Derin ABD'nin, Donald Trump'ın adaylığını Hillary Clinton'a başkanlık seçimini kazandırmak için tasarladığı her geçen gün daha iyi anlaşılıyor! Bir süre önce Donald Trump'ın Bayan Clinton ile arasındaki farkı kapatması üzerine; Aydın Doğan'ın Ortağı'nın geçmişteki mendeburlukları bir biri ardına deşifre edildi, taciz skandalları peş peşe patladı. Demek ki, hazırda bekletiliyormuş…
Mister Trump'ın her geçen gün biraz daha fazla rezil olmasıyla birlikte anketlerdeki fark iyice açıldı. Bayan Clinton için, 8 Kasım'daki yarış “çantada keklik” haline geldi.
ABD'deki “birbirinden kötü” bu iki başkan adayı için “Kırk katır mı, kırk satır mı?” sorusu vaziyeti anlatmaya yetiyor. Her ikisi de aynı derin mahfillere hizmet ediyorlar. Trump, nasıl azılı bir İslam düşmanı olduğunu başından beri ayan beyan sergilemişti. Hillary Clinton ise işbu düşmanlığı gizlice icra ediyor!
*
Bayan Clinton, seçilirse PYD-PKK'yı destekleyeceğini açıklamıştı!
Amerikan devleti, dünyanın her yerinde Terörün Mühendisi'dir…
Katil Amerika'nın muhtemel başkanı, şimdiden başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin “üzerine titreyeceğinin” garantisi verdi!
FETÖ'yü de ne kadar çok sevdiği, kolladığı, pamuklara sardığı herkesin malumudur.
FETÖ ile sevgileri mi, karşılıklıdır! Hillary'nin başkanlık kampanyasına ABD'deki çok sayıda FETÖ mensubu hatırı sayılır bağışta bulundular. Darbe Kalkışması Gecesi'nin İmamı Adil Öksüz de “bağışçı” isimler arasındadır!
Fetullah Gülen'in yönettiği Casusluk ve Terör Örgütü, o denli Hillary'ye bel bağlamış durumdaki; Bayan Clinton artık kimi FETÖ'cülerin rüyalarına bile giriyor!
Tabanlarını etkilemek için itina ile uydurdukları rüyalarda şu sıra Hillary Clinton pek revaçta! Bayan Clinton, rüyada “Bu işin peşini bırakmayacağım; sizleri kurtaracağım” diye sesleniyormuş! FETÖ mensuplarına cep telefonunu verip “Ne zaman isterseniz arayın, ben ABD başkanıyım” diyormuş!
*
Hillary Clinton da, aynen Fetullah Gülen Locaefendi gibi İsrail'in “otoritesine” kalpten bağlıdır!
Geçen yıl, Amerika'daki önde gelen Yahudi bağışçılarla buluştuğunda “İsrail açısından, Obama'dan daha iyi bir başkan olacağım” diyerek sinyali çakmıştı…
Hillary, 2001'de New York eyaletinden senatör seçildiği vakit, “Benim soyumda da Yahudiler var” diye konuşmuştu.
*
Hillary Clinton'ın Dışişleri Bakanlığı döneminde, Wikileaks'in ABD'ye ait gizli diplomatik yazışmaları yayınlaması üzerine; Hillary'nin Julian Assange için “Bu adamı İnsansız Hava Aracı ile vuramaz mıyız?” dediği ortaya çıkmıştır!
FETÖ'cülerin “yere göğe sığdıramadıkları” Hillary ablalarının, basın özgürlüğünden anladığı mı; işte bu örnekle deşifre olan “Vurun, öldürün!” tavrıdır!
Wikileaks, Bayan Clinton'ın kampanya direktörü John Podesta'nın “potansiyel başkan yardımcısı adaylarına” yönelik e-postalarını geçenlerde yayınlayıverdi. Podesta'nın 17 Mart tarihli e-postasındaki otuz dokuz kişilik listede Coca Cola'nın CEO'su Muhtar Kent'in de ismi yer aldı!
Her ne kadar Hillary Clinton 'başkan yardımcısı adayı' olarak Tim Kaine'i seçmiş olsa da; bu seçimi yaparken değerlendirdiği isimler arasında Muhtar Kent'in de yer aldığı ve New York doğumlu Mister Kent'e “övgüler yağdırdığı” gün ışığına çıktı.
Muhtar Kent'in babası Necdet Kent, bir zamanlar Türkiye'nin New York Başkonsolosu idi. İkinci Dünya Savaşı esnasında, Fransa'da konsolosluk görevi yaparken “80 Yahudi'yi kurtarmış birisi” olarak biliniyor, Necdet Kent!
Oğlu Muhtar Kent'in “nereden koştuğunu” okuyabilmek için, sadece bu hadiseyi göz önünde bulundurmak bile yeterli olabilir!
2009 yılında Coca Cola'nın Atlanta'daki merkezinde yapılan seçimlerde Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirilen Muhtar Kent, 1999 ile 2005 yılları arasında Efes Pilsen'de çalışmıştı. Koch Ailesi'nin ve Doğan Medyası'ndaki önde gelen isimlerin çok yakın dostudur!
*
Ali Bozer'in ortanca oğlu Ömer Bozer, 1 Ocak 2002'de Koch Holding bünyesindeki Migros'un Genel Müdürü olmuştu…
Ali Bey'in küçük oğlu Ahmet Bozer'e “Coca Cola'nın dört kıtası emanet edildiğinde” ise takvimler 30 Temmuz 2012'yi gösteriyordu!
Ali Bozer, 19 Kasım 1989'da kurulan Yıldırım Akbulut hükümetinin Başbakan Yardımcısı'dır. Kısa bir süre sonra (22 Şubat 1990'da) Dışişleri Bakanı olmuştu…
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 25 Eylül 1990'da Beyaz Saray'da Başkan Birinci George Bush ile yaptığı görüşmeye Dışişleri Bakanı Ali Bozer'i almamıştı. İşte bu durum, Ankara'da krize yol açmıştı!
Mister Bozer'e güvenemeyen Özal, hedef tahtasına oturtulmuştu…
Birinci Körfez Savaşı'nın öncesindeki gergin aylarda; Özal, ABD'ye bütün hücreleriyle bağlı Derin Baronlar ile (Üst Yapı) bir temel konuda daha görüş ayrılığı yaşıyordu…
Özal, Başkan Birinci Bush'la yaptığı o görüşmede; “Kerkük ve Musul'a kadar olan bölgenin Türkiye'nin denetimine verilmesini”istemişti!
Sonrasında mı; başına gelmedik kalmadı!
Tamer Korkmaz
Locaefendi’nin Hillary’si!
25 Ekim 2016, Salı