Muhammed bin Kutbüddîn-i İznîkî "rahime-hullahü teâlâ" hazretleri buyurdu ki, (Oruc tutanların bayramı, üç nev'dir: Câhiller bayramı, âlimler bayramı, Enbiyâ ve Evliyâ bayramı. Câhiller bayramı, akşam olunca, iftâr ederler. Ve istediklerini yerler ve içerler ve bizim bayramımız budur derler. Âlimler bayramı, akşam olunca, iftâr ederler. Eğer, Allahü azîm-üş-şân tutduğumuz orucdan râzı olduysa, bizim bayramımız budur derler. Eğer râzı olmadı ise, bizim hâlimiz nice olur, diye tefekkür ederler. Ammâ Enbiyâ ve Evliyâ bayramı, rü'yetullahdır. Onlar Allahü azîm-üşşânın rızâsına müştakdırlar.) İslam Ahlakı
Büyükler buyuruyorlar ki: "En büyük haram, en büyük günah, Cenab-ı Hakkı unutmaktır. Allahü tealayı unutarak yapılan her iş, iş değildir. Allahü tealayı unutarak yapılan her şey hiçtir. Ancak her amel ihlâsla, Allah için yapılırsa makbul olur. Oruç tutmak çok büyük ibadetdir. Ama rejim yapmak için oruç tutarsa on para etmez..."
Abdullah ibni Abbas hazretleri buyuruyor ki, (Günlerin en kıymetlisi Cum'a günüdür, ayların en kıymetlisi Ramazân-ı şerîf ayıdır. İşlerin en kıymetlisi ihlâs ile kılınan namâzdır).
|
|
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Oruçlu eğer yalan sözü ve onunla ameli bırakmazsa, Allahü teâlânın, onun yemesini ve içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur..)
[Buharî, Ebu Davud, Tirmizî]
İFTARDA ACELE ETMEK VE SAHURU GECİKTİRMEK...
Şernblâlî "rahmetullahi teâlâ aleyh", (Nûr-ül-îzâh) kitâbında buyuruyor ki, (Bulutsuz gecelerde iftârı çabuk yapmak müstehabdır). Kendisi, bu kitâbı şerh ederken buyuruyor ki, (Bulutlu gecelerde orucun bozulmasından korunmak için, ihtiyâtlı davranmalı [ya'nî, iftârı biraz gecikdirmelidir]. Yıldızlar görünmeden önce iftâr eden, ta'cîl etmiş olur). Bu kitâbın hâşiyesinde, Tahtâvî buyuruyor ki, (Orucu namâzdan önce bozmak müstehabdır. (Bahr) kitâbında [ve ibni Âbidînde] denildiği gibi, iftârda acele etmek, yıldızlar görülmeden önce, iftâr etmek demekdir). Akşam namâzını da, bu vaktde, ya'nî erken kılmak müstehabdır. Güneşin batdığı iyi anlaşılınca, önce E'ûzü ve Besmele okuyup, (Allahümme yâ vâsi'al-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. Bir iki lokma iftârlık yiyip, (Zehebezzama' vebtelletil-urûk ve sebetel-ecr inşâallahü teâlâ)denir ve yemeğe başlanır. Hurma veyâ su, zeytin yâhud tuz ile iftâr edilir. Ya'nî, oruc bozulur. Sonra, câmi'de veyâ evde, cemâ'at ile akşam namâzı kılınır. Bundan sonra, akşam yemeği yenir. Sofrada yemekleri yemek, bilhâssa Ramezânda uzun süreceğinden, akşam namâzının erken kılınması ve yemeğin, acele etmiyerek, râhat yenmesi için, az bir şeyle iftâr edip, yemeği düâdan ve namâzdan sonra yemelidir. Böylece, oruc erken bozulmuş, namâz da erken kılınmış olur.
DİŞ KİRASI
Eski Ramazan-ı şerif iftarlarının bize mahsus güzel âdetlerinden biri "diş kirası"dır. Misafirler, hâne sahibine veda ederken, bir miktar para veya değerli bir hediyelik eşya verilerek uğurlanırlardı. "Diş kirası" denilen bu hediyenin zarif gerekçesi, davetlilerin o gece zahmet edip gelerek, hâne sahibinin sevap kazanmasına vesile olmasıdır. Tabiî işin aslı, bu vesile ile muhtaçlara yardımda bulunmak, onları sevindirmektir. Bu sadece müslüman Türklere ait bir âdettir...
Fatih Sultan Mehmet dönemi sadrazamlarından Mahmut Paşa, tarihimizin ünlü cömert ve hayırseverleri arasındadır. Her vesileyle yoksullara yardım etmekten zevk alan Mahmut Paşa, Ramazan ayı geldiğinde kesenin ağzını büsbütün açardı. Hele, konağında verdiği iftar ziyafetleri dillere destandı. Buradaki ziyafetin, başka zengin evlerinde rastlanmayan bir özelliği olduğu için...
Onun sofrasında oruç açanlar, diş kirasına ilâveten her akşam, mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerlerdi. Dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle.... Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken, içine nohut biçimi verilmiş altınlar da attırırdı.
İşte bu olay, hâlâ hemen herkesin bildiği ve kullandığı bir atasözümüzün doğmasına sebep olmuştur: "Kısmetinde olan, kaşığında çıkar."
HURMANIN FAYDALARI
Dr. Kayed ve A. Kaye'nin tahlil raporudur:
1 - Hurma, bol A vitamini ihtiva eder. Bu da gece körlüğü için faydalıdır.
2 - Meyva şekeri bol olduğundan enerji kaynağıdır.
3 - Adaleleri kuvvetlendirdiği için, doğumda kolaylık ve rahatlık sağlar.
4 - B2 ve B12 vitaminlerini ihtiva ettiğinden, karaciğere yardımcıdır, bilhassa sarılık için bire birdir.
5 - Teskin eden, huzûr verici ilâhi bir ilâçtır.
6 - B1 vitamini ihtiva ettiği için, adaleleri kuvvetlendirir ve hareketlere yardım eder.
7 - Fosfor ihtiva ettiğinden, lüzumlu yerlere faydalıdır.
8 - İştah açıcıdır.
9 - Barsak tenbelliği için bir ilâçtır. Kalın barsaktaki zehirli maddeleri temizler.
10 - Demir ihtiva ettiği için, kansızlık (anemi) için önemli tedâvi vâsıtasıdır.
İMSAK VAKTİ
(Rıyâd-un-nâsıhîn) de diyor ki: (Bekara sûresindeki bir âyet-i kerîmede meâlen, (Beyâz iplik siyâhdan ayırd edilinceye kadar yiyiniz, içiniz!) buyurulmuşdur. Bu ipliklerin, gündüzün beyâzlığı ile gecenin siyâhlığı olduklarını anlatmak için, dahâ sonra (Fecrin) kelimesi nâzil oldu. Gündüzün beyâzlığı ile gecenin siyâhlığı, iplik gibi birbirinden ayrılınca, oruca başlanacağı anlaşıldı). (Mecma'ul-enhür) de ve (Hindiyye) de diyor ki, (Hanefî mezhebi âlimlerinin çoğuna göre, üfkun bir yerinde beyâzlık başlayınca, (İmsâk vakti) olup, oruca başlanır. Bundan [15]dakîka sonra beyâzlık üfk üzerine ip gibi yayılınca, sabâh namâzı vakti başlar. Böyle yapmak ihtiyâtlı olur. [Ya'nî, tedbirli, iyi olur]). Namâzı da, orucu da, bütün âlimlere göre sahîh olur. Oruca ikinci vaktden sonra başlamışsa, şübheli olur. Astronomik hesâblar ile birinci vakt bulunmakda ve takvîmlere birinci vakt yazılmakdadır. Şimdi, ba'zı takvîmlere ikinci vaktin hattâ bundan sonra başlıyan kızıllığın yayıldığı zamânın yazıldığı görülüyor. Bu yeni takvîmlere uyanların orucları sahîh olmaz. İmsâkin iki vakti arasındaki [On dakîka kadar] zamâna (İhtiyât zemânı) denir. Bu zamâna temkîn demek doğru değildir. İmsâki şübheli zemâna gecikdirmenin mekrûh olduğunu, (Bahr-ür-râık) sâhibi de bildirmekdedir. Hele kızıllığın sonunda başlanılan oruclar hiç sahîh olmaz.