“FETÖ'nün Mason imamı ortaya çıktı” başlıklı haber, henüz hafızalarımızda tazeliğini koruyor: “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan BM Uluslar arası Ceza Mahkemeleri yargıcı, emekli büyükelçi Aydın Sefa Akay'ın FETÖ'nün Mason localarından sorumlu imamı olduğu öne sürüldü.”
*
Yüce Katırcıoğlu'nun “İkinci Yahudi Devleti: İsrail'in Kürt Jeostratejisi” adlı kitabının 326. sayfasında şu satırlar yazılıdır:
“1980'li yılların sonlarında, Ankara'daki Kurtuluş Olgunlaşma locasının sekreterliğini yapan Yahudi kökenli bir masonun, locada toplantı öncesi bir sohbette söyledikleri çok önemli ve öğreticidir:
-Bu intifada, böyle devam edemez! İsrailli kardeşlerimiz, bunu nasıl olsa ezip bastıracaklar…”
*
Katırcıoğlu'nun sözünü ettiği kişi, Aydın Sefa Akay'dan başkası değildir!
Mason locasındaki o sohbette; Akay'ın bu sözlerini, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Şekip Nazım Kantarcı'nın “Tabii ki, bastıracaklar”diyerek desteklediğine de Yüce Katırcıoğlu tanıklık etmiştir.
Kantarcı da aynen Aydın Sefa Akay gibi Kurtuluş Olgunlaşma Locası'nın sekreterliğini yapmış bir masondur.
*
Filistin'deki Birinci İntifada; Akay ve Kantarcı'nın “İsrailli Kardeşleri”ne karşı 9 Aralık 1987'de başlamış ve 1993'e kadar sürmüştü. İkinci İntifada ise 2000 ile 2005 yılları arasındadır.
*
1975'te Kasım Gülek'in aracılığıyla Mason locasına giren Fetullah Gülen de Filistinlilere karşı daima “İsrailli kardeşlerinin” yanında olmuştur…
Mister Locaefendi; İsrail'in ve ABD'nin bir başka söyleyişle Haçlı Siyonist İttifakı'nın “otoritesine” bağlıdır!
*
Mason Gülen'in, 9 Şubat 1998'de Papa İkinci Jean Paul'le görüştüğü Vatikan ziyaretini 'Yahudi' Morton Abramowitz ayarlamıştır!
1989-1991 yıllarında ABD'nin Ankara Büyükelçiliği görevinde bulunan Abramowitz, aynı zamanda CIA mensubudur.
Fetullah Gülen, Mayıs 1992'de ilk kez ABD'ye gittiğinde Kasım Gülek'in baldızı Aylin Devrimel Radomisli'nin aracılığıyla Abramowitz'le buluşmuştu.
*
İzmir'e vaiz olarak atandığı dönemde (1966) Sabetay Sevi'nin onyedinci yüzyılda yaşadığı evi ziyaret eden Fetullah Gülen'e…
Kendisini karşılayan Yahudi cemaati mensupları “Muhterem Gülen sen bizim Mesih'imizsin!” diye seslenmişlerdi!
*
Osmanlı'nın “içeriden çökertilmesinde” başlıca faktörlerden birisi olan Sabetaycı yapılanma, Cumhuriyet kurulurken de çok etkiliydi. Devletin kritik koltuklarına Sabetaycılar yerleştirilmişti. İşte bu “Ecnebi” kadrolar, uzun yıllar boyunca Türkiye'nin “Batılı devletlerin gizli sömürgesi” olarak yönetilmesinde lokomotif olmuşlardı!
*
Yalçın Küçük, 11 Ekim 2011 tarihli Aydınlık gazetesinde “Sabetaylarımız olmasaydı, biz bu cumhuriyeti kuramazdık” diye yazmıştır!
Mister Küçük; ABD ile İsrail'in güdümündeki “Komprador Burjuvazi”nin (Türkiye'deki Baronsal Gladyo), uzun senelerdir başında kalpak boynunda kırmızı atkısıyla dolaştırıp “kamuflaj elbisesiyle” sahneye çıkardığı “mutemet” elemanıdır!
Yalçın Küçük'ün yıllarca “devrimci” bayrak göstermesi, kendisine verilen “çok özel görevi” perdelemek içindir.
Vaktiyle TÜSİAD'ta genel sekreterlik de yapmış olan Milliyet yazarı Güngör Uras'ı “Çıkış” adlı iki ciltlik kitaplarında “yere göğe sığdıramayan” Yalçın Küçük'tür:
“Vehbi Koç ve Vitali Hakko, TÜSİAD'ta Güngör Hocam'ın rahle-i tedrisinden geçtiler. Güngör, ikisinin de gecikmiş mürebbiyesidir” diye yazarken; aslında ağzındaki baklayı çıkarmıştır!
*
Yalçın Küçük mü; odatv'de yayınlanan son röportajında (17 Ekim 2016) FETÖ'ye “ince ince” koltuk çıkıyor, Gülen'i “usulca” kolluyor!
-Ne de olsa; derin patronları aynıdır!
*
Mister Küçük, 6 Ekim 2011 tarihli Aydınlık'ta şu satırları da yazmıştır:
“Bu arada, itiraf ediyorum: Biz; Sabri Çarmıklı, pek çok fabrika sahibi Ahmet Aslan, İnci Baba'nın oğlu Müjdat, Tuncay'dan Kemaltürk'ü alan Bugün gazetesinin sahibi iki kardeşten Tekin İpek ve İlhan bir arkadaş grubuyuz…
Sheraton'da buluşuyoruz. Bana göre, güneş dünyada en güzel Bebek'te doğar, Polatlı'da batar. Sheraton'ın terasında güneşin batışını seyretmek de hoş oluyor…”
Yalçın Küçük'ün Tuncay Özkan'a ait olduğu döneme vurgu yaparak“Kemaltürk” diye andığı Kanaltürk televizyonunun “kapalı kapılar ardında” yaşanan enteresan hadiseler sonrasında FETÖ'ye mensup İpek Grubu'na satıldığını, tam da burada hatırlıyoruz!
Akın İpek, bir yıldan fazla bir zamandır “firari” durumdadır!
*
“Kemaltürk!”ün kuruluş aşamasında ise “fevkalade yüklü miktarda ödeme yapılmış olmasıyla ilgili” soruşturmada, Koch'lara mensup belli başlı isimlerin ifadeleri dahi alınmamış; neticede bu soruşturma, Ergenekon davası içinde buharlaştırılmıştı!
Peki, kim buharlaştırmıştı?
El Cevap: FETÖ mensubu “Savcı” Muammer Akkaş!