya çalışıyor İslâm ve dünyasını yeniden dizayn ederek...
İngilizler, o kadar güçlü mü peki? Hem evet hem de hayır.
Hayır; çünkü İngilizler, ekonomik olarak da, siyasî olarak da küresel sistemi şekillendirecek güce sahip değiller.
Evet; çünkü cârî küresel kapitalist sistemi kuranlar, kodlarını belirleyenler, bütün dünyada uygulamaya koyanlar İngilizler.
O yüzden kapitalist küresel sistemin önündeki en büyük tehdidin ne olduğunu en iyi İngilizler biliyor.
Çünkü iki asırdır Balkan'lardan Kafkaslara, Arap dünyasından Hint-Pakistan altkıtasına, Doğu Afrika'dan Endonezya, Malezya'nın merkezinde yer aldığı Malay havzasına kadar nerdeyse dünya tarihinin yapıldığı ana coğrafyanın sorunlarını da, sınırlarını da İngilizler belirlediler.
O yüzden şu ân İslâm dünyasını karıştırabilecek temel stratejileri geliştirebilecek stratejik birikime, tarihî donanıma yalnızca İngilizler sahipler.
Unutmayalım: Yahudilerle birlikte, Osmanlı'yı durduranlar İngilizlerdir.
Hindistan'ı parçalayanlar İngilizlerdir.
Arap dünyasını ayartarak lime lime edenler de, kolaylıkla kontrol edilebilecek, gerektiğinde birbirine düşürülebilecek uyduruk krallıklar, devletçikler icat edenler de, Arap dünyasının sınırlarını çizenler de, sorunlarını belirleyenler de İngilizlerdir.
MISIR'I İNGİLİZLERİN ELİNDEN KURTARAMAZSAK, İSLÂM DÜNYASINI TOPARLAYAMAYIZ!
Meselenin püf noktasına geliyorum şimdi: FETÖ, Yahudilerle de, Vatikan'la da derin ilişkiler kursa da, FETÖ'nün gerisindeki beyin, yanı üst akıl İngilizlerdir.
FETÖ'nün Amerika'da bulunması bir karartma operasyonuydu. O yüzden 15 Temmuz darbe-işgal girişiminin püskürtülmesi üzerine, FETÖ'nün başını ABD'den bize iade etmesini talep ettiğimizde,FETÖ'nün karargâhını Kahire olarak belirlemesi, bu söylediklerimin somut ispatıdır.
Mısır'da darbeyi yaptıran kimdi? Suudu kullanan İngilizlerdi.
Mısır, İngilizlerin kontrolündedir. Hem de iki asırdır.
Niçin? Türkiye'nin toparlanması ve İslâm dünyasını toparlayacak bir güce ulaşması hâlinde Türkiye'nin bu girişimini püskürtebilecek tek yer Mısır'dır! Mısır'ı kontrol eden İngilizler, Arap dünyasını da kolayca kontrol edebileceklerini çok iyi biliyorlar.
O yüzden televizyonlardan bangır bangır bağırdım: Rusya'yla, Mısır'la ilişki koparılmaz, diye! Ama aforoz edildim!
Rusya, küresel sistemde aks / eksen ülkedir; Mısır da, hem Arap hem de İslâm dünyası genelinde aks ülkedir.
Türkiye, Rusya'yla ilişkilerini rayına oturttu, nihayet.
Sıra Mısır'ı İngilizlerin kontrolünden kurtarmakta! Eğer Mısır, İngilizlerin güdümünden kurtarılamazsa, FETÖ, Mısır'a yerleştirilecek, Mısır üzerinden bütün Arap dünyasında protestanlaştırılmış, ruhu çalınmış, küresel sisteme boyun eğen “seküler bir İslâm” icat edilecek ve bu “paralel din”, yine İngilizlerin icat ettiği selefîliğe alternatif olarak bütün İslâm dünyasına sunulacak: Sonuçta, “hormonlu Müslümanlar” icat edilmiş olacak...
Böylelikle, Türkiye'nin toparlanma ve İslâm dünyasını toparlama girişimleri de boşa çıkartılmış olacak...
Özür dileyerek şunu söylememe izin verin lütfen: Umarım, bu ülkeyi yöneten insanlar bu yazıyı okurlar ve gereken dersi alırlar...
Ahmet Arslan
Asıl tehlike, “paralel din”ler tehlikesi!
29 Temmuz 2016, Cuma