Can Adalı
Fırçalı başlangıç..
Fırçalı başlangıç..
Telefonda anlattıklarımı dinledikten sonra, okkalısından bir ‘’bravo’’ duyacağımı umuyordum ki..
‘’Bir daha beni, köşende yazacaklarını anlatmak için arama’’ dedi ve kapattı..
Patronu tanıyanlarınız bilir..
Biraz sert, biraz sinirli ama kesinlikle tavizsiz bir adamdır..
‘’Eyvallah’’ dedim..
İşte o andan sonra başlamak farz oldu adeta..
Zira aylar öncesinde kaç defa yazacağımı duyurmuştu sitenin anasayfasından..
---------
A.rıza giderildi mi?
Benim bir Zekeriya Dedem vardı..
Merhumun en büyük zevki, otobanın hemen kıyısındaki büyükçe kayanın üzerine oturup, gelen giden araçları seyretmekti.
Bastonuna dayanır, öylece dalardı akan giden trafiğe..
Benimse yaz tatillerindeki en sevdiğim şeylerden biri, onun yanıbaşına oturup, İstiklal Harbi’ndeki hatıralarını dinlemekti..
Mekanı cennet olsun Zekeriya Dede, hiç kırmaz anlatırdı her seferinde..
‘’Kumandan benimle beraber 7 kişiye, en kısa zamanda Doğu Cephesi’ne gitmemizi emrettiğinde, hemen yola koyulduk’’ diye başladı o günde..
Devamını ağzından dinleyelim:
‘’Yayan yapıldak düştük yollara.. Vesait (araç) bulduğumuzda biniyor, bulamadığımızda da durmamak için yürüyorduk.. Günler sonra vardık Erzurum’a.. Kazım Karabekir Paşa’nın emrine girdik.
Ertesi günü çıktık cepheye.. Nasipte gazilik varmış.. Şerbet-i şehadeti lütfetmedi Rabbim..
Bizi getirdiler sıhhiye çadırına.. Bir doktor geldi. Bana bir hap verdi. Sonrasında da hemşireye, ‘bir tas lahana lapası verin’ dedi.
Yanıbaşımda bir gazi yatıyor. Kaşla göz arası bana, ‘yutma o hapı.. Lahanayı da yeme’ deyiverdi. Sakladım ilacı.. Lapayı da yemedim.
Bir-iki gün sonra teftiş için Kazım Karabekir Paşa geldi revire.. Tek tek hallerini sordu gazilere.. Yanımdaki gaziye gelince olanı biteni anlattı Paşa’ya.. ‘Paşam’ dedi. ‘Şunca zamandır buradayım. Gelen her gaziye bir hap verir bu hekim, ardından da bir tas lahana lapası. Gelen gazi çıkmaz sabaha.. Bu bir acaib iştir Paşam’’ dedi bir solukta..
Ben de sakladığım hapı verdim Paşamıza.. Karabekir Paşa döndü hekime, ‘’yut bu hapı’’ dedi. Bir tas da lahana lapası istedi. Hekim yutmadı hapı. Paşa çekti silahını, dayadı hekimin ağzına.. Kükredi adeta, ‘de bana niye yaptın bunca vatan evladına bu zulmü?’ dedi. Meğer hekim Ermeniymiş oğul. ‘Ben bataryanın mezarlığını Müslümanla doldurdum. Sen bir beni öldürsen ne gam..’dedi hekim. Karabekir Paşa orada sıktı kafasına hekimin..’’
---------------
Zekeriya Dedemin anlattığı bu hatırasını hiç unutmadım..
Yıllar sonra geldiğim Kanada’da her kademede gördüğüm ‘’hekimler’’, bana hep bu hatırayı hatırlatır.
‘’A.rıza giderildi’’ dedi bir arkadaşım geçenlerde..
‘’Artık rahatla biraz’’ diye de ekledi..
Neye yarar ki?.. Bataryanın mezarlığı, AK yiğitlerle dolmuş..
Hem artık ‘’hekim’’ kim, o bile belli değil…
Siz siz olun, her hapı yutmayın..
Lahana lapası mı?.. Onu hiç yemeyin..
Selam ve muhabbetle..