Bu satırları yazarken fosforlu rakamları olan bir çalar saat karşımda duruyor. Neredeyse yaşıtız. Tanıdığım ilk saat. Rengi yeşil. Daima on beş on beşi gösteriyor. Yazara doğduğu saati hatırlatıyor. Uzun yıllardır çalışmıyor. Bir Parkinson Hastası gibi sessiz! Randevusuna tam saatinde geliyor. Yazının kimin hakkında olduğunu biliyor gibi bir hali var…
Şu çalar saat “kelebek gibi uçmayı, arı gibi sokmayı” unutalı çok uzun bir süre geçti. Bu satırların yazarını, sabaha karşı Muhammed Ali'nin o destansı maçlarına kaldırdığını ise unutması mümkün değil!
*
Tartı günü bir araya geldiklerinde, şampiyon Muhammed Ali kendisinden mütemadiyen “Cassius Clay” diye söz eden Ernie Terrell'a dönüp bir kez daha “Neden adımı doğru söylemiyorsun, adamım?” diye çıkıştı.
Ali, Terrell'a “Bana vereceğin cevap seni ne kadar döveceğimi de belirleyecek!” diye bağırıyordu.
6 Şubat 1967'de Houston Astrodome'da 40 bin seyircinin izlediği Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonluğu “unvan maçında” Muhammed Ali Ernie Terrell'ı sayıyla yendi…
Maça damgasını vuran hadise, özellikle sekizinci raunttan itibaren Ali'nin her sarsıcı yumruğundan sonra Terrell'a “Söyle benim adım ne?” diye sormasıydı!
Vurdukça soruyor; sordukça da vuruyordu:
“Benim adım ne, söyle Tom Amca?”
*
“Tom Amca” mı? Harriet Beecher Stowe'un “Uncle Tom's Cabin” (1852) adlı romanındaki sadık siyahî karakter!
Beyazların kabullenmesine pek hevesli olup bu yolda onların değerlerini benimseyen siyahlar için kullanılan hayli olumsuz “Tom Amca” tabirini, Muhammed Ali “Ernie Amca” için seslendiriyordu.
*
Maç boyunca, Ali rakibiyle sürekli bu şekilde konuştu…
Aynen Terrell gibi kendisine “Cassius Clay” demekte ısrar edenlere karşı tepkiliydi: “Hiç kimse Sugar Ray Robinson'ı, Jack Benny'yi, Howard Cossell'ı, Edward G. Robinson'ı eski isimleriyle çağırmıyor. Bunu bana niye yapsınlar ki?” diye düşünüyordu.
Muhammed Ali, Terrell zaferinden sonra dünyanın dört bir tarafından tebrik mesajları almış, ancak Beyaz Saray'a yine davet edilmemişti. Sonny Liston'ı yenip şampiyonluk unvanını elde etmesinin üzerinden üç yıl geçtiği halde, ABD Başkanı Johnson'ın üç yıl önce Müslüman olan boksöre “ambargosu” sürüyordu.
Johnson, Muhammed Ali'nin rakiplerini tutuyor, her maçtan sonra da hayal kırıklığı yaşıyordu. Johnson'ın da mensubu olduğu Derin ABD, “çare”yi Ali'nin unvanını elinden almakta ve onun boks lisansını iptal etmekte buldu!
*
Şampiyon Muhammed Ali, askere çağrılmıştı: “Tüm baskılara, yoğun hakaretlere, küfürlere, muhtelif saldırılara, hapis yatmasına" rağmen; dik durdu, direndi, gitmedi!
“Vietnam Savaşı'na katılmayacağım, bunu sadece inançlarım için yapıyorum. Vietnam'la hiçbir kavgam yok. Bana hiçbiri zenci demedi” diye konuşuyordu!
Amerikan Medyası, Muhammed Ali'ye açtığı savaşın dozunu artırmıştı. Meşhur boks yazarı Jimmy Cannon “Boksun mafyanın elinde olması, Siyah Müslümanlar'ın elinde olmasından daha iyidir” diyordu! Jimmy Breslin ise Muhammed Ali'ye hakarette sınır tanımayan gazetecilerden sadece birisiydi. Ali'den “Müslüman bir tahtakurusu” diye söz etmişti! Bir başka deyişle, Aydın Doğan'ın ortağı Donald Trump'ın sahneye çıkmasından “on yıllar” öncesiydi!
BEKLENMEYENİ BEKLE
30 Ekim 1974'te Zaire'nin başkenti Kinşasa'da “nakavt kralı” George Foreman'a karşı unvanını yeniden elde edebilmek için ringe çıkan Muhammed Ali'ye “hiç kimse” şans tanımıyordu!
Ali stadyumdaki odasından ayrılıp ringe doğru ilerlediğinde kendisine eşlik eden “köşe adamı” Bundini şöyle bağırıyordu:
“Kuzu geliyor hakkını almaya…
İndirin şaklabanı tahtından aşağıya!”
O esnada Muhammed Ali kendisinin ve rakibinin neleri temsil ettiğini düşünüyordu:
“Foreman da bir siyahtı; ancak o Beyaz Amerika'yı, Amerikan bayrağını, Hıristiyanlığı ve domuz etini temsil ediyordu!”
Ali'yi en geç üçüncü rauntta nakavt edeceğine kesin gözüyle bakan, unvan maçını “çantada keklik gören” Foreman mı; rauntlar ilerledikçe “rakibini indiremediği için” huysuzlanıyordu…
Sürekli ringin iplerine yaslanan, ısrarla savunmada kalan ve işte bu “tuhaf” taktikten ve inatçılığından dolayı antrenörü Angelo Dundee'nin bile tepkisini çeken Muhammed Ali, sekizinci raundun sonlarında hiç kimsenin beklemediği müthiş atağını “kombine yumruklarla” yapıyor ve George Foreman'ı yere seriyordu…
Sadece “George Foreman Amca”nın değil; İslam Düşmanı Derin ABD'nin “üstelik Afrika'da” nakavt olduğu andı!
Vietnam'da yenilen ABD, oradan çekilme kararını aldıktan bir yıl sonra; Muhammed Ali, gasp edilen şampiyonluk unvanını ikinci kez elde etmişti!
MEKÂNI CENNET OLSUN
32 yıldır Parkinson hastası olan ve “solunum yolu rahatsızlığı” sebebiyle tedavi gördüğü hastanede 74 yaşında vefat eden…
Bütün zamanların en iyi boksörü Muhammed Ali'ye Allah'tan rahmet diliyorum.