Taha Dağlı
Panama Sızıntısı: Kara para patronları kaç ülkeyi karıştıracak?
Panama Belgeleri'nin yayınlanması beni ciddi biçimde endişelendiriyor. Çünkü bunun bir kara para operasyonu olmadığını, vergi meselesi olmadığını, kayıt dışı para trafiğini insanların gözleri önüne serme kaygısı taşımadığını, çok daha büyük bir hesabın, hesaplaşmanın, projenin uzantısı olduğunu düşünüyorum.
Bu gerçek, adres seçilen ülkelerde büyük istikrarsızlıklar, toplumsal infialler, iç isyanlar ve çatışmalar çıkarılacağı anlamına geliyor. Bu ülkeler, sızıntının arkasındaki patronların, güçlerin çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn edilmek istenecek demektir. Yeni bir kasırga, fırtına yaklaşıyor demektir. Küresel ölçekte yeni bir müdahale şekli denenecek demektir.
Yeni Kadife Devrim; Arap Baharı, Gezi terörü mü?
Hedef ülkelerin siyasal kadrosu değiştirilecek, operasyonu yürütenlerle daha uyumlu kadroların ve liderlerin önü açılacak ve o ülkeler denetim altına alınacak demektir. O ülkelerin özgürlüğü, bağımsızlığı tehdit edilecek, belki uzun süreli istikrarsızlığa sürüklenecek demektir. En azından proje böyledir, bu yönde seyredecektir. Operasyonun büyüklüğü henüz ortaya çıkmadı ama daha birkaç gün içinde bu yönde işaretler belirginleşmeye başlamıştır.
WikiLeaks belgeleri gibi, Kadife Devrim projeleri gibi, Türkiye'dekiGezi Terörü gibi, Arap Baharı'nın sabote edilmesi gibi dünyanın bazı ülkelerine yönelik yeni bir siyasal müdahalenin, yeni bir toplumsal operasyonun geleceğine hazırlıklı olmalıyız.
Dikkat edilirse, genelde bizim coğrafya, Latin Amerika, Asya ülkeleri üzerinde oynanmaktadır. Onların toplumsal hassasiyetleriprovoke edilmektedir. Batı ile uyumsuz görünen, ona itiraz eden, kendi yolunu çizmeye çalışan ülkeler, liderler, siyasi kadrolar ve siyasi söylemler öne çıkarılmaktadır.
Bu bir istihbarat operasyonu
Her sızıntı bir operasyondur. Her deşifre bir siyasi projenin ve geleceğin işaretlerini verir. Bizler çoğu zaman bu tür bilgileri biraklama, temizleme, kirli dosyaları ortadan kaldırmazannederiz. Hukuk, adalet, vicdan çerçevesinden bakarız.Öfkelerimizi, itirazlarımızı bu kişi ve ülkelere yönlendiririz.
Siz sanıyor musunuz ki; birileri bu bilgileri ele geçirip, tamamenvicdani sebeplerle, insanlık onuru ve adalet adına, büyük bir hizmet aşkıyla servis ediyor, bütün insanlığı bu çirkin sömürü düzenine isyan etmeye davet ediyor, bu yönde bir bilinç oluşturmaya çalışıyor?
Sanmayın. Temkinli olun. Hatta tedirgin olun. Operasyonu yürütenler o çirkin düzenin tam merkezindeler. Küresel finans gücünün odağındalar. Muhtemelen bir örtülü operasyon yürütüyorlar. Ve eminim ki, ABD istihbaratından İngiliz istihbaratına ve Alman istihbaratına kadar herkes bir şekilde bu işin içinde.
Kayıtdışı ekonomiyi o patronlar yönetiyor
Çünkü küresel ölçekte kayıt dışı ekonomiyi, para trafiğini bu merkezler yönetiyor. Bu işler, onların bankaları üzerinden,istihbarat organları üzerinden, taşeron şirketleri üzerinden organize ediliyor. Küresel ölçekte ekonomik çatışma bu “merkez”le dünyanın geri kalanları arasındadır. Bu anlamda gerçekten bir dünya savaşı yaşanmaktadır.
Dünya ekonomisini yönetenler, bu gücün dünyayı da yönetme gücünün kaynağı olduğunu biliyorlar. Yıllardır da dünyayı böyle yönetiyorlar. Küresel iktidarı paylaşmaya yanaşmadıkları için de çatışmalar çıkıyor. Bir türlü çözülemeyen ekonomik kriz, işte bu paylaşımın yapılamamasından, yeni ortaklara itiraz edilmesindenkaynaklanıyor. Transatlantik merkez ekonomik patronluğunu da küresel iktidarını da kimse ile paylaşmıyor.
Bu paylaşım yaşansa ekonomik kriz de çözülecek. Güç haritasınetleşecek. Kaynaklar üzerindeki savaş hafifleyecek. Bu rahatlamabizim coğrafyadaki çatışmaları da büyük oranda ortadan kaldıracak. Ama öyle değil. Çatışma her geçen gün daha da sertleşiyor. Kaynaklar savaşı bizim coğrafyada harita taslaklarınadönüşüyor. Küresel çatışmanın bedelini biz ödüyoruz.
Demokrasi kartı bitti, iç isyan kartı devrede
Batı, işte bu iktidarı hiç paylaşmayan merkez, başkaldıran her güce saldırıyor. Onu zayıflatmaya, yeni bir aktörün ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyor. Bu amaçla daha önce demokrasi kartını kullanırdı. Sonra insan haklarını kullanımına açtı. Arada bir ülkelerde ekonomik krizler pazarladı ve o ülkeleri çökertti. Bunlar hep diz çöktürmeye, itaat ettirmeye dönük müdahalelerdi.
Ama 11 Eylül saldırılarından sonra ABD ve Avrupa'da bütünvatandaşlık yasaları, iç güvenlik yasaları, göçmen yasalarıdeğiştirildi. Olağanüstü hal yasalarına benzer, insan haklarını hiçe sayan çok ağır yasalar çıkarıldı. Bu durum, demokrasi ve insan hakları kartını onlar için kullanılamaz hale getirdi.
Ama durmadılar. Hedef ülkelere iç isyanlar, ayaklanmalar servis ettiler. Gürcistan'da, Ukrayna'da Kadife Devrim müdahaleleri uygulandı. Bunlar ekonomik, jeopolitik müdahalelerdi. O ülkeler tamamen istikrarsızlaştırıldı. Ardından WikiLeaks belgeleriyayınlandı. İlk bakışta bunun insani, vicdani tarafıyla ilgilendik. Çok geçmeden işin gerçek yüzü ortaya çıktı.
Gezi, 17 Aralık, terör ve yeni dalga
Arap Baharı patladı. Bütün Arap dünyası patlamak üzereydi zaten. Otoriter yönetimler on yıllardır kitleleri baskı altında tutuyordu ve bu bir şekilde patlayacaktı. Ama ilk bakışta bir halk devrimi, özgürlük mücadelesi olarak başlayan isyanlara müdahale edildi. Onlarıyönettiler ve Arap Baharı'nı bile coğrafyanınistikrarsızlaştırılması yönünde kullandılar.
Türkiye'de bütün bunlar denendi. Önce Gezi terörünü planladılar. Ülkeyi Ukrayna'ya çevireceklerdi. Olmadı 17 Aralık servis edildi. Ülkeyi Mısır'a çevireceklerdi. Dikkat edin bu müdahale “yolsuzluk söylemi” üzerine kurgulandı. Başaramadılar, terörü yeniden sahaya sürdüler.
Türkiye nasılsa buna direnemezdi. Örgütler birleştirilmiş, hazırlıklar yapılmıştı. Ama Türkiye, terör konusunda şaşırtıcı bir reaksiyon gösterdi. Hiç beklenmedik bir sertlikle müdahaleye başladı. Bu oyun bozuldu. Muhtemelen şimdi yeni bir senaryo deneyecekler. Bu senaryonun siyasi söylemi 17 Aralık'ta ortaya atılmıştı zaten.
17 Aralık bir model olarak kullanılacak
Bir ayrıntıyı hatırlayın. Türkiye'de denenen her şey daha sonra küresel ölçekte deneniyor. Mesela 28 Şubat bir darbe senaryosuydu ve uluslararası bir projeydi. 11 Eylül sonrası bütün dünyada aynı yöntem denendi. Batılılar 17 Aralık modelini de, bir çok ülkede denemeye girişeceklerdir. Anlaşılıyor ki, 17 Aralık müdahalesini planlayanlarla Panama Belgeleri arasında bir bağ var. En azından söylem ortaklığı var.
Onların demokrasi, insan hakları ve değerler üzerinden bölgemize ve dünyaya söyleyecek hiçbir sözü kalmadı. Kredileri tamamen tükendi. Yeni bir yol keşfettiler. En provokatif yöntem buydu. Kitleleri harekete geçirmek için en hassas oldukları alanları istismaredeceklerdi. Zaaf alanları üzerinden projeler geliştiriyorlardı artık.Yolsuzluklar, kayıt dışı trafik, mezhep savaşı gibi.
Dikta edin, Panama Belgeleri bu anlamda yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. Şimdi Rusya'yı vuruyorlar. Pakistan'ı vuruyorlar. Belki Türkiye'yi vuracaklar. Hedeflerindeki başka ülkeleri de yıpratacaklar. İşte tam o sırada içerideki operasyonel güçleriharekete geçecek, bazıları da saflıklarından bu dalgaya katılacaklar. Bütün sızıntıların bir şekilde Soros çevreleri ile bağlantılı olması da bu tezi besler nitelikte.
Trilyon dolarları onlar yönetiyor
Kara paranın patronları, kayıt dışı ekonomiyi yöneten aç gözlüler, milletlerin bu yöndeki hassasiyetlerini istismar edip, hükümranlıklarını sağlama alma derdinde. İtiraz edenleri saf dışı etme çabası içinde.
Dünya ekonomisinin yüzde ellisi kayıt dışı bana göre. Bu ekonomiyi işte bu merkezler yönetiyor. Sadece Ortadoğu'da yıllık bir trilyon dolarlık kayıt dışı para dolaşıyor ve bu parayı da onlar yönetiyor. Bütün bunlar istihbarat servisleri üzerinden yürütülüyor.Panama Belgeleri'nin de bir istihbarat operasyonu olduğunu, küresel ölçekteki ekonomik savaşın bir parçası olduğunu, hedef ülkelere yönelen siyasi ve toplumsal yıkım projeleri barındırdığını asla unutmayın.
Bu operasyonlardan o kadar çok gördük ki. Direnme hattının ülke ve millet sevgisinden geçtiğini keşfettik. Siz siz olun, bu tür senaryoları hemen sahiplenmeyin…