Ahmet Arslan
“Türk askeri İslâmlaşıyor!” diye şikâyet eden celladına âşık tasmalı çekirgeler var bu ülkede!
ütün Türkiye biliyor artık Afrin’e savaşmaya giden askerle muhabir arasında geçen o özlü ve son derece anlamlı diyaloğu...
Muhabir, Mehmetçiğe soruyor:
-Nereye?
Mehmetçik: “Kızıl Elma”.
Muhabir: Ailene mesaj gönder...
Mehmetçik: “Beklemesinler!”
Muhabir: Türkiye’ye mesaj ver...
Mehmetçik: “Vatan bölünmez!”
Karşımızda herhangi bir asker var ilk bakışta.
Ama bu asker, herhangi bir asker değil aslında; kelimenin tam anlamıyla “Mehmetçik”: Ruhu olan, ruh köklerinin farkında olan, ölüme düğüne gider gibi koşarcasına giden bir İslâm askeri, İslâm’ın, yürek ülkesinin askeri. Anadolu çocuğu, masum ama asil çocuğu Anadolu’nun...
İKİ CEPHEDE MÜCADELE EDİYORUZ...
Kendinden geçen, bu dünyadan geçen, kendini ülkesi, ülküsü, Kızıl Elma’sı, Anadolu’nun herkese hayat hakkı tanıyan, meyvesi adalet, barış ve kardeşlik olan hakikat medeniyetinin yeniden yurdu olması için hayatını feda etmekten çekinmeyen böylesine gönlübol, fedakâr, cefakâr ve vefakâr bir askerle övüneceğimize, gurur duyacağımıza, aşağılamaya, “Türk ordusu İslâmlaşıyor” diyerek felâket tellallığı yapmaya, Türkiye’yi emperyalist Batılılara şikâyet etmeye kalkışan sözümona emperyalizm düşmanı celladına âşık tasmalı çekirgeler var bu ülkede!
İki cephede mücadele ediyoruz farkıysanız: Birincisi, Türkiye’yi parçalamaya ant içmiş, terör örgütleriyle iş tutan ve emperyalistlerin kuklalığını yapmakta bir sakınca görmeyen teröristlerle fiilî bir savaş veriyoruz.
İkincisi de, ülke içinde, bu ülkenin ruh kökleriyle kavgalı, bu ülkenin ruh köklerini kurutmaya adeta ant içmiş, bedenen burada zihnen Batı’da yaşayan, şizofren, zihinleri prangalı, celladına âşık sömürge aydını tasmalı çekirgelerle...
Ordusunun namaz kılmasından, savaş hâlindeyken, en azından manevî morali yüksek olsun diye tekbir getirerek komut almasından-vermesinden rahatsız olan türedi bir tür’le yani.
Kimseyi ötekileştirmek gibi bir niyetim yok. O yüzden “Türk askeri İslâmlaşıyor” diyerek karalara bürünecek, ülkeyi emperyalistlere şikâyet edecek kadar bu ülkenin insanıyla, ruh kökleriyle bağlarını yitiren, metamorfoz yiyen, bu ülkeye, insanına, kültürüne yabancılaşan yazılar yazan yazarların ismini bile vermek istemiyorum.
İSLÂM’IN ASKERİ, İSLÂM’IN SANCAKTARI
Yıllardır söylediğim şeyi bir kez daha söylemenin tam sırası: Bu ülke dışardan fiilen sömürgeleştirilemedi ama içerden zihnen sömürgeleştirildi. Türk askerinin, üstelik de savaş sırasında “tekbir getirerek komut veriyor, toplu namaz kılıyor” diyerek İslâmlaşmasından şikayet eden tip, bu ülkenin çocuğu olabilir mi? Böyle bir tipin bu ülkeye bir hayrı dokunabilir mi?
Oysa gerçek şu: Bu toplumun askeri, İslâm’ın sancaktarlığını yaptığı için değerlidir, önemlidir, kıymetlidir.
Bu toplumun askeri, bin yıldır, İslâm düşmanlarına karşı hakikatin, adaletin ve kardeşliğin yurdu, umudu ve ufku İslâm’ın bayraktarlığını yaptığı için bütün müslüman halklar, dua ediyor bu askere bugün bile...
Burkina Faso’dan Bosna’ya, Üsküp’ten Filistin’e, Arakan’a ve Moro’ya kadar dünyanın en ücra köşelerinde hem de...
Böyle bir askerden rahatsız olanlar ancak köle ruhlu, zihinleri prangalı türedi tipler olabilir yalnızca.