POLİTİKA
Uluslararası ihanet ağı: Sykes-Picot işbirliği
Yüz sene önce bu ay, I. Dünya Savaşı'nın tam ortasında İngiltere ve Fransa'nın görece küçük rütbeli iki yetkilisi savaştan yenik çıkması muhtemel görünen Osmanlı İmparatorluğu parçalayacak anlaşmaya imza attı.
Mark Sykes İngiltere parlamentosunda milletvekili, Francis Georges-Picot da Fransa'nın Beyrut eski başkonsolosuydu.
1916 Sykes-Picot anlaşması ile Akdeniz sahilinden İran sınırına kadar diagonel bir hat çizildi: kuzeydeki bölgeler Fransa'ya verilirken güney bölgeler İngilizlerin kontrolüne bırakıldı. Devrim öncesi Rusya'sı anlaşmayı desteklemişti. Ancak her şey Bolşevik bir sene sonra iktidara gelmesi ve “haince” belgelerin kopyalarını ele geçirip dünya kamuoyu ile paylaşmasının ardından gün yüzüne çıktı.
1516 yılından beri Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolünde bulunan Arap toprakları, İngiltere için stratejik öneme haizdi zira iki önemli sömürgesi Mısır ve Hindistan'ın arasında bulunuyordu.
Emperyalizm ve sömürgeciliğin doğuşu ile yerel halkların kendileri için istediklerine bakılmaksızın Sykes-Picot anlaşması, daha önce var olmamış biçimde toprakları taksim etmiş ve ulus devletler oluşturmuştu. Bu taksimat, Siyonist rüyanın kapılarını aralamıştı ki anlaşmadan bir sene sonra Balfur Deklarasyonu denen ve Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını resmen kabul edildiği belge yayımlanmıştı.
Arap İsyanı
Sykes-Picot anlaşması bir yandan Ortadoğu'yu büyük güçler arasında paylaştırırken İngiltere'nin Kahire Yüksek Komiseri Henry McMahon başka bir planı hayata geçirmekle meşguldü: Mekke Şerifi Hüseyin'e, Osmanlılara karşı bir isyan çıkarması karşılığında yeni kurulacak Arap konfederasyonunun emirliği verilecekti. Elbette bu Arap devleti Filistin'i içine alacaktı. Hüseyin, Haziran 1916'da İngilizlerin ‘Arap Ordusu' dediği ve bir de bayrak verdiği, yerel aşiretlerden birkaç bin milisten müteşekkil bir ordu oluşturarak Osmanlı'ya karşı ayaklandı.
Balfour Deklarasyonu ve İsrail'e Giden Yol
İngiltere, 1917 yılında Filistin'i Osmanlılardan aldı. Şimdi bir başka gizli plan sahneye koyuluyordu ve komutada bu kez düşük rütbeli memurlar değil İngiltere Dışişleri Bakanlığı vardı. Kasım ayında Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, İngiltere Siyonist Federasyonu'na hitaben bir deklarasyon yayımlayarak hükümetinin Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını desteklediğini söylüyordu.
Filistin hakkında planlar yapılmış ancak kimse Filistinlilere danışmamıştı. 1920 San Remo Konferans'ında Ortadoğu, aşağı yukarı Sykes-Picot ile aynı şekilde, İngiltere ve Fransa arasında paylaşılmıştı. Bu paylaşım, var olan jeopolitik şartlara; kabilevi, etnik ya da dini yapılara dikkat edilmeden ve bölge sakinlerinin isteklerine kulak asılmadan yapılmıştı.
İngiltere, büyük kapsamlı bir Arap isyanının önünü almak üzere belirli sayıda Yahudi'nin Filistin'e göçmesine izin verdi. 1930'lu yıllarda başlayan Siyonist terörizm II. Dünya Savaşı'ndan sonra had safhaya ulaştı.
İngiltere için Filistin'den kaçma ve bölgeye bulaştırdığı kanı üzerinden temizleme zamanı gelmişti. Kasım 1947'de Filistin, biri Arap biri Yahudi devleti olmak üzere ikiye bölündü. 14 Mayıs 1948'de Filistin'deki son İngiliz askerinin ülkeyi terk etmesiyle Filistin topraklarında İsrail devleti kurulmuş oldu.
İsrail devletinin resmen kurulmasıyla birlikte, Filistinlilere saldıran silahlı Siyonist çeteleri yeni devletin askerleri haline geldi.
Zaman içinde kuvvetlenen İsrail topraklarını yasa dışı biçimde genişletmeye başladı. Bu durum üzerine dünyası bir araya gelerek Siyonist işgale karşı Filistinlilerin haklarını savunma yoluna girdi.
1948, 1967 ve 1973 yıllarında İsrail'e karşı yapılan savaşlarda Arap ordularının başarısız olması, Filistin direnişi ile aynı anda büyüyen Arap milliyetçiliğini ateşledi. Ancak Arap ülkelerinin Filistin direnişine verdiği desteğin zaman içinde azalması ve şu anda idareyi elinde bulunduran Filistin Ulusal Yönetimi'nin uluslararası arenada sağlam bir duruş sergilemiyor oluşu bir Filistin devletinin oluşması yönündeki umutları suya düşürdü.
Sykes-Picot anlaşması miras olarak, yüzyıldır devam eden bir ahenksizlik ve savaş ortamı bıraktı. Ancak, Batılıların bizlerle işi henüz bitmedi.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry yakın zamanda Suriye için “B Planı”nı açıkladı: Kürtler, Sünniler ve Şiiler için küçük devletçiklerden oluşan bir federal model. Bu ikinci bir ‘parçala ve yönet' dalgası mı?