Ahmet Arslan
NURETTİN SOYER
CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi için aday gösterdiği Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer, 12 Eylül darbesini müteakip MHP ve Ülkücü kuruluşlara dava açmış alelade bir savcı değildi. Nurettin Soyer bizzat Türk milliyetçiliğine düşman, hasım birisiydi.
Dönemin Sıkıyönetim Komutanı Nihat Özer ile beraber o dönemde yapılan bütün işkencelerin failiydi. Zeki Kaman, Dürüst Oktay ve Alper Yaz gibi işkenceci polislere talimatları bizzat veriyor, hatta bazen bizzat işkencelere refakat ediyordu. Onlarca kişinin işkenceler sonucu kalıcı olarak sakatlanmasından doğrudan sorumlu sadist birisiydi.
Bu sebeple rahmetli Alparslan Türkeş de dâhil olmak üzere 220 kişinin idamını istemişti.
Bu sebeple, MHP Davasının ilk gününde Türkeş salona girerken ayağa kalkıp İstiklal Marşı söyleyen sanıklara tekrar işkence ettirmişti.
Milliyetçiliğe düşmanlığını, hazırladığı iddianameye Dede Korkut’u, Ziya Gökalp’i, Zeki Velidi Togan ve Nihal Atsız’ı sanık olarak sokabilecek kadar alenileştirmişti. Ziya Gökalp’in fikirlerini “suç unsuru, ırkçılık” şeklinde gösterebilecek kadar gözü dönmüştü. CHP Erzincan senatörü Niyazi Ünsal’ı bile İddianamede “MHP senatörü” olarak gösterebilecek kadar ciddiyetten uzaktı. Çünkü gözünü kin bürümüş bir Türk düşmanıydı.
Asıl derdi sanıklar ve dava açtığı kurumlar değil, Türk Milliyetçiliğini, “Naziler gibi” bir çerçeveye sokup, ideolojik ve ahlaki açıdan tasfiye etmekti. Be sebeple sanıklar arasına Azerbaycan’ın kurucusu Mehmet Emin Resulzade’nin yakın çalışma arkadaşlarından Nürnberg duruşmalarında beraat etmiş rahmetli Mehmet Kengerli’yi bile sokmuştu. Suç isnadı olarak da rahmetli Kengerli’nin “Turancılığını” göstermişti.
Rahmetli Türkeş, Nurettin Soyer’in iddianameyi Uğur Mumcu’nun yönlendirmesi ve verdiği sözde belgelerle hazırladığını söylemişti.
12 Mart’ta bir davada askeri hâkim olan rahmetli Kaya Alp Kartal’dan yediği dayağın acısını, MHP Davasında avukatlık yaparken çıkarmaya çalışmış ve söz konusu davada avukat olan Kaya ağabeyi tutuklatmıştı.
Nurettin Soyer Türk tarihinde asla unutulacak, göz ardı edilecek birisi değildir. Tarihi bağlamda oynadığı rol Kuyucu Murat Paşa’dan farklı değildir.
Bütün bunlar ortadayken CHP’nin bu Türk düşmanının oğlunu aday göstermesi, Türk Milliyetçiliğine karşı savaş ilan etmekten öte bir anlam taşımamaktadır.
Bir önceki gönderimde unuttuğum birkaç hususu ilave etmezsem bu gece uyuyamazdım.
Birincisi, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın açıldığı dönemde “Pantürkizm” (Türkçülük) üç ülkenin ceza kanununda suçtu. Sovyetler Birliği, İran ve Çin. Yunanistan ve Bulgaristan’da da zaman zaman, eski Yugoslavya’da da çok nadiren Türk azınlık mensuplarına bu tür “suçlamalar” yöneltiyordu. Şimdiki Rus Ceza Hukukunda böyle bir suç var mı, yok mu bilmiyorum ama İran ve Çin’de “Pantürkizm” hala ağır bir “suç.”
Türk Ceza Kanunu’nda “Pantürkizmin” (yani Türkçülüğün) “suç” olduğuna ilişkin bir düzenleme olmamasına rağmen Nurettin Soyer tarafından hazırlanan iddianamede açıkça “suç” olarak gösterilmiş ve “başka halklara karşı işlenmiş suç” olarak nitelenmiştir. O dönemde yine TCK’da böyle bir suç tanımı yoktu.
Nurettin Soyer, ideolojik önderlerinden Stalin’in Türkistan ve Kafkasya’da “Pantürkist” suçlamasıyla idam ettirdiği binlerce Türk entelektüelinin başına gelenleri aynen Türkiye’de tekrarlamak istemişti. Büyük bir tasfiyenin öncülüğüne soyunmuştu. Türk düşmanlığı konusunda Stalin’den geri kalan bir yanı yoktu yani.
İkinci husus da şu: İşkenceyle ifadeleri alınan sanıklara “Ülkü Ocakları’nda ne yapıyordunuz” sorusuna verilen “Hoca Ahmet Yesevi’nin fikirlerini öğreniyorduk” cevabı üzerine yanındaki polislere dönerek, bir ağız dolusu hakaretle “kimse o Hoca Ahmet, onu da bulun, celbedin” talimatını vermiştir.
Üçüncüsü de şu: O dönemde Ege Ordusu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin verdiği bir kararı bozan Askeri Yargıtay Genel Kurulu Ülkücülerin “devlete karşı işlenen suçlardan yargılanamayacakları” yolundaki içtihadına rağmen Nurettin Soyer davayı eski TCK’nın 141 ve 142. Maddelerinin delaletiyle 146. Maddesinden açmış (faşist devlet kurmayı hedeflemek), esas hakkındaki mütalaasında ise bu sefer yine eski TCK’nın 163. Maddesinin delaletiyle infazın yine 146. Maddeden (özetle idam) yapılmasını istemişti. Bu kez sanıklar ve kurumlarını “şeriat devleti kurmayı hedeflemekle” suçlamıştı. Ama Yargıtay bu suçlamaların hiç birisine itibar etmedi ve davayı düşürdü.
(Ahmet Arslan'ın Facebook sayfasından)