Ahmet Arslan
UKRAYNA’NIN İŞGALİ, NATO’NUN İFLASI
22 Ocak 2022, Cumartesi
Rusya’nın NATO’dan beklediği cevabın süresi bu gece 23.59’da doluyormuş. Gözlemciler 23.59’dan sonra Rusya’nın Ukrayna işgalinin her an başlayacağına ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.
Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya alınmayacağına ilişkin garanti isterken, Batı’nın stratejik, askeri ve politik zaaflarını iyi analiz ettiği için el yükseltmeye başladı. Son olarak NATO’nun 1997 sınırlarına dönmesi gerektiğini ve Romanya ile Bulgaristan’dan derhal çekilmesini istedi.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un bugün Cenevre’de başlayan görüşmelerinden bir çözüm çıkmaması durumunda Rusya herkesin gözünün içine baka baka Ukrayna’yı işgal edecek.
Süreci bu noktaya Batı dünyası getirdi.
Kibir, özgüven patlaması ve ekonomik üstünlüğe dayalı retorikle Rusya’yı adım adım Ukrayna’yı işgal sürecine getirdiler. Batılıların efelenmesinden cesaret Ukrayna da adeta “küçük enişte” rolüyle süreci hızlandırdı.
Şimdiye kadarki açıklamalardan ortaya çıkan şu ki ABD, AB ve NATO, Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar dışında herhangi bir seçeneğe sahip değil. Bu yaptırımların da Putin’e geri adım attırması mümkün değil. Çünkü “eşeğin aklına karpuz kabuğunu” Batılılar düşürdü.
Ukrayna krizi Saddam Hüseyin’in 1991 yılında Kuveyt’i işgalini hatırlatıyor. O zaman da ABD el altından Saddam’ı işgale teşvik etmişti. İşgal sonrası neredeyse bütün dünyayı bölgeye toplayıp, Irak ordusunu yendiler ama aynı senaryonun Rusya için tekrarı mümkün değil. Ukrayna işgal edildiğiyle kalacak. Soğuk Savaş döneminde bile yaşanmayan topyekûn bir çatışma bugün için çok zor.
Anlaşılan Batı dünyası ekonomik yaptırımlar, Ukrayna’ya verdikleri silah ve mühimmat ile uzayabilecek bir direnişe umut bağlamışlar. Rusya’nın Afganistan’dakine benzer bir “bataklığa” saplanacağı ve daha fazla yıpranacağı gibi bir oyun planları var.
Fakat bu kez dinamikler farklı. Afganistan’daki sosyoloji ve direnişi besleyen motivasyon ile Ukrayna örneği çok farklı. Afganistan dağlarında günlerce aç kalma pahasına “Allahsız-dinsiz komünizme karşı” savaşan “kavruk yüzlü” Afganistanlılar ile refahtan daha fazla pay isteyen Ukraynalıların motivasyonları aynı değil.
Kaldı ki Rusya, yıldırım bir savaşla Kiev’i ele geçirip, kukla bir hükümet kurmayı amaçlıyor olabilir. Bunun sonrasında iç savaş çıkar ama ne Afganistan’daki gibi işgalcileri oyalayıcı, yorucu ve yıpratıcı boyutlarda olabilir ne de uzun zamana yayılabilir.
Batılı güçlerin destekleyeceği direnişçilerin Afgan mücahitler kadar dayanıklı, sebatkar ve motivasyon sahibi olmaları mümkün değil.
Bu değerlendirmeyi kaleme aldığım sırada henüz Blinken ile Lavrov arasında yapılan görüşmeye ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Eğer 1962 yılındaki Küba Füze Krizini önleyen benzer bir çözüm üretilemezse Ukrayna’nın işgali kaçınılmaz olacaktır.
Savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın tek kaybedeni NATO olacaktır. Onca askeri üstünlüğünüze rağmen Savaşın çıkmasını önleyebilecek bir yaptırım gücünüz yoksa baştan yenildiniz demektir. Her tehdit silahlı çatışma ile bertaraf edilmez. Caydırıcılığınızla tehditleri henüz ortaya çıkmadan bertaraf etmelisiniz.
Önceliğini tarihi ve ideolojik muarızlarını geriletemeye değil de bizzat kendi üyesi Türkiye’yi geriletmeye veren bir askeri örgütlenme ve arkasındaki siyasi aklın bırakın küresel dengeleri, bölgesel dengeleri bile değiştirebilmesi mümkün değildir.