Taha Kılınç
Ahirete yaramayan dünyalıklar
Ölümden önce olan herşeye dünyâ denir. Bunlardan, ölümden sonra fâidesi olanlar, dünyâdan sayılmaz. Âhıretden sayılırlar. Çünki dünyâ, âhıret için tarladır.
Âhırete yaramayan dünyâlıklar, zararlıdır. Harâmlar, günâhlar ve mubâhların fazlası böyledir.
Dünyâda olanlar ahkâm-ı islâmiyyeye uygun kullanılırsa, âhırete fâideli olurlar. Hem dünyâ lezzetine, hem de âhıret ni'metlerine kavuşulur. Mal iyi de değildir, kötü de değildir. İyilik, kötülük, onu kullanandadır.
O hâlde, mel'ûn olan, kötü olan dünyâ, Allahü teâlânın râzı olmadığı, âhıreti yıkıcı yerlerde kullanılan şeyler demekdir. Kendini ve Rabbini unutup, lezzetlerine, şehvetlerine düşkün olanlar, yolda hayvanının süsü ile, palanı ile, otu ile uğraşıp, arkadaşlarından geri kalan yolcuya benzer.
Çölde yalnız kalıp, helâk olur. İnsan da, ne için yaratılmış olduğunu unutup, dünyâ zînetlerine aldanır, âhıret hâzırlığı yapmazsa, ebedî felâkete sürüklenir. Dünyâ sevgisi âhırete hâzırlanmağa mâni' olur. Çünki, kalb onu düşünmekle, Allahı unutur. Beden, onu elde etmeğe uğraşarak ibâdet yapamaz olur.
Dünyâ ile âhıret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir kimse, ibâdetini yapmaz ve geçiminde, kazancında Allahü teâlânın emrlerini ve yasaklarını gözetmezse, dünyâya düşkün olmuş olur. Allahü teâlâ herkesin kalbini bundan soğutur. Bunu kimse sevmez.
Hastalık da, fakirlik de, zenginlik de, makam da, mevki de geçer ama zâlimin zulmü mazlumun boynunda hesap yerine gelir ve zâlimden hakkını alır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, kıyamette buyurur ki: Dünyada bir gün beni hatırlayıp anan Müslümanı, benden bir kerecik korkan Müslümanı, Cehennemden çıkarın!)
(Gece ibadet edemeyen, malını hayra sarf edemeyen kimse, Allahü teâlâyı çok ansın!)
(Size mecnun deninceye kadar Allahü teâlâyı çok anın!)
(Münafıklar, mürai [riyakâr] deseler de Allahü teâlâyı çok anın!)
(Tenhada Allahü teâlâyı zikreden, kâfirlerle tek başına savaşan gibidir.)
(Şükreden kalb, zikreden dil, uygun bir ev ve saliha bir kadına sahip olan, dünya ve ahiretin hayrına kavuşmuş demektir.)
Seyyid Emîr Külâl "kuddise sirruh" hazretleri inzivadan çıktıktan sonra buyurmuş ki; "Allahü teâlâdan üç şey istedim:
1- Beni affetmesini,
2- Talebelerimi affetmesini,
3- Beni sevenleri affetmesini.
Bu üç isteğimin kabûl olduğu, hattâ senin mutfağındaki sineğin üzerine konduğu kimsenin de affolunacağı müjdesi verildi.