Can Adalı
Modern Hilal ve Haç kavgası
Resme bakıp, öyle derinlemesine analizler için kafa çatlatmaya gerek yok..
25-30 yıl öncesi gibi flu da değil artık o resim..
Tüm hatlarıyla, açık açık, göstere göstere geliyorlar..
Halep çığlık atarken gözlerimizin önünde, işe yaramıyorsa kulaklarımız..
Arakan’da cayır cayır yanarken kardeşlerimiz, görmüyorsa gözlerimiz..
Gazze’nin erimesine sızlamıyorsa kalbimiz..
ARAMIZDAKİ MODERN SAVAŞ HALİ’nden..
Facebook Müslümanlığı sayesinde, huzurla kapıyorsanız gözlerinizi her gece..
Twitter’dan başsağlığı ya da lanet okumak yetiyorsa size..
İSLAM’A KARŞI İSLAM silahıyla vurulmuşsunuz demektir..
‘’Sen değil belki ama, evlatların; onlar da olmazsa kesin torunların gelecek kiliseye’’ dendiğinde titrer mi kalbiniz?..
Oğlunun başında metanetle şehadeti telkin eden annenin büyüklüğü ile kıyasladınız mı yüreğinizi?..
Bir kere..
Sadece bir kere..
Bu gece başınızı yastığa koyduğunuzda..
Kendinizi O’nun (CC) huzurunda hissedin...
Hesap verirken yani..
Önce soruları, sonra ne cevap vereceğinizi düşünün..
***
İSLAM’A KARŞI İSLAM projesini her platformda anlatan Yusuf Kaplan’ın, bu konudaki tesbitlerini buraya taşımadan geçemeyiz. Diyor ki Yusuf Kaplan:
‘’Suud ve İran gibi taşeron ülkelerle PYD, PKK, DEAŞ, Paralel gibi maşa örgütler üzerinden İslâm'ın gelişi içeriden durdurulacaktı. Çok zekice bir stratejiydi doğrusu. Doğrudan savaşlar dönemi bitiyor, proxy / vekâlet savaşları dönemi başlıyordu artık.
YÜZYILLIK BÜYÜK OYUN'UN ADI: “İSLÂM'A KARŞI İSLÂM” SAVAŞI
“İslâm'a Karşı İslâm” savaşı, postmodern / sinsi bir savaş olacaktı ve üç ayağı vardı:
1-İslâm'ı terörle özdeştirmeyi mümkün kılacak terör örgütleri icat etmek.
2-Ilımlı İslâm projesi: Paralel din icat ederek İslam'ın genetiğiyle, Müslümanların genleriyle oynayarak İslâm'ı sekülerleştirmek, protestanize etmek ve bütün evrensel iddialarını yok etmek!
3-Yapay bir Sünnî-Şiî çatışması icat ederek bunu adım adım gerçeğe dönüştürmek.
Şunu unutmayalım: Bu üç proje, birbiriyle irtibatlı ve eşgüdümlü olarak uygulanan “İslâm'a Karşı İslâm” savaşı stratejisinin parçaları.
İlk iki projede çok büyük mesefa katedildi. Şu an üçüncü projeye geçildi.’’
***
Hayber ve Strateji
Hayber kalelerine sığınan Yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimizin (SAV) gitmesini bekliyordu.
Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi.
Ok atsan sana geri dönüyordu.
Taş atsan yetişmiyordu.
Bağırsan sesin yetişmezdi.
Hayber yıkılmıyordu.
Hayber fethedilmiyordu.
Günlerce bekledi İslam ordusu.
Ama Yahudiler kalelerden çıkmıyordu.
Müslümanların stoku tükenmek üzere, moralleri bitmek üzereydi.
Günlerce beklediler. Ama nafile!
Bu uzun bekleyişten sonra peygamber efendimiz bir strateji geliştirdi.
Hurma ağaçları kesilecekti.
Hayber Yahudilerinin ekonomisi birer birer kesilecekti.
Servetleri devrilecekti.
Gelecekleri köklerinden kazınacaktı.
Zira Yahudi için para, servet, zenginlik herşeydi.
Ağaçlar kesildikçe Yahudiler kahroluyordu.
Ağaçlar kesildikten sonra burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı.
Anlaşma yoluna gittiler ve taşıyabilecekleri kadar yükle Yahudiler başkent Hayber’i terk edeceklerdi.
Sen de bugün sövsen sesin Yahudi’ye ulaşmaz!
Taş atsan İsrail’e ulaşmaz!
Ok atsan Tel Aviv’e yetişmez.
Sen de Hayber savaşına katılmak istiyorsan al eline baltayı!
Nasıl mı?
Evine giren, kullandığın her Yahudi malı bir ağaçtır.
İçtiğin her kola bir ağaçtır.
Hayber savaşına katılmak istiyor musun?
Öyleyse al eline boykot baltasını kes Yahudilerin ağaçlarını!
‘Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa mutlaka karşılığını bulur’ diyor Rabbimiz!