Yirmi Sekiz Şubat davasında “tanık” olarak ifade veren Mesut Yılmaz cuntacıları kolladı, faturayı Erbakan'a kesti! Eski Rejim'in (Baronsal Üst Yapı) mutemet elemanı olan Yılmaz, 28 Şubat darbesinin önde gelen işbirlikçisiydi.
18 Haziran 1997'de Refahyol'a havlu attırılmasından 12 gün sonra kurulan hükümetin Başbakanı oldu. Paralel Zaman, Ara Rejim Hükümeti'ni 'Hayırlı Olsun' manşetiyle alkışlamıştı. “Apoletli” Mesut, kendisine “altın tepsi” içinde sunulan o başbakanlığı döneminde bir Amerikan dergisine konuşmuş ve İmam Hatiplilere “Yarasalar”demişti!
*
28 Şubat Davası'nda 84 duruşma geride kaldı. Buna mukabil, dava “arzın merkezi”ne seyahat etmiyor; itina ile “teğet” geçiyor! Mesela, Mesut Yılmaz tanık değil de sanık olmalıydı. Mister Yılmaz, Sincan'dan tankların geçişini de 28 Şubat MGK'sında alınan kararları da bütün hücreleriyle desteklemiş bir siyasi liderdir.
28 Şubat Cuntası'nın, Refahyol hükümetine yönelik muhtelif baskı, müdahale ve saldırılarını “isabetli, haklı ve meşru” göstermeye çalışmıştır. Aynen, Mister Locaefendi gibi!
*
Mesut Yılmaz ifadesinde 30 Haziran 1997'de kurduğu azınlık hükümetinin Başbakanlığını yürütürken askerlerin herhangi bir baskısıyla karşılaşmadığını da söylüyor…
Oysa “Apoletli Mesut” bile Cunta'nın baskısı, markajı altındaydı. Yılmaz'ın işaret dilini kullandığı şu sahne siyasi tarihimizden silinemez:
Mesut Yılmaz, 13 Mart 1998'deki Tiflis seyahatinde, Cunta'nın içindeki “etkili konumdaki generali” yani Çevik Bir'i tarif etmek için uçaktaki gazetecilere “pandomim” yapmıştı!
Gezideki üç gazeteciden birisi olan Mehmet Ali Birand kendince “eğlenceli” bir “formül” bularak “Biz tahminimizi söyleyelim, siz başınızla doğru veya yanlış diye işaret edin!” demişti. Bu 'sessiz film' talebinin üzerine, Yılmaz “Bir” işaretiyle birlikte dört parmağını da omzuna götürmek suretiyle generali tarif etmişti!
*
Uzun yıllar evvel Vehbi Koch'un “kanatları altında” gazeteciliğe adım atmış olan Mehmet Ali Birand, 28 Şubat sürecinde Mesut Yılmaz'a çok yakın konumdaki bir isimdi.
Komprador Burjuvazi'nin mutemet elemanı Birand…
28 Şubat 1997'deki MGK toplantısından hemen sonra“Aslında hepimizin ince ayara ihtiyacı var” başlığını attığı yazısında şöyle diyordu:
“Olanlar oldu. Siyasilerimiz yine boşluk yarattılar ve normal koşullarda Meclis'te görülmesi gereken bir hesap MGK'da görüldü. Asker, siyasetteki balans ayarını veya ince ayarını tamamladı. Kendi düşen ağlamaz. Bundan böyle kimsenin şikâyete hakkı yok. Askerin bu tutumunun demokrasi ile bağdaşmadığını da söylemeyin…”
(Sabah, 3 Mart 1997)
*
Mesut Yılmaz Ara Rejim Hükümeti'nin başbakanı iken Süleyman Demirel de Çankaya Köşkü'nde otururken MİT Müsteşarlığı'na getirilen (11 Şubat 1998) Şenkal Atasagun Mehmet Ali Birand'ın çok yakın arkadaşıydı.
Ortak dostları arasında, Galatasaray Kulübü'nün eski Başkanı Ünal Aysal'ın yeri ayrıdır! Üçlünün dostlukları Belçika'da bulundukları yıllara dayanıyordu.
Süleyman Demirel'in akrabası olan Atasagun'un ilk yurtdışı görev yeri Brüksel idi. Birand, aynı dönemde Milliyet'in Brüksel temsilcisiydi…
Mösyö Aysal, Koch Holding bünyesindeki dış ticaret şirketindeki görevinin ardından “NATO'nun Başkenti”ne ışınlanmıştı!
*
Türkiye'deki Eski Rejim (Baronsal Gladyo) 1991 yılı Haziran ayında Anavatan Partisi'nin yönetiminin, bu arada Başbakanlık koltuğunun el değiştirmesinde arka plandaki güç odağıdır.
Derin Baronlar'ın siyasi lider yaptığı Mesut Yılmaz, bu tarihten 13 ay öncesinde (11-13 Mayıs 1990'da) New York eyaletinde bulunan Glen Cove'daki Bilderberg toplantısına katılmıştı!
Küresel Baronlar'ın lokomotifi Rockefeller Ailesi'ne ait otelde yapılan toplantının önde gelenleri Baronlar Baronu David Rockefeller (R.Koch'un kankası) ile Derin İtalya'nın Baronu Giovanni Agnelli idi! Paul Wolfowitz de oradaydı!
O yıl, Mesut Yılmaz dışında Türkiye'den iki meşhur isim daha davetliydi: Biri SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, diğeri de G.Saray Kulübü eski başkanlarından Selahattin Beyazıt!
*
Mesut Yılmaz, 2002 senesinde (seçim yılı) ekranlarda “Galatasaray'ı bu sene de şampiyon yapacağız!” diye çok “iddialı!” konuşmuştu!
Bunun üzerine, Fenerbahçe taraftarları da Saraçoğlu Stadı'nın tribünlerine “Sandıkta görüşürüz, Mesut Bey!” diye manidar bir pankart asmışlardı!
O dönemde, Paralel Zaman'ın başındaki (günümüzün firarisi) “yayın müdürü” iliştirilmiş şahıs, seçimden tam bir yıl öncesinden itibaren Mesut Yılmaz'ın partisinin ilk genel seçimde açık farkla barajın altında kalacağından söz eden yazılara sansür uygulamakla meşguldü!
3 Kasım 2002 seçimlerinde Mesut Yılmaz'ın partisi “Anavatan” barajın altında kalınca; İstanbul Baronları ile birlikte Bilderberg kadrosu da pek mutsuz olmuştu!