Taha Dağlı
Katar-Suudi Arabistan anlaşmasının şifreleri
Haber7 yazarı Taha Dağlı "Katar-Suudi Arabistan anlaşmasının şifreleri" adlı köşe yazısında, dün imzalanan mutabakatın detaylarını yazdı.
Dağlı yazısında, Katar ile diğer Körfez ülkeleri arasındaki krizinin en başından bugüne kadarki süreci anlattı ve Türkiye'nin Doha'ya verdiği desteğe değindi.
Dünkü anlaşma ile bazı kesimlerin "Türkiye'nin çok sevdiği Katar, Türkiye'yi satar mı?" beklentisine girdiğini, ancak bunun başarılı olmayacağını belirten Dağlı, "Aksine kazanımlar daha da artabilir. Zira Katar'la barışan Suudi Arabistan, Biden dönemiyle Türkiye'yle daha yakın ilişki içerisine girme ihtiyacı hissedecektir" ifadelerini kullandı.
Hatırlanacağı üzere Suudi Arabistan, Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltmek amacıyla harekete geçmiş ve Kral Selman'ın Ankara'ya çeşitli mesajlar göndermişti. Karşılıklı açıklamaların ardından iki ülkenin dışişleri bakanı bir görüşme gerçekleştirmişti.
İşte Taha Dağlı'nın o yazısı;
Katar’a yönelik ambargo kaldırıldı. Peki bu durum özellikle Türkiye açısından ne anlama geliyor?
Kriz 2017 Haziran ayında patlak vermişti.
Suudi Arabistan ile BAE öncülüğünde, Katar’a yönelik ambargo başlatılmıştı.
Katar’a dayatılan bir çok şart vardı.
En başında da İran konusu geliyordu.
Evet, Katar’ın bir körfez ülkesi olarak İran’la ticari ilişkileri mevcuttu.
Ve Suudi Arabistan bundan rahatsızdı.
Ne var ki Katar’ı İran’la ticaret yaptığı için cezalandıran BAE, Körfez ülkeleri arasında İran’la en büyük ekonomik hacme sahip olan ülkeydi, bu durum hiçbir zaman sorgulanmadı.
ABD Başkanı Trump’ın Mayıs 2017’deki Suudi Arabistan ziyareti ve meşhur küre önünde verdiği poz sonrası ortaya çıkan Katar krizi, BAE için önemli bir kazanımdı.
BAE, bu süreçte Suudi Arabistan’ı kendi kontrolüne alıp, ABD-İsrail’e yaklaştırdı.
Çünkü Katar krizi sonrası Suudi Arabistan’da büyük değişikler yaşandı.
Muhammed bin Selman, o sürece kadar Kral’ın oğlu ve savunma bakanıydı. Veliahtlık sırasında ise kendinden önce gelenler bulunuyordu.
Katar krizi sonrası ABD’nin desteği, BAE’nin hamleleriyle Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman, rakiplerine yönelik agresif politikalar uyguladı, neticesinde birinci veliaht oldu. Ülkenin iç ve dış politikasında Kral Selman’dan ziyade en etkin isim haline geldi.
Katar, ABD’nin oluşturduğu kendisine yönelik bu ittifakın dayatmalarına boyun eğmedi.
Ambargo başlatılmıştı.
Katar geri adım atmadı.
Devreye ise Türkiye girdi.
Türkiye’den ithalat arttırıldı.
Katar’a yönelik ambargonun yanı sıra BAE-Suudi Arabistan öncülüğünde Doha’ya karşı askeri bir müdahale de gündemdeydi.
Katar’ı işgal planına karşı en önemli adım Türkiye’den geldi.
Türkiye’nin askeri hamlesiyle, Katar olası işgale direnç kazandı.
Katar’daki Türk askeri, işgal planını yürüten güçlere yönelik de caydırıcı bir unsur olarak kayıtlara geçti.
3,5 yıllık süreçte Katar, Türkiye ile ilişkilerini güçlendirdi.
Hatta son bir yıldır İsrail ile de bir takım görüşmeler gerçekleştirdi.
Katar ile diğer körfez ülkelerini kafa kafaya tokuşturan Trump yönetimi de Katar’la ticareti genişletti, Trump hem Suudi Arabistan’a hem de Katar’a silah sattı.
Trump seçime giderken, BAE ile İsrail’i normalleştirdi. Bu zincire Bahreyn, Sudan ve Fas’ı da dahil etti.
Seçim sonrası ise Katar ile Suudi Arabistan’ı barıştırdı.
Trump’ın Ortadoğu’da çizdiği haritaya bakıldığında, BAE-Suudi Arabistan-Bahreyn’den İsrail’e uzanan bir koridor ortaya çıkıyor. Basra Körfezinde İran’ı by-pass eden, İsrail limanlarını güçlendiren, Kızıldeniz-Akdeniz arasında bir koridordan bahsediyoruz. Belli ki Trump giderayak, bölgedeki önemli bir güç olan Katar’ın denklem dışı bırakılıp, İran’ın kucağına itilmesine razı olmamış.
İran-Çin karşıtı ticari güzergah planını pekiştirmek adına Katar’a verdiği 3,5 yıllık cezayı ortadan kaldırarak, Doha’yı kendi kurmaya çalıştığı düzene dahil etmiş.
Tabi Suudi Arabistan ile Katar arasındaki anlaşmanın tüm detayları bilinmiyor. Maddeler tek tek açıklandığında, Katar’ın Trump’ın kurduğu düzende, nasıl bir ticari role sahip olacağı daha net ortaya çıkacaktır.
İki ülke arasındaki ambargo kalktı. Ancak başka başka krizler devam ediyor. Filistin, Müslüman Kardeşler, Suriye, Libya gibi meselelerin yanı sıra bizzat Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman’ı direkt alakadar eden Kaşıkçı cinayeti, Katar’ın Suudi Arabistan’la ayrı düştüğü konular olarak göze çarpıyor.
Gelelim Türkiye’ye.
Katar ile Suudi Arabistan barışınca, Katar alerjisi olan kitle, doğal olarak, “Türkiye’nin çok sevdiği Katar, Türkiye’yi satar mı” beklentisi içerisine girdi.
Öncelikle şunu vurgulamak lazım.
Katar, 2017’den beri Suudi Arabistan’la kriz halinde.
Kriz öncesinde ise Türkiye ile ilişkileri yine iyiydi.
Krizden sonra daha da arttı.
Yani 2017 öncesine dönüş, Katar’ın Türkiye ile ilişkilerde bir zafiyet göstereceği anlamının çıkarılmasına kesinlikle müsaade etmiyor.
Aksine kazanımlar daha da artabilir.
Zira Katar’la barışan Suudi Arabistan, Biden dönemiyle Türkiye’yle daha yakın ilişki içerisine girme ihtiyacı hissedecektir.
Kaldı ki, Trump’ın yaptırdığı Katar-Suudi Arabistan anlaşmasının detayları tam olarak bilinmiyor.
Biden gelince belki de o detayların bir çoğu işleme bile sokulmayabilir.
Bu anlaşmada eğer illa bir kaybeden aranacaksa, bu asla Türkiye değildir. Ama BAE olabilir.
Çünkü krizin baş aktörü onlardı ve krizin ABD eliyle sonlandırılmasıyla Katar’a yönelik BAE tezlerinin hiç birisinin kabul görmediği de ortaya çıkmış oldu.