Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın naaşları, yirmi dokuzuncu ölüm yıldönümlerinde (17 Eylül 1990) İmralı'dan İstanbul'a götürülerek devlet töreniyle Topkapı'daki anıt mezara nakledilmişti…
Türkiye'deki Baronsal Gladyo'nun tepkisini çeken bu tarihi hadisenin gerçekleşmesinde öncülük yapan isim, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dı.
Sekiz gün sonrasında (25 Eylül 1990); Özal Beyaz Saray'da görüştüğü ABD Başkanı Birinci Bush'a “Musul ve Kerkük'e kadar olan bölgenin Türk askerinin denetimine verilmesi gerektiğini”söylemişti…
Derin Amerika'yı ve ona bütün hücreleriyle bağımlı olan Türkiye'deki Baronsal Gladyo'yu fevkalade öfkelendiren bir talepti, bu!
Beyaz Saray'daki görüşmeden sadece bir gün sonra (26 Eylül 1990) Turgut Özal'a çok yakın bir istihbaratçı olan Hiram Abas İstanbul'da infaz edildi!
Hiram Abas'ın öldürülmesi; Türkiye'deki Gladyo'nun, devrimci bayrak sallayan kontra örgütü Dev-Sol'a (sonradan DHKP-C) ihale ettiği derin bir cinayetti!
*
Hiram Abas'tan birkaç ay evvel ise (7 Mart 1990) gazeteci Çetin Emeç öldürülmüştü. Abas, suikasttan kısa süre önce Çetin Emeç'le görüşmüş ve her sabah işe gittiği “güzergâhını değiştirmesi için” onu uyarmıştı…
Çetin Bey'in eşi Bilge Emeç, 13 Şubat 2010'da Vatan gazetesinde yayınlanan söyleşide “Şimdiye kadar devleti hiç suçlamadım. Sanırım 'İran yaptı' demek işime geldi. Gerçeklerle yüzleşmek istemedim. Bütün her şey suikastın çözülmemesine programlıydı” demişti!
Bu röportajın yayınlanmasından hemen sonra Bilge Emeç'i telefonla arayıp kendisine “içerleyen” İnan Kıraç'tan başkası değildi! Bilge Hanım'a “Bunları söylemen çok yanlış oldu. Röportaj vermeden önce bana nasıl sormazsın?” diye çıkışmıştı!
Abdi İpekçi Suikastı'ndan aylar sonra (1979) “Aydın Doğan'ın elinden tutup” Milliyet'i almasını sağlayan (Vehbi Koç'un damadı) Mister Kıraç'tan söz ediyoruz!
*
Çetin Emeç'ten beş hafta kadar evvelinde ise (31 Ocak 1990) Prof. Dr. Muammer Aksoy derin bir suikasta kurban gitmişti!
Aksoy Cinayeti, aynen Çetin Emeç Suikastı'nda olduğu gibi anında “dincilerin” üzerine yıkılıvermişti! Laik-anti laik kutuplaşmanın fitili böylece ateşlenmiş oluyordu.
Buna mukabil, dönemin Cumhurbaşkanı Özal farklı düşünüyordu:
“Aksoy'un öldürülmesi profesyonelce; irtica işi değil. Provokasyon kokusu var.” (Milliyet, 7 Şubat 1990) diyordu!
Turgut Özal, gazetecilere bunları söylerken bir adım daha ileriye gidiyordu: “Hoca'yı vuran silahla bana ateş edilen silah aynı tipte!”
Milliyet, yan manşetinden “Özal, neyi ima etti” diye soruyordu!
Özal mı; 18 Haziran 1988'deki Anavatan Partisi Kongresi'nde tetikçi Kartal Demirağ'ın kendisine yönelik suikast girişimine atıfla bir eşleştirme yapıyor, aslında bu sözleriyle Aksoy Suikastı'nın arkasındaki “güç odağına” adrese teslim bir göndermede bulunuyordu!
Turgut Bey, Demirağ'a tetiği çektirip hayatına kast edenlerin “kimler olduğunu” öğrenmişti!
*
Turgut Özal, Muammer Aksoy cinayetinden tam üç ay önce (31 Ekim 1989) Cumhurbaşkanı seçilmişti. Türkiye'deki “laik aydın cinayetleri” 1990'ın ilk ayı biterken Muammer Aksoy'un öldürülmesiyle başlamıştı…
1989 yılının son aylarından itibaren Doğu Bloku'nun çöküşü dünyada yeni bir dönemi başlatıyordu.
Sovyetler Birliği'nin öncülüğündeki Doğu Bloku'nun parçalanmasını müteakip, NATO'nun İslam'ı “düşman” konseptinde ilk sıraya yerleştirdiği bir dönemde; Türkiye'de birbiri ardına “laik aydın” cinayetlerinin işlenmesi asla tesadüf değildi!
1990-1993 arasında yoğunlaşan bu suikastlar, Türkiye'deki Baronsal Gladyo'nun (Eski Rejim) psikolojik harp araçları eliyle uydurulmuş “Radikal İslamcı” örgütlerin üzerine yıkılmıştı!
*
Fetullah Gülen Locaefendi'nin yönettiği Paralel Yapı'ya (ABD'nin “Ilımlı İslam” projesi kapsamında) Türkiye Cumhuriyeti devletinin kadroları içinde sistemli bir biçimde yerleşebilmesi için 1984'ten itibaren “büyük bir gizlilikle” yol verilmişti!
Batıcı-Laikçi Derin Baronlar, kapalı kapılar ardında aldıkları kararlarla FETÖ'nün “hırkasını” ördüler! İşbu hırka “dini cemaat” görünümlü Gladyo örgütüdür!
CIA'in şirketi olan Rand Corporation'ın “Türkiye'deki İslamcı Akımlar” raporu tam da 1990 yılında yayınlanmıştır. Rapor “Radikal İslamcı akımlara karşı Ilımlı İslam modelini” anlatıyordu!
Fetullah Gülen, 17 Ocak 1993 tarihinde (Uğur Mumcu Suikastı'ndan bir hafta evvelinde) İzmir Bozyaka Yurdu'ndaki hususi sohbetinde “Devlet kademelerine öyle nüfuz ediyoruz ki, bizi bir gün jiletle kazısalar dahi yok edemeyecekler” diyerek daha o tarihte çok iddialı konuşuyordu!
O sohbetinde isim vermeden “Çok yakında büyük bir suikast haberi duyacaksınız. Üzerinde senelerce konuşulacak” demişti!
Mumcu Suikastı'ndan yaklaşık üç ay sonra Turgut Özal da hayatını kaybetti. Aynen Menderes gibi “ABD'ye karşı çıktığı andan itibaren” hedef olmuştu! Başlangıçta kurşunlanmış; finalde ise zehirlenmişti!
Tamer Korkmaz
Derin filmin “dehşetengiz” sahneleri…
28 Ekim 2016, Cuma