POLİTİKA
Trudeau, Trump'ın devirdiği ilk liberal lider oldu: Sırada kim var?
Justin Trudeau'nun tatilden sonraki ilk iş gününde başbakanlık ve Liberal Parti liderliğinden istifa etmesinin ardından Kanada'nın krize sürüklendiği yaygın olarak söylendi. Ancak bu tam olarak doğru değil.
Kanada siyaseti zaten krizdeydi. Trudeau'nun istifası, geçen ay yardımcısı ve maliye bakanı Chrystia Freeland'in görevinden ayrılmasıyla başlayan ve azınlık hükümetinin parlamentodaki son desteğini kaybetmesiyle doruğa ulaşan krizden bir çıkış yolu olarak görülebilir.
Freeland'in istifası, hükümetin tepe noktasında kamu harcamaları konusunda keskin bir politika bölünmesini ortaya çıkarırken, Yeni Demokrat Parti lideri Jagmeet Singh'in güvensizlik oyu önerme tehdidi, zaten zar zor yönetebilen bir hükümeti devirebilirdi.
Trudeau, istifa açıklamasında söylediği gibi, kararını vermeden önce ailesine danışmış olabilir ancak gerçekte karar onun adına çoktan verilmişti. Liberal Parti şimdi yeni bir lider arayışında ve gelecek sonbaharda yapılacak sıradaki genel seçimin öne çekilme ihtimali var.
Kanada siyaseti muhtemelen mart sonuna kadar beklemede. Ve bu ara daha kötü bir zamanda gelemezdi. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a gelmesine sadece iki hafta var.
Bununla birlikte, belki de yeni bir lider, Trudeau'nun ticari gümrük vergileri tehdidini önlemek amacıyla Florida'daki Beyaz Saray'da kendisiyle görüşmeye koşmasını, ancak "Büyük Kanada Eyaleti Valisi" diye hor görülmesini ve Trump'ın Kanada'yı "51. eyalet" ilan etmesini sağlayan bir ABD başkanıyla daha iyi başa çıkabilir. Trudeau ilk döneminde Trump'la bir ticaret anlaşması müzakere etmişti ancak görünen o ki ilişkiler değişti.
Kanada Başbakanı'nın yeni ABD başkanına erkenden uyum sağlamaya çalışması benzersiz bir durum değildi. Son haftaların çarpıcı özelliklerinden biri, kaç ülke liderinin Trump'la yüz yüze görüşmeye çalıştığı ve kaç ülkenin politikalarını bu beklentiye göre ayarladığı ya da yürürlükteki politikalarının onlar için ayarlandığı.
Geçen ay bu yılki 4. başbakanını açıklayan Fransa ve erken seçime gidecek Almanya'daki siyasi dinamikler ABD seçimlerinin yarattığı serpintiden etkilendi. Peter Mandelson'ın "büyük bir onur" diye tanımladığı, Britanya'nın yeni büyükelçisi olarak üstleneceği rol gün geçtikçe daha da zorlaşıyor.
Zira ABD'nin seçilmiş başkanı, Rusya'yla savaşı sona erdirme vaadiyle AB ve NATO ittifakında ve Ukrayna'da şimdiden heyecan yarattı. İsrail'le Hamas arasında bir türlü sağlanamayan ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması da Trump'ın gündeminde olabilir.
Kanada'da Trudeau'nun istifasına yol açan anlaşmazlık her şeyden çok Trump'la ilgiliydi. Maliye Bakanı Freeland, Trudeau'nun kamu harcamalarına ilişkin taahhütlerini "hile" diye niteleyip karşı çıktıktan sonra, Kanada'nın karşılıklı sınırı ABD'nin istediği şekilde güvence altına almaması halinde Trump'ın uygulamayı tehdit ettiği yüzde 25'lik gümrük vergilerine karşı korunmak için titiz davranılması gerektiğini savunduğu bir dönemde istifa etmişti.
Bu anlaşmazlığın doğası, Freeland'i Trudeau'nun yerine parti lideri olarak kutup pozisyonuna yerleştirebilir. Atlantik'in bu yakasında daha çok tanınan bir diğer olası adaysa, Trudeau'nun açıklamasından sonraki 24 saat içinde adaylığını ilan ederek siyasi hedeflerini doğrulayan Mark Carney. George Osborne'un 2012'de Kanada Merkez Bankası başkanlığından İngiltere Merkez Bankası başkanlığına atadığı Carney, o zamandan bu yana uluslararası bir çevre koruma destekçisi ve örnek bir ünlü Kanadalı haline geldi.
Bir sonraki parti lideri ne kadar yüksek bir profile sahip olursa olsun, Liberal Parti'nin bir sonraki seçimde Muhafazakarlara yenilmekten kaçabilmesi iki nedenden ötürü pek olası görünmüyor. Birincisi, anketlerdeki mevcut 15 puanlık farkın kapanmasının neredeyse imkansız olması. İkincisiyse, bu adaylardan herhangi birinin Trudeau'yu düşüren suçlamalara (sıradan seçmenleri en çok ilgilendiren konularla temas halinde olmadıkları) karşı savunmasız kalacak olması.
Burada öne çıkan husus, bu sorunların hem sınırın güneyindeki hem de Atlantik ötesindeki seçmenlere ne kadar tanıdık geleceği. Bu sorunlar arasında son dönemde yaşanan göçün boyutları; enerji ve market fiyatlarındaki artışın sonucu olarak hayat pahalılığındaki artış; yine hayat pahalılığını artıran çevre politikaları ve ev pahalılığı yer alıyor. Geçen kasımda Trump'ı ABD başkanlığına taşıyan, Olaf Scholz'un merkez soluna Almanya seçimlerini kaybettirmesi muhtemel olan ve Birleşik Krallık'ta İşçi Partisi'ni temmuzda iktidara taşıyan hoşnutsuzluğa yol açan ve yeni hükümetin popülaritesini şimdiden tehdit eden şikayetlerin aynıları.
Şimdi bunlar, insanların sınır ötesi hareketinin engellenmesinin zor olduğu bir dönemde, gelişimlerinin belirli bir noktasında tüm toplumları etkileyen hastalıklar olabilir. Ancak Trudeau'nun liberalizm anlayışı, Kanada'nın epey cömert göçmen politikalarından çevre politikalarının temelini oluşturan karbon vergisine, yoksulluğu azaltmaya yönelik yardımlara odaklanmasından yerli halkların tarihini tanıma ve durumlarını iyileştirme çabalarına kadar bunların hepsini büyüttü. Bunlara dünyadaki en liberal ötanazi yasalarından birini ve yasal keneviri de ekleyin.
Göreve geldiği ilk yıllardaki idealist ışıltı ve yüzde 60'ın üzerindeki anket oranlarından sonra Trudeau'nun popülaritesi yüzde 30'un altına düşmüştü. Politikaları giderek daha bölücü bir hal almış, destek esas olarak küçük bir kozmopolit elit kesimde toplanmıştı; dolayısıyla Trudeau'nun bıraktığı miras, bir sonraki seçimde ( kim yönetirse yönetsin) partisi için bir seçim yenilgisi anlamına gelebilir.
kaynak:indyturk.com/Mary Dejevsky