Ahmet Arslan
LİBYA VE AFRİN ÖLÇEKLERİNDE HİLALİ OLUŞTURMAK
İki gündür Libya’da Türkiye yanlısı güçler ciddi anlamda ilerleme sağladılar. Trablus’u tehdit eden Hafter yanlısı milislerin cephesi çöktü. Haritadaki kırmızı bölgeler Türkiye yanlısı UMH’nin, yeşil bölgeler Haftercilerin, mor bölgeler ise UMH’nin bugün aldığı bölgeler.
Haritadaki renkler Zeytindalı Operasyonundaki TSK ilerleyişini hatırlattı. Birinci (yani renklerin yoğun olduğu) haritada çok açık değil ama ikinci (siyasi harita gibi olanda) haritada görünen Mizda ve Urban gibi şehirler UMH güçleri tarafından ele geçirildi. Tarhuna’daki Hafter güçleri kuşatma altında kaldılar.
Savaş bir sanat. Öyle her zaman güçlü olanın sonuç aldığı bir aktivite değil.
Birinci haritadaki renklere baktığımda, Afrin’e yönelik operasyonun son haftasındaki “hilal kapanıyor” tesbitimi hatırladım.
Üçüncü harita Zeytindalı Operasyonu’na ilişkin 17 Mart 2018’e ilişkin güncel gelişmeleri içeriyor. Haritadaki mavi bölgeler TSK’nın önceki günlerde ele geçirdiği yerler. Pembe bölgeler gün içinde alınan yerler. Sarı bölgeler ise PKK’nın kontrolünde olan yerler. Mavi ve pembe renklerin sarı bölgeleri nasıl kuşattığına dikkatlice bakmak lazım. Bazı yerlerde hilal kapanmış. Düşman tam kuşatmaya alınmış.
2200 senedir savaşlarda önce hilali oluşturmak, sonra da hilali kapatmayı gerçekleştirdik. Muarızlarımız bunu bilmelerine, ezberlemelerine rağmen, Cenab-ı Allah’ın lütfu olan bu yeteneğimiz sayesinde tarih hep tekerrür etti. Kurt Kapanına düşmenin dayanılmaz bir cazibesi var demek ki.
Rahmetli Arif Nihat Asya hilali oluşturmayı;
“Çekilirmiş gibi davran merkezde,
İki yandan sağ yürüsün, sol gitsin”
dizeleriyle çok çarpıcı ve veciz bir şekilde tanımlamıştı.
Şimdi Libya’da da olan bu.
Ama mesele hilali oluşturmayı sadece askeri alanda gerçekleştirebilmek değil. Bu millet olarak bizim adeta aile sanatımız. Bunu devlet hayatının her alanında; siyasette, ekonomide, özellikle de uluslararası ilişkilerde uygulamamız lazım.
Hilal Taktiğinin bence özü, kendi pozisyonunu koruyup, düşmanın pozisyonunu bozmaktır. Bazen kendi pozisyonumuz “oynak gibi” anlaşılabilir, zaten hedef de öyle anlaşılmasının sağlanmasıdır. Ama nihai olarak pozisyonumuzun her daim sabit kalması hedeflenmelidir. Düşmanın pozisyonunu bozarken, kendi pozisyonumuzu bozmamak esas olmalıdır.
Konuyla ilgili kafamı toparlayabilirsem, başka açıdan bir değerlendirme yapacağım.
Eğer üçüncü güçler Libya’da başka yollarla inisiyatif almazlarsa tarih bir kez daha tekerrür edecek demektir.