Can Adalı
Şimal Mektubu
Yıllar önce siyah-beyazdı herşey.
Siyah ve beyazın net olduğu kadar netti...
Birçoğumuz, “edebi bile edebsize bakarak öğrenmiştik” kimselere demeden...
Birbirimizin fikriyatını, ya bıyığından, ya sakalından, ya giyim-kuşamından tanırdık...
Ya da özenle katlayıp, ismi dışarıdan görünecek şekilde cebinde taşıdığı Tercüman ya da Cumhuriyet gazetelerinden...
Nazım Hikmet vardı, bir de Necip Fazıl rahmetli...
Ecevitciler-Türkeşciler...
Sağcılar-solcular...
Herşey çok açıktı yani...
Baktın mı adama, ne olduğunu anlardın...
Çünkü, siyah-beyaz zamanların adamları, adam gibi adamdı...
Sağcısı “adam gibi sağcı”, solcusu da "adam gibi solcu”ydu...
Karl Marks’ın Kapital’ini okumayana “solcu”, 9 Işık’ı sayamayana da “ülkücü” denmezdi...
***
Sonra...
Liberalizm illeti ile, aklımızı kiraya vermeye başladık milletce...
Birileri düşünmeye başladı bizim yerimize... (Aklımızın, kira kontratının başlama tarihi eskidir aslında ama... O başka yazının konusu...)
Tombiş bir adam, ezberleri bozdu bir anda...
Şöyle bir tadına baktık pişirdiği yemeğin...
O güne kadarkilerden farklıydı...
Kimimiz tadı için, “çok güzel!” dedi, kimimiz “acı”...
O zamana kadar Devlet Ana’nın yemeklerinin tadına bakmayanlar da kaşık sallamaya başladı kazana... (Bu da bir başka yazının konusu...)
Israrla, “ben bu mutfaktan yemek yemem” diyenler de oldu...
Onların arasında, o yemeği hâlâ yemeyenler bile var...
İşte o günden sonra;
Akıl evimizin kiracıları oldu sıra sıra...
Siyah-beyaz olmadığı için herşey...
Ve biz hala siyah-beyaz zamanlara takılıp kaldığımız için...
En hayatî hususlarda, eski-yeni kiracılarımızın ağzına bakar olduk...
Cuma namazına giden mebus bu konuda ne demiş, ona baktık...
Akıl evimizin, önceki kiracılarının övdüğü yazarlar ne yazmışsa, aynını savunur olduk...
Sonra fikriyatımızı da, onlara kiraya verdik...
İslâm düşmanlarının afişe olmasının, önderliğini yapmakla gönlümüze taht kuranları, TV’lerde allı-pullu kadınlarla milletin önünde rezaletin daniskasını işlerken bile affettik...
Daha neler, neler...
***
Şimdilerde daha da karışık bir hal aldı bu durum...
Tabir yerindeyse, “at izi, it izine karıştı”...
“Düştüğü yerden kalkan yiğit”, kaç zamandır milletimizin yarıdan fazlasının “gönül evi kiracısı”...
Ama artık hiçbirşey siyah-beyaz değil...
Akıl evimizin eski-yeni kiracıları bile, siyah-beyaz kadar zıt artık birbirlerine...
Hergün memlekette olup bitenleri, hangi “terazi” ile tartıyorsunuz?
Hadi buyurun bakalım... Şimdi kimin ağzına bakacaksınız?..
Bu işin içinden, “sizin yerinize” kim çıkacak?
Biliyorum, aklınıza yeni kiracılar arıyorsunuz!..
Bu fırtınalı, puslu ve bulanık havada en ciddi mesele, geminizi demirleyeceğiniz liman...
“Akıl sahipleri...” diye, “düşünüp tutasınız” diye, “düşünenler için” diye ya da “hiç düşünmez misiniz?” diye bize seslenen ayet-i kerimeleri, ilkinden sonuncusuna kadar bir kağıda yazın ve bir nefeste okuyun...
Bu sizin, yeni kira kontratınız olsun...