Ahmet Arslan
ABD’DEKİ KRİZ NEREYE EVRİLİR?
ABD’de başlayan ve artık isyana dönüşen olayların nasıl sonuçlanacağına ilişkin bir sürü spekülasyon yapılıyor. Yıllardır dünyanın canına okuyan ABD’nin parçalanacağına ilişkin temenni ile karışık değerlendirmeler en başta geliyor.
Ben hiçbir ülkenin iç karışıklık veya isyanlar dolayısıyla kolay kolay parçalanmayacağına inanıyorum. Hele de ABD gibi bir ülkenin dağılacağını bütün temennilerime rağmen tahmin etmiyorum.
Fakat hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da muhakkak.
Bunun ilk sinyalleri henüz Minneapolis’teki olaylardan çok önce KOVİT-19 sebebiyle merkezi yönetim ile eyaletler arasındaki kriz patlak verdiğinde görülmüştü. Eyaletlerin ayrı devletler gibi politikalar üretmesi hem diğer eyaletler hem de merkezi yönetim ile adeta savaşa girmeleri olağandışı şeylerdi.
Minneapolis’te başlayan olayların arkasından iş, merkezi hükümetin politikalarını uygulamayan eyaletlere Trump’ın “gerekirse silah kullanırız” tehdidine kadar vardı.
Hem Kovid-19 hem de Minneapolis olayları sona erdikten sonra ABD’de ya daha güçlü bir merkezi hükümet ya da daha gevşek bir konfederal sistem inşa edilebilir.
Ama problem sadece eyaletler ile merkezi yönetim arasındaki iktidar mücadelesinden kaynaklanmıyor. Ülkenin iki siyasi kanadı Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında daha önce hiç olmadığı şekilde ideolojik bir bölünme var. Bu ideolojik bölünmenin Trump’ın başkan seçilmesiyle iyice belirginleştiğini söyleyebiliriz.
Demokratların “küresel sermayenin ulus devletleri belirlemesini önceleyen” yaklaşımlarının Trump tarafından asla tasvip edilmemesi bölünmenin temelini oluşturuyor. Yine Demokratların “küreselleşme” ideolojileri çerçevesinde ABD’nin kendince “kriz gördüğü her yerde savaşa girme” öncelikleri de Trump tarafından kabul görmedi.
“Sermayenin dolaşımı” ve bunun sağlanması için de “gerekirse savaş çıkarılması” yaklaşımı ABD’deki “gerçek iktidar sahibi” olan ve dünyayı yönettikleri zehabına kapılan sermaye çevrelerinin temel önceliği. Bill Clinton döneminden beri işler böyle yürüyor. Savaştan yana politikalar izlemezseniz başınıza Monica Lewinsky salınır ve hizaya getirilirsiniz.
Esasında Trump’ın başından beri ABD müesses nizamı ile kavgasının sebebi de buydu. Küreselcilerin taleplerini öncelemedi. Başına buyruk şekilde gitti ve en yakın kadrolarını bile kaybetti.
Minneapolis eksenli sorun sözünü ettiğimiz ideolojik gerilim ve bölünmeyi daha da artırıyor. Bir kere ana akım ABD ve Avrupa medyası Trump’a karşı. Bu sıradan bir “karşı olmak-muhalefet yapmak” değil, adeta düşmanlık gibi.
Son iki gündür ABD’deki sağcı çevreler ülkenin en iyi üniversitelerinde okumuş iki siyasi avukatın New York’ta molotof kokteyl atarken yakalandıklarına ilişkin görüntüleri yayıyorlar. Avukatlar ilk etapta tutuklanmış. Tutuklamaya karşı çıkan The Washington Post ve The New York Times gibi neredeyse dünya kamuoyunu belirleyen gazeteler “canım Molotof kokteyl attılar da ne oldu. Kimse ölmedi, yaralanmadı ki” gibi bir savunma içindeler. Zaten daha sonra her iki avukat da bir sermaye grubunun kefaletlerini ödemeleri sonucu serbest bırakılmış.
Kefalet deyince Trump’ın yarım saat önce attığı Twiti atlamamak gerekiyor. Trump, rakibi Demokrat aday Joe Biden’in tutuklanan ANTİFA militanlarının kefaletlerini ödeyerek, serbest bırakılmalarını sağladığını öne sürdü. Çok öfkelenen Trump bu militanların “sonuna dek tutuklu kalması” gerektiğini savunuyor.
Bütün bunlarla birlikte tarafların komplo teorileri de bitmiyor tabi. Yine Cumhuriyetçiler, Minneapolis’ın bağlı olduğu Minnesota eyaletinin Başsavcısı Keith Ellison’ın ANTİFA mensubu olduğunu ileri sürüyorlar. Bunu da Ellison’ın, Portland ANTİFA milisleri lideri Luis Marquez ile birlikte çektirdiği fotoğraf ile temellendiriyorlar. Başsavcı Ellison ayrıca Luis Marquez’ın yazdığı ANTİFA’nın teorisini anlattığı kitabı ile de poz vermiş.
Aynı çevreler George Floyd’ın öldürülmesini müteakip, olayı soruşturan ANTİFA yanlısı olduğu iddia edilen Başsavcı Ellison’ın sanık polisi tutuklamamasının da dikkat çekici olduğuna vurgu yapıyorlar. Katil polis memurunun tutuklanmaması olayların fitilini ateşlemişti.
ABD’nin bölünüp, bölünmeyeceği bir tarafa biz çekirdeklerimizi çıtlarken izleyeceğimiz önemli bir krize de dikkat çekmek istiyorum.
Bu son olaylarda göstericiler bayağı bir suç işlemişler. Bunların hemen hepsi de görüntülerde var. Suçların ezici bir çoğunluğu “mala karşı” işlenmiş. ABD’de her türlü siyasi mülahaza hoş görülebilir ama mala karşı işlenen suçlar asla affedilmez. Kapitalizmin temeli bu.
Şimdi bu kişileri yargılamak, adalet önüne çıkarmak ciddi sorun olacak. Kovid-19 vesilesiyle sağlık sistemi çöken ABD’nin bu sefer de adalet sisteminin çökmesinin kaçınılmaz olacağı belirtiliyor. Yüzbinlerce kişi hakkında işlem yapılacağı öngörülüyor.
Neyse biz çekirdeklerimiz eşliğinde süreci takip etmeye devam edelim.