Ahmet Arslan
Şafak bulutları, çığır-insan sahabe timsaller nerede!
Kaht-ı rical zamanlarındayız.
Kaht-ı rical: Adam kıtlığı, adam gibi adamların yokluğu, yok edilmesi demek.
Karakter sahibi insanlara su kadar, ekmek kadar ihtiyaç hissettiğimiz zorlu bir zaman diliminde, karakter sahibi insanların karakter suikastına tâbi tutulması yeteri kadar düşündürücü hatta ürpertici!
HAKİKAT ADAMLARI...
Yalnızca tek derdi hakikat olan, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, bu dünyayı aşma derdiyle yanıp tutuşan, bu dünyanın ayartıcı ve azmanlaştırıcı “nimet”lerini elinin tersiyle iten hakikat adamları, önümüzdeki çakıl taşlarını temizleyerek bizi sâhil-i selâmete çıkarabilir.
Yalnızca tek derdi hakikat olan, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, bu dünyayı aşma derdiyle yanıp tutuşan, bu dünyanın ayartıcı ve azmanlaştırıcı “nimet”lerini elinin tersiyle iten hakikat adamları, insanlığa herkesin nefes alıp verebileceği kanatlandırıcı bir dünya kurmamızı sağlayacak muhkem yapıtaşlarını şaşmaz bir teslimiyetle (İslâm süreci) sarsılmaz bir inançla (iman süreci), kanatlandırıcı bir coşkuyla (ihsan süreci) döşeyebilir.
Ve nihayet yalnızca tek derdi hakikat olan, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, bu dünyayı aşma derdiyle yanıp tutuşan, bu dünyanın ayartıcı ve azmanlaştırıcı “nimet”lerini elinin tersiyle iten hakikat adamları, hem bizim önümüzü hem de coğrafyamızın ve insanlığın önünü açabilir.
ŞAFAK BULUTLARI: ÇIĞIR-İNSAN SAHABE
Soruyorsunuz: Bu leziz ve nefis insan tipi nerede şimdi? Tarihte sözkonusu olmuş mu bunun örneği?
Elbette: Sahabe. Münhasıran da sahabe-i kiram hazerâtı.
Allah (cc) onlardan razı olsun ve bu leziz ve nefis insan örneklerini, çığır-insan sahabeleri bize hediye ettiği için de O'na binlerce kez hamd olsun.
Nerede bu insanlar şimdi, diye sormayın bana. Her çağda, insanlığın zifirî karanlığa gömüldüğü en zor zamanlarda, bu çığır-insanları her zaman çıkarır Rahman ve Rahîm olan Allah-u Teâlâ, engin ve sınırsız rahmetinin gereği olarak.
Klasik metinlerimizde, sahabe, “karanlığın en zifirî noktaya ulaştığı sırada gönderilen şafak bulutları” olarak tarif edilir.
Ne muazzam bir tarif böyle: Hem karanlığı aydınlığa çevirecek hem de gök-ekini bulutlarla insanlığa Rahman'ın rahmeti “yağmurlar”la çölü, çölleşmeyi sona erdirecek, insanlığın susuzluğunu giderecek diriltici tohumlar ekecek çığır-insan'lar...
KUR'ÂN REHBER, PEYGAMBER ÖNDER, SAHABE ÖRNEK
Hakikat kitabı Kur'ân Rehber, rahmet elçisi ufuk-Peygamber Efendimiz (sav) Önder, Kur'ân'ın nûrunu, nâr'ları / ateşleri söndürecek bir aşkla yakan, hakikat ışığını şevkle hayata geçiren çığır-insan sahabe, en mükemmel Örnek...
Bugün kalbi “Ya Hak!” diye atan, zihni “Ey Hakikat!” diye zonklayan, hakikat adamlarının önünü açan, bu dünyadan hiç bir beklentisi olmayan çığır-insanlara, sahabe-ruhlu yürek ülkesinin çocuklarına ihtiyacımız var en çok.
Her mümin, Allah (cc) sevgisi, peygamber aşkı ve sahabe ruhuyla donandığı zaman, kimse duramaz Müslümanların önünde: Aşılmaz sanılan engeller işte o zamanlar aşılır; Yol'unu şaşıran, susuzluk çeken insanın kalbi o zaman fethedilir; susuzluğu işte o zaman giderilir; insanlık, yürek ülkesinin çocuklarının vefakâr, cefakâr cehd ve gayretiyle işte o zaman yürek ülkesine ulaşır.
SAĞDA HZ. EBUBEKİR, SOLDA HZ. ÖMER, ÖNDE HZ. OSMAN, ARKADA HZ. ALİ KARAKTERİ
O yüzden genelde her mü'min'in, özelde ise öncü insanların, liderlerin etrafında dört büyük sahabe örneklik eder, ermelidir bize.
Sağına sadakat timsali Hz. Ebubekir karakteri, soluna adalet timsali Hz. Ömer karakteri, önüne ahlâk timsali Hz. Osman karakteri, arkasına ise cesaret timsali Hz. Ali karakteri yerleştirmeli ve onsan sonra yola çıkmalıdır Müslüman.
İşte o zaman yıkılmaz sanılan duvarlar yıkılır, açılmaz sanılan kapılar açılır ardına kadar...
Yine işte o zaman karanlığın en zifirî noktaya ulaştığı ânda, şafak atar ve “şafak bulutları”, insanlığa kanatlandırıcı bir rahmet ve diriltici bir hakikat ışığı sunar.
Bu insanlar var aramızda. İşte Sezai Karakoç, yaşayan sahabeyi andıran çığır-insandır. Onun sözleri dikkate alınmalı, söylediklerine dikkatle kulak kabartılmalıdır.
Bendeniz kendimi bu insanlardan biri olarak görmüyorum. Bu insanlar gibi olmaya çalışan, cehdeden, fikir, oluş ve “varoluş” (hiçleşme) çilesi çeken, o yüzden bu dünyayı elinin tersiyle iten, kendisini sadece hakikate kilitleyen, mevzi'yi koruma savaşı veren, insanlığın yükünü omuzlarında hisseden âciz bir kul olarak görüyorum.
Ortalığın çakallardan, yalakalardan geçilmediği zor zamanlarda hakikat bayrağı yere düşmesin, hakikat bayrağını yeniden göndere çekecek yolculuk sekteye uğramasın diye sadece hakikati hatırlatan hakikat insanlarına saldırmak, karakter suikastine tâbi tutmak bir “toplum”u intiharın eşiğine sürüklemek anlamına gelir. Vesselâm.