POLİTİKA
Erbakan: Bir süreç yürütülecekse bölge halkının meşru temsilcileriyle yürütülsün
Erbakan "DEM Parti görüşme talebinde bulundu. Salı günü saat 15.30'da Meclis'te kendileriyle görüşeceğiz. Ancak kırmızı çizgimiz Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüdür. Yani üniter yapısıdır ve aynı zamanda terörist başının da herhangi bir şekilde İmralı’dan dışarıya çıkmamasıdır" dedi.
Yeniden Refah Partisi’nin genel merkezinde gerçekleştirilen il başkanları toplantısında konuşan Suriye’nin 4’e bölüneceği ve Türkiye’nin sınırında bir PYD-YPG özerk bölgesinin oluşacağını öngördüğünü belirtti. Erbakan şöyle konuştu:
“Rahmetli Erbakan Hoca'mızın 30 seneden beri söylediği endişeleri haklı çıkaracak şekilde ve bizim de Yeniden Refah Partisi olarak biraz evvel ifade ettiğim endişelerimizi haklı çıkaracak şekilde haberler alıyoruz. Nedir bu haberler; Amerika, İsrail ve Fransa basınında Suriye'nin dörde bölünmesine ilişkin müzakereler yapıldığını ifade eden haberler yayınlanıyor. 4 tane özerk bölgeye Suriye'nin bölünmesi planları yapılıyor. Ve bu federasyonda Büyük Orta Doğu Projesi'nin bir adımı olarak ifade ediliyor. Tam da bu aşamada Sayın Cumhurbaşkanı'nın Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığı görevini bıraktığını bir an evvel ilan etmesi ve bu senaryoya karşı durması gerekli. Bakınız bugüne kadar söylediği her sözün doğru çıktığını gördüğümüz merhum Erbakan hocamız 1992 yılındaki Meclis konuşmasında bugünleri anlatıyor. Suriye'yi bölüp parçalayacaklar. Irak'tan sonra ve bunun arkasından da sıra İran ve Türkiye'ye gelecek diyor. İşte bu plan şu anda yürümektedir. Buna engel olmamız gerek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mutlaka Suriye'nin bölünmesine engel olması üniter yapının ve toprak bütünlüğünün korunmasını sağlaması gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
"Bizim için asıl tehdit olan da PYD ve YPG’dir"
Gündemin bir diğer ana maddesi Bahçeli'nin Öcalan'la ilgili çağrısı ve yeni bir çözüm sürecinin başlatılması olduğunu söyleyen Erbakan, böyle bir çağrının Türkiye Cumhuriyeti’ni aciz düşüreceğini ve kabul edilebilir olmadığını belirtti. Erbakan, şu ifadeleri kullandı:
Biz de Yeniden Refah Partisi olarak en az herkes kadar kan akmasın istiyoruz ama Abdullah Öcalan'ın bir çağrısıyla PKK'nın silah bırakmasının mümkün olmayacağını ifade ediyoruz. Neden? PKK'nın kendi bunu söylüyor, ‘Abdullah Öcalan buna karar veremez’ diyor... Anneler dul kaldı. Evlat acısı yaşadı. İnsanlar gözünü, kolunu, bacağını kaybetti. Felç oldu, yatağa bağımlı hale geldi. Neler yaşandı, neler... Bu kanına girilen insanların helalliğini almadan ne sayın Devlet Bahçeli, ne Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ne de hiç kimse böyle bir kararı veremez. Bu şehitlerimizin ve gazilerimizin anısına en büyük ihanet olur, en büyük saygısızlık olur. Diğer taraftan Abdullah Öcalan'a diyelim böyle bir çağrı yaptı. Hadi PKK silah da bıraktı. Asılı olarak PYD-YPG ne olacak? Amerika ve İsrail'in elinde olan PYD'nin YPG'nin böyle bir çağrıyla silah bırakması mümkün olmaz. Ve şu anda bizim için asıl tehdit olan da PYD ve YPG.
"Süreç şeffaf ilerlemiyor"
Sürecin şeffaf yürütülmediğini de belirten Erbakan şöyle devam etti:
"Sürece ilişkin diğer bir sorunda sürecin şeffaf yürütülmemesi. Meclisin haberi yok. Siyasi partilerin haberi yok. Milletin haberi yok. Özellikle devlet tarafından siyasi partilerin Meclis’in bilgilendirilmesi lazım. Evet tek parti heyeti bir görüşme trafiği sürdürüyor ama sadece parti kaynağından gelen haberler yerine devletin de bize bununla ilgili bilgi vermesi lazım. Ve yine her zaman söylediğimiz gibi çözüm sürecine karşı değiliz. Kürt kardeşlerimizin, Zaza kardeşlerimizin, Arap kardeşlerimizin bölgedeki halkımızın taleplerinin yerine getir elbette ki evet diyoruz. Onları kardeşlerimiz olarak görüyoruz. O bölgenin derdiyle en fazla dertlenen bir siyasi hareketin temsilcileriyiz. Ancak bir süreç yürütülecekse bölge halkının meşru temsilcileriyle yürütülsün. Terör örgütüyle yürütülmesin. O bölge halkının sıkıntısı varsa, talepleri hakları iade edilecekse o noktada meşru temsilcilerle bu süreci siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, aşiret reisleri o bölgenin halkıyla ve tabii ki yürütülecek olan bu sürecin kırmızı noktası, kırmızı çizgisi de Türkiye'nin bütünlüğüdür. Üniter yapımızın korunması olmalıdır.
"Bu sonbaharda veya 2026 ilkbaharında seçim sandığını getirin"
Ekonomide faiz enflasyon borç sarmalından bir türlü vazgeçilmediğini ve iktidarın bu yönetim anlayışı ile de çözüm bulamayacağını belirten Erbakan, artık seçim sandığının gelmesi gerektiğini söyledi. Vatandaşın borç içinde kaldığını ve verilen maaş zamların çok yetersiz olduğuna dikkat çeken Erbakan, enflasyona ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
2025 için enflasyonu yüzde 21 hesap etmişler, vergileri yüzde kırk dört arttırıyorlar. İmtiyazlara kaynak aktarmaya devam edecekler. 2025 bütçesinden bir trilyon vergi muafiyetiyle 200 milyar da garanti ödemesiyle ihtiyaçlara kaynak aktarımına devam edecekler. Enflasyonda yüzde 35-40 seviyesinde devam edecek. Neden? Çünkü 2024’te yüzde 33 hesapladıklarında yüzde 48 oldu. Şimdi yüzde 21 hesaplıyorlar yüzde 35- 40 olacak. Zaten vergilerdeki artışı yüzde 44. Enflasyonun ne olacağı da belli değil. 22 senede ne noktaya getirdiğiniz belli. Sayın Mehmet Şimşek döneminde neler olduğu belli. Orta vadeli programlar önümüzdeki 3 senede de ne yapacaları belli. Siz bu saatten sonra hiçbir sıkıntıyı aşamazsınız. Bu veriler, bu sıkıntıları aşamayacağımızı açık bir şekilde ortaya koyuyor. Milletimizin de sizin bu sıkıntıları aşacağınıza dair en ufak bir ümidi ve beklentisi kalmamıştır. Milletimizi daha fazla oyalamanın bir manası yok. Bu millette artık sabır da kalmadı, metanet de kalmadı. Bir an önce bu sonbaharda veya 2026 ilkbaharında seçim sandığını bu milletin önüne getirin. Bir an önce sandığı getirin ki milli görüş bu ülkeyi kurtarsın. Kendinizi de milleti de oyalamayın. Bu borç ve fahiş batağından kurtulmanın yolu milli görüşten geçer.
"Burada cezalandırılan belediyelerden ziyade halk"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere tüm muhalefet belediyeleri için bir talimatı olmuştu biliyorsunuz" diyen Erbakan, 'Silkeleme' konusuna ilişkin de şunları söyledi:
"Bu talimatın üzerine ilgili bakanlar ‘silkelemeye’ başladılar ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belediyelerin SGK prim borçları tahsil edilmeye başlandı. Bir defa burada çok sayıda adaletsizlik ve çok sayıda SGK'nın toplam alacakları içerisinde bütün belediyelerden alacağı kısım yüzde 10’luk bir kısmı ifade ediyor. SGK’nın 1.3 trilyon lira alacağı var. Bunun yüzde 10’u belediyelerin tamamından alacağı. Peki yüzde 90 nerede? KİT'lerden alacakları, müteahhitlerden alacakları, özel sektörden alacakları, iktidara yandaş şirketlerden alacakları... SGK'nın yüzde 90’lık alacak kısmıyla ilgilenmiyorsunuz. Kalan yüzde 10’luk kısmını belediyelerden tahsil etmeye kalkıyoruz. SGK'nın devletin bir paraya ihtiyacı varsa bu alacakları tahsil edecekseniz önce en fazla olan kısmından da başlayın veya hepsine aynı anda başlayın. Çiftlerden, özel sektörden, müteahhitlerden, yandaş şirketlerden alınacak olan kısma dokunmuyorsunuz. Millete hizmet üreten belediyelerden olan oda toplam alacağın yüzde 10’u kadar olan kısmına dokunuyoruz. Bu büyük bir adaletsizlik ve çifte standart. Bununla beraber diğer bir çarpıklık da boğazına kadar borca batmış olan AK Partili belediyelerden olan alacaklarımızı tahmin etmiyoruz. AK Partili belediyelere ve iştiraklerine herhangi bir hacil işlem uygulamıyorsunuz. Tamamen muhalefet belediyelerine uyguluyoruz. Diğer bir çarpıklık 2025 bütçesinde 2.1 trilyon lira vergi muafiyeti koyuyorsunuz. Öbür tarafta belediyelerin SGK'ya olan 100 milyar liralık bu alacağını, borcunu alacağım diye peşine düşülüyor. Yani 2.1 trilyon lira vergiden vazgeçiyorsunuz madem, onun yüzde 5’i kadar olan bir kısmı ille bu belediyelerden alacağım demenin manası ne? Bütün bunlar iktidarın 31 Mart seçim sonuçlarını hazmedemediğini ve muhalefet partilerinden, muhalefet partilerine geçen belediyelerde deyim yerindeyse bir intikam alma peşinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yazıktır, günahtır. Çünkü burada cezalandırılan belediyelerden ziyade halk. Belediye hizmet yapamaz duruma getirilmesi, elinin kolunun bağlanması halkın cezalandırılması demektir.
"Salı günü saat 15.30’da DEM ilegörüşeceğiz"
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan açıklamalarının ardından muhabirlerin sorularını yanıtladı. DEM Parti’den görüşme teklifi gelip gelmediği sorusuna Erbakan, "DEM Parti görüşme talebinde bulundu. Salı günü saat 15.30’da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kendileriyle görüşeceğiz. Ancak biraz evvel de ifade ettiğim gibi tabii kırmızı çizgilerimiz Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüdür. Üniter yapısıdır ve aynı zamanda terörist başının da herhangi bir şekilde İmralı'dan dışarıya çıkmamasıdır" dedi.
kaynak:indyturk.com