Taha Dağlı
Son bin yılın 3. dalgası..
Artık dışarıya yöneleceğiz. Gözlerimiz de, ufkumuz da, mesaimiz de dışarıya dönük olacak. Artık sesi içeride değil, dışarıda duyulan, gücü içeride olduğundan çok daha fazla dışarıda hissedilen bir Türkiye inşa edeceğiz. İçeriye değil dışarıya konuşan bir ülkeye güç vereceğiz, o ülkeyi omuzlayacak, onu coşturacağız.
Bölgemize, Batı’ya, Doğu’ya, dünyaya bakacağız. Sadece Batı’ya değil, sadece Atlantik çevresine değil, Afrika’dan Latin Amerika’ya, Orta Asya’dan Güney Asya’ya ve Pasifik’e kadar, yeryüzünün güç haritasının bütün detaylarına, kaynak haritasının bütün köşelerine, kültür ve kimlik atlasının her sayfasına dikkatle bakacağız, okuyacağız, öğrenip ona göre kendimize yeni yollar çizeceğiz.
Yüzlerce yıldır Batı’ya akan, ısrarla ve durmaksızın Batı’ya doğru giden, gittikçe kendini dönüştüren, gittikçe kendini geliştiren, gittikçe güç kazanan, gittikçe tarih dönüştüren milletimiz, bundan sonra dünyanın dört bir yanına bakacak.
Yüz yılın bütün anlayışını kökünden değiştiren “yeni durum” işte budur!
Batı dünyası dört yüz yıllık küresel hükümranlığının sonuna gelmişken, Doğu’da olağanüstü güç yükselişlerine tanık olurken, bizler o tarih dönüştürücü misyonu yeniden yükleniyoruz.
Yeniden Selçuklu, yeniden Osmanlı oluyoruz. 20. Yüzyıl Cumhuriyet’i için yeni bir yükseliş tarihi biçimlendiriyor, bu coğrafyadaki üçüncü büyük dalganın temellerini atıyoruz. Pazartesi günü Külliye’de tanık olduğumuz, bu tanıklığın farkında olan herkesi olağanüstü heyecanlandıran şey işte budur.
Son yüz yılın bütün anlayışını, algılamasını, tanımlamalarını kökünden sarsan, değiştiren “yeni durum” işte budur. Başkan Erdoğan’ın kuruluşunu, öncülüğünü oluşturduğu şey, yüzyılların yeniden biçimlendirilmesinden başka bir şey değildir.
Dünya, bu “yeni Türkiye” ile ilişkiyi yeniden tanımlayacak
İşte biz, önce bunu anlayacağız, ne olduğunu kavrayacağız, nereye, nasıl yürüdüğümüzü öğreneceğiz. Ondan sonra bu ülkenin nasıl bir yürüyüşe çıktığını göreceğiz. Bugünden sonra Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da nasıl bir Türkiye algısı, gerçeği olacağını önce biz farkedeceğiz. Bu ülkeye inancımızı, güvenimizi, ona verdiğimiz değeri yeniden tanımlayacağız.
Artık dünyanın merkez ülkeleri bambaşka bir Türkiye tartışıyor olacak. Bambaşka bir Türkiye ile iş yürütme durumunda kalacak. Dostlukları da düşmanlıkları da, ortaklıkları da farklılıkları da bu yeni duruma göre biçimlenecek, yeniden formatlanacak. Birçok ülkenin tavrında radikal değişiklikler göreceğiz. Birçok ülkedeki Türkiye düşmanlığında değişimler göreceğiz, bazıları yumuşarken bazıları daha da sertleşecek.
Kimse yeniden iç operasyon ihaleleri peşine düşmesin!
Çünkü bu ülke, sadece devletin merkez iktidar alanına güç vermiyor, yepyeni bir sistem kuruyor, yepyeni bir yapı inşa ediyor, yepyeni bir kuruluşun temellerini atıyor, sistemik dönüşümün bütün detaylarını yeniden biçimlendiriyor, yüzyılların birikimiyle yüz yıllara dönük bir hazırlık yapıyor.
Artık, yıllardır gözlerimizi kör eden, enerjimizi tüketen, kör/kısır tartışmalarla kaynaklarımızı harcadığımız meseleleri çözmüş, bir kenara bırakmış, bunlar üzerinden içeriye müdahale kapılarını kapatmış, yerli olanın dışında bütün yabancı unsur ve etkileri kontrol altına almış bir ülke olacak.
Artık hangi siyasi çevre olursa olsun, hangi siyasi kimlik olursa olsun, bu ülkede “iç operasyonel yapılar” olarak dizayn edilemeyecek, sahaya sürülemeyecek.
Silahlı yada silahsız müdahale unsurları..
Artık 15 Temmuz gibi, PKK terörü gibi, entelektüel terör mekanizmaları gibi, silahlı ya da silahsız müdahale unsurları istediği hareket alanını bulamayacak. Artık Avrupa ve ABD’den iktidar dilenen, bu güçle içeriye yönelenler, proje hareketler, paket servisler milletimizin zihinlerini bulandıramayacak.
Çünkü devlet kadar toplum da, resmi alan kadar sivil alan da, kurumlar kadar medya da, bütün toplumsal iletişim alanları da yerlileşiyor. Artık direnç sadece devlette değil, toplumun her katmanında, bu ülkenin her köşesindedir.
Öncelikle zihinlerimizi özgürleştirip, devlet ve toplumsal akıl ve idrakimizi, ferasetimizi öne çıkarıp, büyük bir gelecek yürüyüşüne çıkıyoruz. Bu yüzden artık küçük kavgaları, tartışmaları, hesapları, beklentileri, bunlara göre doğru/yanlış kalıplarını, iyi/kötü tanımlarını terk edeceğiz.
Kendimizi Türkiye’ye ayarlamak: Daha büyük dava, mücadele yoktur
Bunlara göre düşünce, siyasi duruş belirlemeyeceğiz. Hepimiz, herkes, her siyasi çevre, her cemaat, her sivil kuruluş kendini Türkiye’ye ayarlamak zorundadır. Bu büyük yürüyüşe ayarlamak zorundadır. Bu tarih yükselişine ayarlamak zorundadır. Ülkemizin ve milletimizin önünde bundan büyük dava, bundan büyük hedef, bundan büyük mücadele alanı, konusu yoktur.
Artık ekonomimiz de, siyasetimiz de, insani ilişkilerimiz de küresel ve bölgesel ölçekli olacaktır. Sözlerimiz de, yürüyüşümüz de, projelerimiz de, hesaplarımız ve hayallerimiz de küresel ölçekli olacaktır. Barış arayışlarımız da, savunma arayışlarımız da, ulus-üstü ittifak arayışlarımız da, kendimize bakışımız da, milletimize inancımız da, bu ülkeyi ve devleti ulaştıracağımız yükseklik de küresel ölçekli olacaktır.
Çok büyük bir hesaptan, hedeften söz ediyorum
Kim, nereye atandı, kim kimin adamı, kimlere fırsat verildi ya da verilmedi türü bakış açısı, duruş biçimi yeni dönemde anlamsızlaşacaktır. Çok bir üst hesaptan, hedeften, idealden söz ediyoruz. Bu hedefi, hesabı sulandıracak, zayıflatacak girişimlerden kaçınılmalıdır. Kendini hala orada, o seciyelerde kuranlar büyük yükselişte yolda kalacak, dalgayı ıskalayacak, eski defterler arasında kaybolup gidecektir.
Şahsen, Türkiye’nin büyük değişimini böyle görüyorum, böyle anlıyorum, böyle okuyorum. Türkiye’deki yeni kuruluşa, bu değişimle aynı anda yaşanan dünyadaki değişime bakıp bunları görüyorum. Çok büyük fırsatların, çok büyük mücadelelerin gelecek yüzyılları belirleyeceğini, biçimlendireceğini biliyorum.
Son bin yılın 3. Dalgası: Kendimi burada konumlandırıyorum
Bu yüzden de kendimi burada konumlandırıyorum. Ne kadar destek verebilirsem, ne kadar o fotoğrafa katkıda bulunabilirsem, ne kadar mücadele içinde olursam milletimizin tarihine, geleceğine o kadar katkı yapmış olacağımı düşünüyorum.
Kişisel mücadele alanım budur, böyle olmaya da devam edecektir. Bu ülkenin gençlerine, yeni kurucu nesil, kurucu kuşak içinde yer almaları için, böyle bir mücadele için seferberlik bilinci, kimliği öneriyorum.
Kim, ne derse desin, Türkiye’nin büyük dönüşümü tamamlanacak, geri dönüş olmayacaktır. Coğrafyamızdaki bin yıl içinde, üçüncü büyük yükseliş dönemi başlamıştır ve devam edecektir. Hepimiz, bulunduğumuz yerde mücadeleye katılmak zorundayız. Herkesin sorumlu olduğu şey budur.