Can Adalı
İslam tartışmalarının varacağı yer: HİLAFET
İslam’ın güncellenmesi başlıklı tartışmalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 8 Mart 2018 günü Beştepe'deki Dünya Kadınlar Günü Programı'ndaki açıklamalarından sonra başladı.
Aslında bu konu, zaman zaman hep tartışılıyordu ama, Erdoğan’ın dile getirmesi ile ‘gerçek bir tartışma zemini’ne oturdu.
Erdoğan’ın sözleri her ne kadar ‘’İslam’da reform’’ gibi algılansa da, mesele öyle değil.. Olmadığı da sonrasında anlaşıldı zaten…
O’nu bu noktaya getiren de Nurettin Yıldız’ın kadınlar hakkındaki eski-yeni sözleri oldu.
Konu kadın olunca da, devasa meşale alevlendi.
Bu meşaleyi elinde tutanların gidebilecekleri iki yer var.
1- İyi niyetle ve Allah’ın emirleri doğrultusunda ümmetin yolunu aydınlatmak isteyenlerin varacağı Dar-ül Hayr
2- Dar kafalarla, Müslümanları tarihin karanlıklarında tutmak isteyeceklerin varacağı Dar-ül Fitne
Bize düşense;
- Niyeti Hayr olanın,
- Davası Hak olanın
- Derdi ümmetin bekası olanın
yanında olmak, ardınca yürümek..
Sonuçta meşale aynı ama, elinde kimin tuttuğu ve sizin de doğrunun peşinden gidip gitmeyeceğiniz önemli..
***
Saklı oda
Tartışmalara boyut katacak derinlikte İslamî bir ilme sahip değilim.
Meseleye önce bir insan, sonra da gözlemleyen ve muhakeme eden bir Müslüman gözüyle bakıyorum.
Tartışmaların hiçbirinin detayına girme niyetinde de değilim.
Gazetecilik mesleğindeki bunca yıllık tecrübe ile tartışmalara ilk yaklaşımım şu olmuştu:
‘’İslam’a dair tartışmaların manası = Hilafet’in saklı tutulduğu odanın kapısına varıldı...
Gerisi gelir artık Allah’ın izni ile...’’
Bugün de aynı noktadayım.
***
Farklı Adam
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugünlere dair ilk mesajını aslında 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilirken kullandığı ‘farklı bir cumhurbaşkanı olacağım’ sözü ile vermişti.
- 6 asırlık dev çınar Osmanlı’yı yıkmak için düşmanları ile işbirliği yapan;
- devlet olmayı, millete zulmedip üzerine kadehleri yuvarlama zanneden;
- milletin din ve maneviyatını, mukaddesatını, arını, hayasını yoketmek için nice kelleler uçuran ve canlar alanların anladığı ama ‘bizim mahalle’nin kavrayamadığı
bir mesajdı o..
Karşılaştığı her zorlukta, ‘’muhannet komşu insanı hacet sahibi yapar’’ misali; Erdoğan da her zorlukta yeni ama ‘milli’ bir adım atar olmuştu.
Her alanda yaşadığımız atılımlar ile bu ‘farklılığın’ neler olduğunu yaşıyor ve görüyoruz.
İçeride yaşadığımız bu ‘farklı cumhurbaşkanı’ portresinin, dışarıdaki yansıması da bir süredir hissediliyor.
Önümüzdeki dönemde daha da net dilleneceğini düşündüğüm bu ‘farklı’ ifade, Hilafet ve Halife’den başka bir şey değil.
***
İslam Dünyası başsız
Dünyada yaşanan her gelişmenin yönetildiği bir merkez, bir odak noktası ve bunların başında da bir lider var.
Kiminin adını duyarız, kiminin kendisini biliriz..
Kimisi ise bir efsane gibidir ama her taşın altından çıkar..
Papa, Hıristiyan dünyasının ruhani lideridir.
Dünyada olup bitenlere müdahalesi var mıdır bilmem…
Ama Hıristiyanların başıdır..
Hadi bunlara Ortodoks Patriği’ni de ekleyelim..
İsrail, Yahudilerin temsil edildiği devlet.
Yahudilerin hakları dedin mi, sahnede onlar var..
Ha bir de B’nai Brith ve onun gibi bir-iki örgütleri..
Ya Müslümanlar?..
94 yıldır ‘baş’sız..
***
‘İsmet neyin sözünü verdi?’
Rahmetli Ahmet Kabaklı’nın, kültür hayatımıza bıraktığı devasa mirasının içinde yeralan ve her Müslüman Türk’ün hayatında her 5 senede 1 defa okuması gereken Temellerin Duruşması isimli eserinde de anlattığı hilafet meselesinde, şöyle kısaca bir geriye gidelim..
Rahmetli Kabaklı’nın kitabında anlattıklarını, üstad rahmetli Necip Fazıl da Büyük Doğu Mecmuası’nın 29.sayısında Lozan’ın İçyüzü başlığı ile serer gözler önüne..
İşte o yazının en önemli satırları:
“Lozan Muahedesi imzalandıktan sonra İngiltere'de Avam kamarasında muhalifler Lord Curzon'a "Türkler'in istiklalini neden tanıdın" diye hakaretlere varan ifadeler kullanmışlardır.
Lord Curzon kürsüye gelerek;
"Siz yanılıyorsunuz. İşte asıl bundan sonra Türkler bittiler. Bir daha eski güçlü günlerine kesinlikle kavuşamayacaklardır. Zira biz onları (Türkleri) Lozan Anlaşması ile ruhen, imanen öldürdük. Türkler İslâm'dan uzaklaştırılacaklar. Bunun için İsmet İnönü bize söz verdi" demiştir.
Nitekim yıllar sonra Siyasal Bilgiler Dergisi'nde yayınlanan bir yazısında İnönü, "Avrupalılar kendilerine verdiğimiz sözü tutamayacağımızı zannettiler" diyebilmiştir.
Ve bu söz tutulana kadar yani hilafetin kaldırılmasına kadar Lozan'a onay vermediler. Ne zaman hilafet kaldırıldı ve milleti İslamsızlaştırma çalışmaları başladı, o zaman İtilaf Devleti başkanları Lozan'a onay verdi. Biz Lozan'ı imzaladıktan 1 sene sonra 6 ağustos 1924 te.
(Lozan'ın İçyüzü, Büyük Doğu, Sayı 29 - Ünsal Zor, Lozan, Ermeni ve İsmet İnönü, Aylık, Yıl:2, sayı:22, Temmuz 2006)
***
Saklı oda TBMM
Hilafet, 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan bir kanunla ‘kaldırıldı’.
Kanunun gerekçesi ise "halifeliğin hükümet, Cumhuriyet, yani TBMM’nin anlam ve kavramı içinde zaten saklı olduğu" ifadesi ile açıklandı.
Yıllardır Hilafet ve Halifelik ne zaman tartışılmaya başlansa, bu ‘hazine’nin TBMM uhdesinde saklı olduğu söylenir durur. Gerekçesi de, yukarıdaki kanun gerekçesidir.
***
Kapının eşiği
AK Parti’nin ilk yıllarında FETÖ yapılanmasına tanıdığı tolerans; (bugünden o günlere baktığımızda) manevi konularda zaman içinde sağlanacak tekamülün, onlar aracılığıyla yapılmasına razı olunduğu intibaını veriyor. (Erdoğan’ın, bu fikrimizi doğrulayan 15 Temmuz sonrası birçok açıklamasını hatırlayınız.)
FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 günü gerçekleştirdiği kalkışma, baştan yapılan tüm planlamaları çöpe yolladığı kadar; ekonomik, siyasi ve uluslararası alanda önemli ilerlemeler sağlayan Türkiye’nin, dini, manevi ve mukaddes konularda da yeni ama sağlam bir düzenlemeye gitmesi mecburiyetini de beraberinde getirdi.
Her konuda en ince detaya kadar inen, davasını ilmek ilmek dokuyan, yavaş ama emin ve kararlı adımlar atan Erdoğan, 3 Mart 1924’den 94 yıl sonra yine bir Mart ayında ama 8 Mart 2018 günü tarihi çıkışını yaptı.
Sonrasında gelen açıklamalar ise, İslam’da İctihad odağında buluştu.
Mesele, Kur’an ayetleri, Efendimiz Aleyhisselam’ın hadis-i şerifleri ve Mecelle hükümleri ile tartışılmaya başlandı.
İslam’ın ve Müslümanların, 21.yüzyılın devasa gelişmelerine karşı ‘update’ edilmelerine dair, bugüne kadar böylesine ciddi bir gündem oluşmamıştı.
Bu tartışmanın, İslam Dünyası’nın üzerindeki ölü toprağının atılmasına ve Müslümanların ‘eski savletleri’ne dönmelerine vesile olması için duacıyım.
Kur’an ve İslam, kıyamete kadar Allah (C.C)’ın koruması altında…
Yaşanan tartışmalardan korkmayın..
Bu konudaki her tartışma, bizi Hilafet’in saklı tutulduğu odanın kapısına yaklaştırıyor.
Bizim adım adım yaklaştığımız o kapının eşiğinde ise bizi birisi bekliyor:
Recep Tayyip Erdoğan!..