Taha Kılınç
Yatmadan önce..
Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar ki; "Dünya hayatı geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamir etmekle uğraşmayın, hemen geçip gidin."
Günümüzün ortalama üçte biri uyku ile geçmektedir. Gafletle geçmemesi için uykuyu da değerlendirmek gerekir. Müminin her hareketi şuurlu olmalıdır, gafletle yatıp gafletle kalkmamalıdır. Rastgele yatağa girip uyumak doğru değildir.
1. Yatağa abdestli girmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Abdestli yatanın ruhu arşa yükselir ve gördüğü rüyalar doğru olur. Abdestsiz yatanın ruhu yükselmez, gördüğü rüyalar karışık olur, doğru çıkmaz." Abdestli yatan, gece ibadet eden ve gündüz oruç tutan kimse gibi sevap kazanır.
2. Misvaklanıp sağ yanı üzerine, kıbleye karşı yatmak sünnettir. Uyku, ibadetleri kuvvetle ve sağlam yapmak niyeti ile olursa ibadet olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Âlimlerin uykusu ibadettir.
3. Borçları ve önemli işleri olan kimse vasiyetini yazmadan yatmamalıdır. Çünki, sabaha çıkacağını kimse bilemez. Eğer vasiyetsiz ölürse kıyamete kadar konuşamaz. Ölüler kendini ziyaret eder, onunla konuşmaya çalışırlar fakat o, cevap veremez. Bu miskin vasiyetsiz ölmüş derler. Vasiyet olarak, varsa kul borçlarını, namaz ve oruç kazaları gibi Hak borçlarını yazmalı, ölümünden sonra ne yapılmasını istiyorsa bildirmelidir.
4. Günahlarına tövbe edip uyumalıdır. Herkese iyilik yapacağına, uyandığı zaman kimseye fenalık etmeyeceğine niyet ederek yatmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Hiç kimseye zulüm ve kin hissi duymadan yatanın günahları affolur."
5. Yatarken, gece ibadete kalkmaya niyet etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Gece ibadet etmek niyeti ile yatan fakat uyku galebe çalıp sabaha kadar uyanamayan, niyeti sebebiyle gece ibadet etmiş gibi sevaba kavuşur. Uykusu da kendisine Allahü tealanın ihsan ettiği bir sadaka olur."
6. İyice uyku gelmeden yatmamalıdır. Kıymetli ömrü uyku ile geçirmemelidir, ihtiyaç kadar uyumalıdır.
7. Yatarken Âyet-el kürsi, üç ihlas ve bir fatiha, iki kul euzüyü okumalıdır, salevat-ı şerife getirmelidir. Amenerresulü'yü yatsıdan sonra okumayı âdet edinmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Gece Bekara sûresinin son iki âyetini okuyana, bu iki âyet her şey için kafidir."
8. Uykunun bir nevi ölüm, uyanmanın da dirilmek olduğunu düşünmelidir. Hazret-i Lokman, oğluna; Oğlum, ölümden şüphen varsa uyuma. Uyumak mecburiyetinde kaldığın gibi ölmeye de mahkumsun. Eğer dirilmekten şüphe ediyorsan, uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin, buyurmuştur.
9. Yatarken yarınki hayırlı işleri yapabilmek için istirahat etmeye, sabah namazına kalkmaya ve ertesi gün hayırlı işler yapmaya niyet etmeli. Böyle niyet edenin uykusu ibadet olur. Gece uyanınca dua etmeyi âdet haline getirmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Uykudan uyanınca Allahümmağfirli derse duası kabul olur."
10. Henüz sabah namazının vakti girmeden, yani seherde kalkmaya çalışmalıdır. Seher vakti kalkmak berekettir. Hele sabah namazının vakti girdikten sonra, güneş doğana kadar uyumak, rızık yönünden de zararlıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Sabah uykusu rızka manidir." İbn-i Abbas hazretleri sabah vakti oğlunu uyur görünce buyurdu ki; "Oğlum, rızıkların dağıtıldığı saatte uyunur mu. Bu saatte uyumak tembellik alametidir, unutkanlığa sebep olur." Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Yatarken Fatiha ve İhlas suresini okuyan, ölüm hariç her şerden emin olur. Yatarken Kafirûn suresini okuyan, şirkten beri olur. Yatarken Mülk suresini okumadan yatma, çünki, ölürsen kabirde sana yoldaş olur."
Her şeyi yaratan, terbiye eden, yetiştiren, her iyiliği yaptıran, gönderen hep Allahü teâlâdır. Kuvvet ve kudret sahibi yalnız Odur. O hatırlatmazsa, kimse, iyilik ve kötülük yapmayı irade, arzu edemez. Kulun iradesinden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse, hiçbir kimseye, zerre kadar, iyilik ve kötülük yapamaz. Kulun istediği her şeyi, O da irade ederse, dilerse yaratır. Yalnız Onun dilediği olur. İyilik ve kötülük yapmayı, çeşitli sebeplerle hatırlatmaktadır. Merhamet ettiği kulları kötülük yapmak irade edince, O irade etmez ve yaratmaz. İyilik yapmak irade ettikleri zaman, O da irade eder ve yaratır. Böyle kullardan hep iyilik meydana gelir. Gazap ettiği düşmanlarının kötü iradelerinin yaratılmasını, O da irade eder ve yaratır. Bu kötü kullar, iyilik yapmak irade etmedikleri için, bunlardan hep fenalık hasıl olur.
Demek oluyor ki, insanlar, bir alet, bir vasıtadır. Katibin elindeki kalem gibidir. Şu kadar var ki, kendilerine ihsan edilmiş olan İrâde-i cüz'iyelerini kullanarak, iyilik yaratılmasını isteyen, sevap, kötülük yaratılmasını isteyen, günah kazanır. Allahü teâlâ, insanların istekli işlerini onların iradeleri ile yaratmasını ezelde dilemiştir. İşlerin insan iradesi ile yaratılması, ezeldeki ilahi irade ile yaratılması demektir.
Her şeyi yaratan, terbiye eden, yetiştiren, her iyiliği yaptıran, gönderen hep Allahü teâlâdır. Kuvvet ve kudret sahibi yalnız Odur. O hatırlatmazsa, kimse, iyilik ve kötülük yapmayı irade, arzu edemez. Kulun iradesinden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse, hiçbir kimseye, zerre kadar, iyilik ve kötülük yapamaz. Kulun istediği her şeyi, O da irade ederse, dilerse yaratır. Yalnız Onun dilediği olur. İyilik ve kötülük yapmayı, çeşitli sebeplerle hatırlatmaktadır. Merhamet ettiği kulları kötülük yapmak irade edince, O irade etmez ve yaratmaz. İyilik yapmak irade ettikleri zaman, O da irade eder ve yaratır. Böyle kullardan hep iyilik meydana gelir. Gazap ettiği düşmanlarının kötü iradelerinin yaratılmasını, O da irade eder ve yaratır. Bu kötü kullar, iyilik yapmak irade etmedikleri için, bunlardan hep fenalık hasıl olur.
Demek oluyor ki, insanlar, bir alet, bir vasıtadır. Katibin elindeki kalem gibidir. Şu kadar var ki, kendilerine ihsan edilmiş olan İrâde-i cüz'iyelerini kullanarak, iyilik yaratılmasını isteyen, sevap, kötülük yaratılmasını isteyen, günah kazanır. Allahü teâlâ, insanların istekli işlerini onların iradeleri ile yaratmasını ezelde dilemiştir. İşlerin insan iradesi ile yaratılması, ezeldeki ilahi irade ile yaratılması demektir.
Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Buhârî "kuddise sirruh" hazretleri buyurdular ki;
Bizim yolumuzda olan kimselerin şu üç edebi gözetmesi gerekir: Birincisi; Allahü teâlâya karşı edebdir. Ya'nî, zâhirî ve batınî ile tamamen kulluk içinde olmalı. Allahü teâlânın bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınması ve Allahü teâlâdan başka herşeyi, mâsivâyı terketmesidir. İkincisi; Resûlullaha "aleyhisselâm" karşı edeb: Bu da iş ve hâllerde O'na uymaktır. Üçüncüsü; Hocasına karşı edeb: Çünki, kendisinin Resûlullaha "aleyhisselâm" uymasına, Hocası vâsıta olmuştur. Bu bakımdan, Hocasını hiçbir zaman unutmamalıdır.
Resûlullahın "aleyhisselâm", benim ümmetim buyurduğu ümmet, İbrâhim aleyhisselâmın Nemrud'un ateşinden kurtulduğu gibi Cehennem ateşinden kurtulurlar. Çünki, Resûlullah "aleyhisselâm"; "Benim ümmetim, dalâlet üzerinde birleşmez" buyurdu. Buradaki ümmetten maksad, hakîkî ümmettir. Ya'nî Resûlullaha "aleyhisselâm" tâbi olan ümmettir. Bunun için Resûlullah "aleyhisselâm" buyurdu ki: "Benim ümmetim üç kısımdır. Birincisi da'vet ümmeti (müslüman olmayanlar), ikincisi icabet ümmeti (müslüman olanlar), üçüncüsü de müteâbât (tam uyanlar) ümmeti