“İlk ders 15 Temmuz: Ders zili çaldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk icraatı; ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine içinde Cumhurbaşkanı’ndan mesajlar içeren 15 Temmuz kitapçığını dağıtmak oldu.”
*
Bu başlık ve spot; Paralel Yapı’nın “stratejik ortağı” Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.
“Varsa Yoksa 15 Temmuz” diye bir de alt başlık atan Cumhuriyet, 15 Temmuz’un okullarda anlatılmasından fevkalade rahatsız!
Washington Portakalı Cumhuriyet’in, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasından dolayı ne denli büyük bir hayal kırıklığına uğradığını söylemeye gerek var mı?
*
Cumhuriyet’in, okullarda ilk dersin 15 Temmuz’la alakalı olmasına bozuk çalışına; Akit’in Arşiv sayfasında verilen pek isabetli karşılığı da okuyalım:
“Sizin kafa bu ülkede darbe yapıp Başbakan idam etti. Darbe gününü de yirmi yıl boyunca ‘Demokrasi Bayramı’ diye kutlattı, milletle dalga geçer gibi…
Hem siz ‘Bizim FETÖ ile ne alakamız var’ demiyor musunuz? FETÖ darbesinin engellenmesi anlatılıyor işte, niye rahatsız oluyorsunuz?”
*
27 Mayıs 1960 Darbesi’nin “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlanması; 3 Nisan 1963 tarihinde TBMM’deki bütün partilerin oylarıyla kabul edilmişti!
Bu tarihten üç ay kadar önce (11 Ocak 1963) yine Meclis’teki tüm partilerin katılımı ile “Komünizm ile Mücadele Komisyonu” kurulmuştu…
Başvekil Adnan Menderes’in, baronsal mahfilde “kaleminin kırılmasının” nedenlerinden birisi de; ABD’nin “Komünizmle Mücadele gerekçesiyle, 18-25 yaşları arasındaki binlerce gencin örgütlenmesinin sağlanması” talebini reddetmiş olmasıydı.
İşte bu “Komünizmle Mücadele” paravanı, NATO üyesi ülkelerdeki GLADIO yapılanmalarının “gerilim stratejisine” dayalı olarak yürüttükleri kirli ve kanlı operasyonları perdeliyordu!
*
Haçlı Siyonist İttifakı’nın önde gelen gazetesi The New York Times’ın 8 Mayıs 1960 tarihli nüshasında “Adnan Menderes politikasını değiştirmediği takdirde, olayların nasıl gelişeceği bilinmez”denilerek “aba altından darbe” gösteriliyordu!
«
Dönemin ABD Büyükelçisi Warren, ABD Dışişleri Bakanlığı’na geçtiği 10 Mayıs 1960 tarihli telgrafında; “CHP’nin ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ile temaslarını” anlatıyordu!
Warren “4 Mayıs 1960’ta, CHP’li Coşkun Kırca’nın etraflıca bir sohbet için elçiliği ziyaret ettiğini; birkaç gün sonra Kırca’nın CHP’li Osman Okyar ile birlikte tekrar geldiğini; ayrıca Turgut Yeğenağa, Bülent Ecevit ve Turhan Feyzioğlu ile düzenli temasların sürdüğünü” yazmıştır! (Teori dergisi, Eylül 2017, Sayfa:94-95)
ABD büyükelçisi Warren’ın anlattığına göre; Kırca “ABD’den Türkiye’ye yaptığı ekonomik yardımı askıya almasını” talep etmişti!
Söz konusu telgrafta; Okyar’ın ise “Bunun çok ileri gitmek olacağını” söylediği dile getiriliyordu!
*
Tam da burada; bir nevi “Ara Kalıp” yapalım:
Son yedi senedir, bir başka söyleyişle Kılıçdaroğlu döneminde; CHP, Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği ile “genel başkan” düzeyinde görüşüyor.
Pekâlâ, “Talimat alıyor” da diyebilirsiniz!
*
24 Ekim 1960 günü Yassıada’da iddia makamınca şahit olarak dinlenmesi istenen ve Adnan Menderes ile arkadaşları aleyhine tanıklık yapan da Coşkun Kırca idi.
6 Ocak 1961 tarihinde “Kurucu Meclis” üyesi seçilen ve Enver Ziya Karal’ın başkanlığını yaptığı Anayasa Komisyonu’nda 1961 Anayasası’nı yazanlar arasında yer alan Mister Kırca 1961-1969 yıllarında CHP vekiliydi…
Yıllarca sonra 1991’de bu defa “Mason” Süleyman Demirel’in DYP’sinden milletvekili olan Kırca, 1995’te Çiller kabinesinde çok kısa bir süre Dışişleri Bakanlığı yapmıştı…
Bütün siyasi liderlere ve politikacılara “tepeden bakan” bir sima olarak hatırlanan Kırca (1927-2005) ABD’ye bağlı Türkiye’deki Baronsal “Üst Yapı”nın üyesiydi!
Yani?
Derinlerdeki rütbesi, Demirel’den bile yüksekteydi!
*
“Evet, Ben Selanikliyim” kitabıyla tanınan Ilgaz Zorlu, “Sabetaycıların Türkiye’de laikliği bir din haline getirdiğine” dikkat çektiği röportajda (Nisan 2000) aynen şöyle diyordu:
“Her ne kadar Sabetaycı olduğunu reddetmiş olsa da, geçmişte bir Fransız gazeteciye Sabetaycı kökenini itiraf ettiğine dair bilgi gelen Coşkun Kırca’dır…
İsmail Cem, Emre Gönensay, Coşkun Kırca gibi isimleri saymakta bir beis görmüyorum. Çünkü bunları Yahudi Cemaati de açıklamıştır. Mesela, bu cemaatin önde gelen siması Hario Ocalyo da açıklamıştı. Şahit onlardır.”