Taha Kılınç
Tatlı yaşayışın dizgini
MOLLA CÂMÎ "rahmetullahi aleyh" hazretleri buyurdular ki;
Akıllılar, ölümle sona eren her nîmeti, nîmetten saymazlar. Ömür, ne kadar uzun olursa olsun ölüm yüz gösterince, o uzunluğun ne faydası olur? Nîmetin değeri, sonsuz olmasında ve yok olmak tehlikesinden uzak bulunmasındadır.
Üç zümreye, üç şey çirkin düşer: Pâdişâhlara sertlik, âlimlere mal sevdâsı, zenginlere cimrilik.
İhtiyarlık, gençliğin sonu ve netîcesidir. Netice ise, başa bağlıdır. Gençliğini iyi geçirenin, ihtiyarlığının da iyi geçeceği umulur.
Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir.
Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa, Allahü teâlânın rızâsına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz.
Önceden Allahü teâlânın adını dile getirip, O'nu övmeden mübârek bir işe başlayan kimse, cılız bir kuş gibi uçmağa güç yetiremez. Gâyesine ulaşmadan kanatları kırılır, bir daha kalkmayacak gibi yere düşer.
Lokman Hakim oğluna şöyle dedi:
"Ey oğul! Ateş gelirken ondan nasıl emin olunur? Dünyadan ayrılmak muhakkak iken, ona nasıl meyledilir? Ölüm nasıl akıldan çıkar? Onun geleceğinden aslâ şüphe edilmez. Uyuduğun gibi öleceksin.
Ey oğlum! İnsanın üç şeyi vardır: Rûhunu Azrâil aleyhisselâm alır. Hayır veya şer ne ise; ameli kendisine kalır. Bedenini de kurtlar yer ve toprak çürütür.
Abdullah bin Dînar hazretleri, ahlâkça Tâbiînin en ileri gelenlerinden idi. Ebû Hamza bir gün kendisine; "Allahü teâlâya yaklaşmak nasıl olur?" diyerek nasîhat isteyince;
"İnsanlardan uzak ve yalnız olduğunda kısaca her zaman Allah'tan kork. Beş vakit namazını cemâatle kıl. Yönünü harama çevirme, böylece, Allahü teâlâya yaklaşanlardan ol." buyurmuştur.
Allahü teala Kur'an-ı kerimde buyuruyor ki; Sabırla ve namazla, Allahtan yardım isteyin. Ahirete giden yol, mutlaka namazdır. Namaz var, hayat var; namaz yok, gık! Dolayısıyla, namaz hayattır. Birisi sıla-i rahime, memlekete gitmek için devesini hazırlamış. Birisi gelmiş, ben de o tarafa gidiyorum. Gel beraber yola çıkalım, demiş. Tam yola çıktıklarında kulağına eğilmiş, ben iblisim, demiş. Öbürü, başımı derde sokacaksın, deyince, öyle olsa zaten sana söylemezdim. İnsanlar hep benden kaçıyorlar, şu yolculukta bari seninle iki laf edelim, demiş. Yola çıkmışlar, öğlen vakti olmuş, adam namaz kılmamış. İblis, herhalde ikindiyi bekleyecek, demiş. İkindi olmuş, gene namaz yok. Akşam vakti olmuş, gene namaz yok. Biraz daha gitmişler, yatsı vakti gelmiş; adam, ben yatıyorum, demiş. Şeytan, bir dakika. Ben şeytanım ama, sen benden betersin. Ben Rabbime bir kere isyan ettim, secde etmedim, bak başıma ne geldi. Lanetlendim, mahv oldum. Sen dört defadır cenab-ı Hakka isyan ediyorsun. Sana gelecek musibetten, beladan, ben de nasibimi alırım diye korkuyorum. Herkes kendi yoluna demiş ve kaçmış. Ezan mı okunuyor, cenab-ı Hak namaza gelin, diyor. Her şeye bahane olabilir, namaza bahane olmaz. Sabırla ve namazla cenab-ı Haktan yardım isteyin. Onun için, eğer dualarımız kabul olmuyorsa, kusurlarımızdan, hatalarımızdandır. Allah, sabredenlerle beraberdir. Konuşurken, giderken, gelirken, kimseyi incitmeyelim. Mü'min, herkesten dua alabilendir. Dua etmek, içinden gelecek. Eskiden yol keserler, köylülerin nesi varsa alırlarmış, sonra da alınlarına silahı dayayıp, biz haram yemeyiz, hakkını helal et, derlermiş. Bu, helallik mi?
"Falanca kimse, çok iyidir, şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu" demek de gıybet olur.