Türkiye, boyutlarını henüz kavrayamadığımız çok büyük bir saldırıyla karşı karşıya.
Batılılar, yüz yıl önce bitiremedikleri işi şimdi bitirmek istiyorlar: Kurtlar Sofrası yeniden kuruldu; Türkiye'nin, önce iç savaşın eşiğine sürüklenmesi, sonra parçalanması ve yutulması oyunu sahneye konuldu!
Batılılar, nasıl Endülüs'ü tarihten sildilerse; şimdi de bizi aynı şekilde bu topraklardan sürmek ve tarihten silmek için Türkiye'ye karşı içerden ve dışardan çok yönlü, kapsamlı ve büyük bir saldırı başlattılar!
Bu saldırıyı püskürtmek zorundayız.
Bu yazıda nasıl bir saldırıyla karşı karşıya kaldığımızı gözler önüne sermeye, yarınki yazıda da bu saldırıyı nasıl püskürtebileceğimize dâir uzun soluklu önerilerde bulunmaya çalışacağım.
KARŞI KARŞIYA KALDIĞIMIZ SALDIRININ BÜYÜKLÜĞÜNÜ FARKEDEMEMEK VE UMURSAMAMAK!
Türkiye'nin içerden ve dışardan ne denli büyük bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu farkedemeyen ya da umursamayan kesimler var bu ülkede hâlâ!
Karşı karşıya kaldığımız tehlikenin büyüklüğünü farkedemeyenler, şimdilik büyük sorun olarak görülmeyebilir.
Ama Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinin en büyük, en ürpertici ve geleceğimizi tehdit eden bir saldırıyla karşı karşıya kaldığı zorlu bir zaman diliminde, bu saldırıyı umursamaz gibi hareket eden kesimleri, bunun bedelini hiç bir zaman ve hiç bir şekilde ödeyemezler!
Osmanlı'nın tasfiye edildiği, koskoca Osmanlı medeniyetinin ve hilâfetinin tarihten silindiği bir yokoluş mevsiminde, bu topraklarda yaşayan insanlar, bizi bu topraklardan sürmek için Batılı emperyalistlerin saldırılarına karşı nasıl yekvücut olmuşlar ve millî bir mücahede ortaya koymuşlarsa, şimdi karşı karşıya kaldığımız saldırı da da aynı şekilde yekvücut olamaz, farklılıklarımızı büyütmek yerine ortak noktalarımızı büyütüp ortak noktalarımız etrafında kenetlenemezsek, Batılı emperyalistler, 100 yıl önce gerçekleştirmeye çalıştıkları şeyi (yani bizi önce bu topraklarda birbirimize düşürme, ülkeyi parçalama, dolayısıyla bizi bu topraklardan sürme emellerini) gerçekleştirme konusunda çok büyük mesafe katetmiş olurlar -Allah korusun.
BATILILARIN TÜRKİYE'Yİ DİZE GETİRMEK İÇİN TASARLADIKLARI 5 AŞAMALI SALDIRI PLANLARI
Burada söylediğim şeyi daha özlü ve anlaşılır bir şekilde altını çizerek şöyle ifade edeyim:
100 önce kurulan Kurtlar sofrası yeniden kuruldu.
100 yıl önce tamamlanamayan hesap şimdi tamamlanmaya çalışılıyor.
Nedir bu hesap?
Sırasıyla madde madde yazmak istiyorum Batılıların bizim üzerimizde oynadıkları oyunu:
1-Türkiye'nin dışardan kuşatılması: Türkiye'nin etrafının istikrarsızlaştırılması, Irak ve Suriye'nin bir kaç parçaya bölünmesinden sonra sıranın Türkiye'ye gelmesi...
2-Türkiye'nin içerde sinir uçlarının patlatılması; yapay tartışmalar ve gerilimlerle ülkenin sosyal ve siyasî kaosun eşiğine sürüklenmesi...
3-Kürt sorununda tasarlanan iç çatışma başarılamadığı için dindar-laik gerilimi çıkarılması, bu dindar-laik geriliminin Alevî-Sünnî gerilimine dönüştürülmesi ve Türkiye'nin iç savaşın eşiğine sürüklenmesi....
4-Terör örgütlerinin eylemleriyle halkta bir infial oluşturulması, çeşitli kesimlerin çeşitli şekillerde isyana kışkırtılması... Türkiye'nin yönetilemez hâle getirilmesi ve Türkiye'de sivil yönetime müdahale edilmesi...
5-Ve nihayet Türkiye'nin tıpkı Irak ve Suriye gibi parçalanması ve sonuçta bu ülkenin bölge ülkelerini de toparlayabilecek, Osmanlı'dan boşalan vakumun (boşluğun) yeniden Türkiye tarafından doldurulmasını sağlayacak bir medeniyet yüüyüşüne soyunmasının imkânsız hâle getirilmesi.
BÜTÜN KESİMLERİ UYARIYORUM: YARIN, ÇOK GEÇ OLABİLİR!
Anlaşılsın diye 5 madde hâlinde özetlediğim Batılıların Türkiye'yi kuşatma, iç savaşa sürükleme, parçalama, bitirme ve Endülüs'e çevirme planları böyle.
Şunu aslâ unutmayalım: Batılıların, Türkiye'yi durdurmak ve bitirmek için gözü kara bir şekilde her yola başvuracakları anlaşıldı artık.
Batı ittifakının bir üyesi olarak belli başlı Batılı kurumlarda yer alan bir ülke olmasına rağmen 15 Temmuz saldırısında da, ardından art arda yaşanan ürpertici ve bir konsorsiyum ürünü terör hâdiselerinde de görüldüğü üzere Batılılar, Türkiye'yi değil, terör örgütlerini desteklediklerini gösterdiler açık ve net bir şekilde!
Yakıcı gerçek buyken, Türkiye'nin bütün kesimlerinin bu tehlikeyi görerek farklılıklarını bir tarafa bırakıp ortak noktaları etrafında kenetlenmesi kaçınılmazken, Türkiye'deki bazı kesimlerin bu yakıcı gerçeği görmüyormuş ya da umursamıyormuş gibi hareket ederek ateşe körükle gitmeleri geleceğimiz adına endişe vericidir.
Eğer Türkiye, sinir uçlarının patlatılmasına, iç savaş tezgâhının adım adım hayata geçirilmesine karşı yekvücut olamaz, yapay, sahte “laik yaşam tarzı” tartışmalarına gömülürse, aslâ belini doğrultamaz, boğulmaktan ve yok olmanın eşiğine yuvarlanmaktan aslâ kurtulamaz -Allah muhafaza!
O yüzden toplumun bütün farklı kesimlerini, Türkiye'ye karşı yapılan ve arkası geleceği anlaşılan saldırıları görmeye, akl-ı selim'e ve ortak noktalarımız etrafında kenetlenmeye davet ediyorum. Yoksa, yarın çok geç olabilir, diye de uyarıyorum.
Ama bendeniz, yaşadığımız tarihî tecrübenin derinliğini, ortaya koyduğumuz medeniyet birikiminin zenginliğini gözönünde bulundurarak, bu toplumun, Türkiye'nin yeni “Endülüs” yapılmasına, yok edilmesine izin vermeyecek bir basirete sahip olduğunu düşünüyorum.