Tamer Korkmaz
Kılıçdaroğlu, kimin projesiydi?
ABD-İsveç merkezli İpekyolu Enstitüsünün 2008 yılının Ekim ayında yayınladığı raporda “CHP yönetiminin yakın bir gelecekte değişeceği” kehanetinde bulunuluyordu.
Svante Cornell ile Halil Magnus Karaveli tarafından yazılan raporun 72. Sayfasında “Deniz Baykal’ın CHP’den istifa etmeye ikna edilip yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçeceği” yazılıydı.
Ezcümle: Raporda, “Yeniden düzenlenmiş” bir CHP’den bahsediliyordu.
***
Mevzubahis raporun yazıldığı dönemde CHP’de genel başkanlık değişimiyle ilgili en ufak bir tartışma dahi yoktu.
7 Mayıs 2010’daki Baykal’a yönelik kaset komplosundan bir buçuk yıl kadar öncesiydi.
Kılıçdaroğlu, henüz “çiçeği burnunda” bir Grup Başkan Vekili idi.
KAYITSIZ KALDILAR
CHP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, İpek Yolu Enstitüsünce hazırlanan o hacimli raporun 2009 yılı başlarında kendisine getirildiğini söylemişti:
“Bu raporu hemen Baykal ve Kılıçdaroğlu’na götürüp okuttum…
‘Sivil toplum kuruluşunun hazırladığı bir rapor’ diyerek pek değer vermediler.
Kemal Bey’e ‘ABD sizin Genel Başkan olmanızı istiyormuş’ dediğimde, bana ‘Aaaa, öyle mi?’ şeklinde bir karşılık verdi!” (Akşam, 24 Ocak 2017)
***
ABD-İsveç merkezli İpekyolu Enstitüsü, Johns Hopkins Üniversitesi’ne bağlıdır.
Adı geçen üniversite, Amerikan derin devletinin kontrolündedir.
Irak’ın ABD tarafından işgalinin mimarları arasında yer alan Siyonist Paul Wolfowitz, Johns Hopkins Üniversitesi’nin eski dekanlarındandır.
BAYKAL’A TEHDİT
ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinden 9 Kasım 2009’da Washington’a gönderilen bir kripto, 2010 yılında Wikileaks’in yayınladığı belgeler arasında yer aldı.
Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile dönemin ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey arasında geçen görüşmeden söz edilen işbu kriptoda, Jeffrey’nin Baykal’a tehdidi dikkat çekiyordu:
“Muhalefet liderine, Amerikan karşıtı söylemlerinin ABD-Türkiye ilişkilerine bir bedel ödeteceğini hatırlatma zorunluluğu hissettik!”
***
Amerikan Büyükelçisi’nin bu tehdidinden altı ay kadar sonra; Deniz Baykal, FETÖ’nün rejisörlüğünü yaptığı kaset komplosu sonucunda istifa etti.
Yani: Washington, 1 Mart 2003’teki tezkerenin TBMM’de reddedilmesinde en büyük pay sahibi olan Baykal’dan “intikamını” yedi sene sonra almıştı.
KEMPİNSKİ OTEL, FRANKFURT
James Jeffrey’nin Deniz Baykal’ı tehdit ettiği günlerde yani 2009 yılının Kasım ayında; Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya’nın Frankfurt şehrindeki Kempinski Otel’de siyasi hayatının en kritik dönemecini yaşadı.
-Nasıl mı?
-Altı ay kadar sonrasında CHP’de yaşanacaklardan fevkalade enteresan bir yöntemle haberdar edildi.
Baykal’a operasyon hazırlığı içindeki Güç Odağı, yerine getirecekleri Kılıçdaroğlu’na Kempinski’de bir nevi “kement” attı!
Kemal Bey’in “Boğma Rakı” içme merakından istifade edenler, onu “El Mecbur” hale getiren filmlik bir senaryoyu yazıp harfiyen uyguladılar.
***
CIA’in kontrolündeki Almanya Dış İstihbarat Teşkilatı (BND) Türkiye’deki Gladyo yapılanmasıyla irtibatlı bir şekilde Frankfurt’taki otelde Olay Yeri’nde idi!
Kemal Bey orada “kontrollü” hale getirilirken, yaşadığı sekizde sekiz tuhaf hadiseyle eş zamanlı olarak “Baykal’a birkaç ay sonra kaset operasyonu düzenleneceğini, ardından da kendisinin CHP’ye Genel Başkan yapılacağını” öğrendi.
RAND CORPORATION
Frankfurt’ta yaşanan ancak gizli kalan hadiseden kısa bir süre sonra yani Şubat 2010’da…
Rand Corporation’ın “Avrupa Masası” görevlisi olan Stephen Larrabee tarafından yazılan raporda “CHP’nin üst yönetimi değişmelidir” deniliyordu!
Sadece üç ay sonra, Deniz Baykal kaset operasyonuyla devrilecekti.
***
Rand Corporation, CIA “ustalarının” şirketi olarak biliniyor.
İşbu CIA’e bağlı kuruluş, Ağustos 1990’da “Türkiye’de İslamcı Akımlar” raporunu yayınlamıştı…
Bu raporla, ABD’nin “Ilımlı İslam” projesi ilk kez anons edilmişti.
Rand Corporation’ın 2007’deki bir raporu da “Ilımlı Müslüman Ağlar Oluşturmak” üzerineydi.
***
CIA’in merkez karargahında üretilen “Ilımlı İslam” tabiriyle kastedilen aslında FETÖ/Paralel Yapı idi.
ABD, Türkiye’deki Gladyo’nun lokomotif örgütü FETÖ eliyle “İslam’ı ifsat etme” projesini hayata geçirmek istiyordu.
İKİBİN ÜÇ’TEN İKİBİN ONALTI’YA
2003’te TBMM’de tezkerenin reddedilmesiyle birlikte ABD ve Törkiş Gladyo’nun aldığı hayati yaranın derin boyutu ise kamuoyunda halen tam olarak bilinmiyor.
2006 yılındaki -Made in FETÖ- Danıştay Suikastından itibaren ABD’nin Türkiye’yi tekrardan boyunduruk altına alma yolundaki muhtelif saldırıları devam etti.
ABD’nin FETÖ eliyle giriştiği 15 Temmuz 2016’daki darbe ve işgal teşebbüsü, işbu kombine saldırının en ileri aşamasıydı.
Berhava edilen darbede CIA de işin içindeydi, sahadaydı.
KASET SERVİSİ
Tekrar 2010 yılına dönelim ve 7 Mayıs’taki kaset operasyonunu hatırlayalım…
Baykal kaseti, evvela ABD’deki bir internet sitesinde yayınlandı.
Hemen ardından…
Dönemin Star Gazetesi Ankara Haber Müdürü Fetullahçı etki ajanı Cevheri, Baykal kasetini Y.D. adlı şahsa göndermiş ve CIA ile irtibatlı bu kişinin internet sitesinde yayınlanan görüntülerin ardından CHP karışmıştı.
Birkaç gün sonra Baykal istifa etmek zorunda kaldı!
Pensilvanya’dan kendisini arayan İlhan İşbilen’in “Biz yapmadık” yalanına maalesef itibar eden Baykal’ın uğradığı siyasi operasyon karşısında; AK Parti iktidarı da arka planı göz ardı ederek ciddi bir yanlışa imza atmıştı.
***
Kılıçdaroğlu, 22 Mayıs 2010’da CHP’ye Genel Başkan seçildi.
Artık onun adı “Gandi Kemal” idi: Arkasına, hatırı sayılır bir siyasi rüzgâr alıyordu!
***
Törkiş Gladyo’nun önde gelen baronlarından İzhak Alaton, Zaman’dan Şahin Alpay’a şöyle diyordu:
“CHP’ye en büyük kötülüğü Deniz Baykal yapmıştır!” (27 Mayıs 2010)
MÖSYÖ EJDER
CHP’li Yılmaz Ateş, bundan on dört yıl önce (25 Mayıs 2011) ne demişti:
“İş adamı İnan Kıraç, skandal kasetten üç ay önce Deniz Bey’i ziyaret etti. Üç isim verdi ve ‘Bunları listeye almayın’ dedi. Baykal reddetti. Sonrasında tasfiye edildi”
***
“Derin G.Saray” olarak da bilinen Mösyö Kıraç’tan söz ediyoruz!
Ünal Aysal’ın 14 Mayıs 2011’de G.Saray Kulübü Başkanı seçilmesini sağlayan “Ejder” İnan Kıraç’tır.
FETÖ’nün 3 Temmuz 2011’deki Şike Kumpası’na tam destek veren Mösyö Aysal “Bu ateş üflemekle sönmez!” demişti.
***
O dönemde TFF’nin İkinci Başkanı olan L.A. adlı şahıs, Fenerbahçe’nin haksız yere Avrupa kupalarından menedilmesinde öncü rol oynadı.
Bu görevinin ardından da G.Saray’ın İkinci Başkanı oldu!
KOZANLI ÖMER
Şike Kumpası’nın işaret fişeği kapsamındaki yazılar, 2010-2011’de Junior Barlas’ın Haber X sitesinde yayınlandı.
Yazıları Rauf Atilla Polat müstearıyla kaleme alan FETÖ’nün Emniyet İmamı Osman Hilmi Özdil idi.
***
Şimdilerde, Özdil de aynen Cevheri gibi kaçak vaziyettedir.
Özdil, bahsi geçen müstear isimle 2010 öncesinde Cevheri’nin yönetimindeki Paralel Aktif Haber sitesinde yazıyordu.
CEVHERİ’NİN ÇEVİK BİR HABERİ
Cevheri’yi 2009’da Star’ın Ankara Bürosu’na transfer ettiren “Kozanlı Ömer” kod adlı Mister Özdil’dir.
Özdil, Ankara’da gazete yöneticiliği de yapmış olan iki köşe yazarına Paralel Fabrikasyon Belgeler yolluyordu.
Bu çakma/kurmaca belgelerle masum insanlara iftiralar atılıyordu.
***
Cevheri, Nisan 2012’de 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan Çevik Bir hakkında Star’da şu uydurma haberi yazdı:
“Çevik Paşa’nın cezaevindeki ilk işi seccade istemek oldu!”
***
28 Şubat’ın önde gelen orgeneralini “sempatik gösterme” gayretindeki bu fabrikasyon haberi, Cevheri’ye yazdırtan kimdi?
El Cevap: O dönemde medyada “Reklamları Dağıtan Kadın” diye bilinen Bayan Muko!
Muko’nun eniştesi, NATO’nun Brüksel’deki merkezinde çalışmış bir kişiydi.
TANKLARI YÜRÜTEN BARON
28 Şubat darbe sürecinde; Locaefendi Fetullah, Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir’e övgüler sıralayan bir mektup göndermişti.
***
FETÖ Çatı Soruşturması kapsamında ifadesi alınan iş adamı Cem Fadıl Bozkurt…
İzhak Alaton’un 28 Şubat dönemi hakkındaki konuşmalarına vaktiyle nasıl tanıklık ettiğini anlatmış ve Alaton’un kendisine ‘Bu ülkede tankları yürütebilmek için dört tane ev verdim’ dediğine şahit olduğunu” söylemişti! (16 Nisan 2016)
***
Mister Alaton, 1990’lı yıllarda Fetullah’ı ABD’deki Yahudi lobisiyle buluşturan barondu.
TESEV’İN TANDEMİ
Yıllarca CIA bağlantılı NED ile George Soros’un “Açık Toplum Enstitüsü” tarafından fonlanan TESEV’in 1994’teki kuruluşunda iki isim öncülük yapmıştı.
Bu ikili, Leyla Alaton’un babası İzhak Alaton ile Junior Barlas’ın dayısı Nafiz Jan Paker’dir.
TESEV’in 183 numaralı kurucu üyesi ise Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
ANAKRONİZM
Bütün bunlardan sonra…
Yazımızın başlığındaki sualin cevabı ziyadesiyle verilmiş oluyor!
Buna mukabil…
Son dönemde, Kılıçdaroğlu “İktidarın Projesi” diye sunuluyor.
Mutlak Butlan davasındaki tavrı ve dahi geçenlerde CHP yönetimine yaptığı uyarıların ardından…
-Kemal Bey, partisinde bütün şimşekleri üzerine çekti!
***
Onu 13 yıl boyunca “el üstünde tutanlar” 2023’teki seçimi kaybetmesiyle birlikte tavırlarını değiştirmeye başladılar ve nihayetinde 14.Yıl’da onu “İktidarın Projesi” diye yaftaladılar.
Kılıçdaroğlu’nun bu şekilde etiketlemesi, bir anakronizm örneğidir!
-Bu savın geçerliliği yoktur.
***
Kaldı ki…
“Varsayalım, Kemal Bey AKP iktidarının projesiyse 14 yıl boyunca onun proje olduğunu nasıl oldu da anlamadınız?” gibi olası bir suale muhatap olmak bile CHP yönetimi açısından vahim bir durum teşkil eder.
***
Tam yerine denk geldi, manzara koyalım:
-Özgür Hususi Bey’in gözyaşlarını sarımsaklasak da mı saklasak?
“BEN KEMAL: DÖNÜŞÜ-YORUM”
Burada, elbette şu soru da akla geliyor: Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinde son dönemdeki farklılığı özellikle ABD ve İsrail karşıtlığını açıkça ortaya koyan isabetli duruşunu nasıl izah etmek gerekiyor?
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 sene boyunca Batı Cephesi istikametinde bir genel başkanlık yaptığı aşikardır.
İşte bu dönüşümü, bir nevi eksen değişikliğini iktidarla değil; devletle ilgili bir mevzu olarak görmek gerçekçi olacaktır.
***
O vakit, şu temel hususu da sorgulamamız gerekiyor:
-Kılıçdaroğlu, Kasım 2009’dan itibaren yaşadıklarını kamuoyu ile paylaşma cesaretini gösterebilecek midir?