Cumhur İttifakı “Türkiye Ekseni” demiştik: Bin yıldır bu topraklarda ayaklarımızı bastığımız tek sağlam zemindir. Tarih yapıcı irade ve akıldır. Coğrafya ve vatan eksenli mücadele tarzımızdır, mayamızdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Venezuela dönüşü şu uyarıyı yaptı: “Sayın Bahçeli ile bir araya gelmemiz vazgeçilmezdir. Muhakkak bir araya gelmemiz gerekir. Çünkü biliyorsunuz bazıları rahat durmaz, durmadan karıştırmanın gayreti içine girer. Onlara bu fırsatı vermemek için Cumhur ittifakı’nı çok sağlam çok diri tutmamız gerekiyor.”
Kritik bir uyarı bu. Türkiye’nin ve bölgenin içinde bulunduğu duruma, dünyada hızla artan sert rüzgarlara, Türkiye’nin ve ülkelerin yeni savunma pozisyonlarına bakarak uyarının ne anlama geldiğini kavrayabiliriz.
Türkiye kendi havzasına, tarihsel sözüne dönmüştür
Bu yüzden de, tarihin kırılma dönemlerinden bir yenisini daha yaşadığımız bu zamanda “Türkiye Ekseni”ni yeniden inşa etmemiz kaçınılmazdır, bir varoluş mücadelesidir. Çünkü küresel ölçekte bütün ülkelerin ekseni kaymış, coğrafya ölçeğinde güç denklemi yerle bir olmuş, ülkelerin imhasına dönük projeler sahaya sürülmüştür.
Türkiye de bu gerçekten hareketle kendi savunma mevzisine, yerli havzasına, tarihsel sözüne dönmüştür. Söz konusu dönüş, “yerleşme”, Bu yeniden ayağa kalkma mücadelesi, 21. yüzyıla dönük en keskin hesaplaşmamızdır.
Kendimizi, ülkemizi, vatan ve coğrafyamızı diri tutacaksak, ayakta tutacaksak bu ekseni daha da güçlendirmek zorundayız. Daha geniş toplumsal tabana yaymak, kitleler üzerindeki etkisini daha da güçlendirmek. Bu anlamda bir bilinç inşa etmek zorundayız.
Kim, hangi cephede? Geçmiş ve gelecek ayrışmasıdır bu..
İşte burada, “kim hangi cephede, hangi kimlik üzere” sorusu çıkıyor karşımıza. Yerli olan, bizden olan, bize ait olan ile çokuluslu cephede yer alan arasındaki ayrışma sadece bir toplumsal ayrışma değil, bir geçmiş ve gelecek ayrışmasıdır.
Bu ayrışmayı yapanlar dışarıdandır, ayrışmanın içerideki taraftarları “Türkiye Ekseni”ne karşı çokuluslu müdahale cephesinde yer alanlardır. Son on yılda, on beş yılda bunun çok sayıda örneğini gördük. Bugün ve yarın yine göreceğiz. Seçim öncesi içerideki hareketlenmelerde bu işaretleri bir kez daha alıyoruz.
Ayrışmanın mimarı onlar, bu yeni kuruluş sözleşmesidir..
Hem bunu yapıp hem de “Türkiye’de toplumsal bölünme yaşanıyor” diyenler bu ayrışmanın gerçek mimarlarıdır. Bu yüzden Cumhur İttifakı, seçim ittifakının, Ak Parti veya MHP hedeflerinin çok ötesinde bir kuruluş, yeniden yükseliş sözleşmesidir.
Hiç kimse bunu etnik bir meseleye indirgemesin. Hiç kimse bunu CHP ve diğerlerinin oluşturduğu “çokuluslu çatı projeleri”ne karşı bir savunma gibi algılamasın. Evet, bir savunma kalkanı inşa etme çabasıdır. Ama bundan daha ötesi vardır: Türkiye’nin sadece bugünü değil, geleceğini inşa etme çabasıdır.
Yerli eksene karşı kimlerin biraraya geldiğine, kimlerin dışarıda kimlerle iş tuttuğuna, bu ülkenin bekası için, kendi havzasına dönüşüne karşı kimler ne tür işbirliği ağları ördüğüne dikkat edin.
Cumhur İttifakı’na saldıracaklar: Korktukları da başlarına gelecek..
Onların en büyük hedefi, seçimler, seçim sonuçları değil. Hedef doğrudan Cumhur İttifakı’dır. Bundan sonra içeriden ve dışarıdan bütün saldırılar bu yapıya gelecektir. O omurgayı çökertmeden Türkiye içinde, çevresinde hiçbir senaryoyu uygulayamayacaklarını pekala biliyorlar çünkü. En büyük kabusları ise, söz konusu eksenin daha da güçlenmesi, toplumsal tabanının dana da genişlemesidir.
Korktukları da başlarına gelecektir. Tarih dönmüştür, bu tarihi yeniden geriye çevirmek onların güçlerinin çok ötesindedir.
Haber7 yazarı Taha Dağlı "Katar-Suudi Arabistan anlaşmasının şifreleri"...