Tamer Korkmaz
Aslında “çıldıranlar” kimler?
MHP lideri Devlet Bahçeli, bir kez daha siyasetin yol haritasında belirleyici oldu. Bahçeli’nin son etkili atağını “Tasfiye sürecindeki bir partinin ‘Patron çıldırdı, kapatıyoruz’ vaveylası” olarak niteleyen CHP sözcülerinin fena halde yanılıyor olduklarını anlamaları fazla uzun sürmeyecektir!
Belli etmemeye çabalasalar da; aslında “çıldıran” kimlerdir?
Bahçeli’nin “2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday göstermeyeceklerini, Erdoğan’ı destekleyeceklerini” açıklamasının; başta CHP olmak üzere 16 Nisan’ın Hayır’cı cephesini çıldırttığını görmek hiç de zor değildir.
***
Üstelik…
MHP lideri, zor durumda bıraktığı malum cepheye “iç siyaset sınavında” bu defa “çalıştıkları yerden” sormuştur!
Netice yine değişmemiş; bu defa da “kapattıkları köşeden” gol yemişlerdir…
İki ay kadar önce ekranda “Önümüzdeki süreç, ittifak süreci olacak” diyen Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?
-Evet, ya; ta kendisiydi!
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden sufle almayı ‘görev bilen’ bir genel başkandan söz ediyoruz!
***
Yine kısa bir süre evvel “Diyelim ki CHP’nin adayı ikinci tura kaldı, bizim onu şartsız şurtsuz destekleyeceğimizi ilan ediyorum!” diyen kimdi, peki?
-El Cevap: Meral Akşener!
“Amerika’nın Sesi” bir başka genel başkandan bahsediyoruz!
***
Devlet Bahçeli’ye “AKP’den bile daha önce açıkladı: MHP’nin adayı Erdoğan!” diye hücum edenler…
CHP, HDPKK ve de “İyi Rol Yapan Parti” ittifakının peşinde koşuyorlar!
***
MHP liderine “Cumhurbaşkanlığı sistemi gerçekleştiğinde hani koalisyonlar olmayacaktı! Devlet Bahçeli’nin son açıklaması koalisyon anlamına geldiğine göre oldu mu ya, şimdi?” diyerek laf vuranlara da rastlıyoruz!
Oysa Cumhurbaşkanlığı sistemi, koalisyon pazarlıklarını rafa kaldırmaya yarayan; koalisyonların seçimden sonra değil seçimden öncesinde fiilen kurulabilmesini sağlayan, böylelikle de muhtemel tıkanıklıkları baştan çözmeyi hedefleyen bir sistem…
Seçmenler de, önceden ilan edilmiş bu fiili koalisyonlara veya ittifaklara göre tercihlerini yapacaklar.
Hal böyleyken…
Devlet Bahçeli’ye yönelik bu koalisyon eleştirisinde; tam da sistemin ruhuna yahut özüne yönelik “istikrar sağlayıcı” özelliğinin, sanki “menfi bir durummuş” gibi sunulduğunu görüyoruz!
Ezcümle, MHP liderine bu açıdan hücumun da “iler tutar bir yanı” yoktur.
***
Türkiye, 16 Nisan’daki referanduma “Bahçeli’nin attığı adım sayesinde” gidebilmişti.
MHP ile AK Parti’nin ittifak yapması ve seçimi kazanmaları halinde; Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirken, MHP de “iktidarınortağı” haline gelmiş olacak…
Bahçeli’nin son açıklamasıyla, işbu muhtemel siyasi fotoğrafı hedeflediği aşikârdır.
Bu atağı, “MHP’yi tasfiye!” yahut “Kapatıyoruz, ilanı!” diye tanımlamak; CHP’nin neden sürekli kaybettiğini değerlendirmek açısından da bir örnek anlamındadır!
***
Devlet Bahçeli, 2002 yılından bugüne kadar -belli başlı kritik siyasi hadiselerde- Türkiye’nin milli menfaatleri kapsamında hayli tesirli adımlar attı…
-Her defasında belirleyici oldu.
MHP liderinin işte bu çok önemli ve isabetli siyasi kararlarını, şu son günlerde sanki onun “yanlışı veya sabıkası” diye göstermeye yeltenenlere de rastlıyoruz!
Türkiye’yi 3 Kasım 2002’de erken seçime götüren Bahçeli idi:
O dönemde (seçim kampanyası sırasında) ekranda “dışarısıyla bağlantılı olarak içeride tezgâhlanan oyunu” izah ederken; “Küresel Baronlar”ın JP Morgan’ından nasıl da yakındığını çoktan unuttuk!
***
“Derin Sermaye”nin yapımcılığını, Sabih Kanadoğlu’nun ise rejisörlüğünü yaptığı 2007 yılındaki “367 Ablukası” sürecinde -son tahlilde- Cumhurbaşkanlığı Krizi’ni çözdü: Gül, Çankaya’ya çıktı.
***
7 Haziran 2015 seçiminden sonra koalisyonlara yanaşmadı; üstelik Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine adeta “altın tepsi” içinde sunduğu Başbakanlık koltuğunu reddetti: Türkiye’nin 1 Kasım’da yeniden sandığa gitmesini sağladı. Bir kere daha siyasi kördüğümü çözdü ve istikrarın yolunu açtı…
16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin referanduma sunulmasını sağlayan süreç de Bahçeli’nin çağrısıyla başlamıştı!
***
MHP lideri, son olarak 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili kararıyla yine belirleyici oldu; fevkalade müspet bir adım daha attı…
Abdullah Gül’e yönelik “Dolduruşa gelme!” şeklindeki uyarısı da pek isabetlidir!