Taha Kılınç
Muhabbet ve sevgi
11 Kasım 2016, Cuma
Kalp, muhabbet, sevgi yeridir. Muhabbet, sevgi bulunmayan kalp ölmüş demektir. Kalpte, ya dünya sevgisi, yahut Allah sevgisi bulunur. Dünya demek, haram olan şeyler demektir. Zikir, ibadet yaparak, kalpten dünya sevgisi çıkarılınca, kalp temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi, kendiliğinden dolar. Günah işleyince, kalp kararır, hasta olur. Dünya muhabbeti, sevgisi yerleşerek, Allah sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar. Reşehât kitabında, Muhammed Pârisâ hazretlerinin şöyle buyurduğu bildirilmektedir:
"İnsanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran perdelerin en zararlısı, kalbin kararması, dünya sevgisinin kalbe yerleşmesidir. Bu sevgi, kötü arkadaşlardan, lüzumsuz şeyler seyretmekten hasıl olur. Çok uğraşarak, bunları kalpten çıkarmalıdır. Faydasız kitap, [roman, gazete] okumak, lüzumsuz şeyler konuşmak, seyretmek, bu sevgiyi arttırır. Bakması haram olan resimleri, [filmleri, televizyonları] seyretmek, haram olan şeyleri dinlemek, bu sevgiyi kalpte yerleştirir. Bunların hepsi, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Allahü teâlâya kavuşmak isteyenlerin, bunlardan sakınması, nefsi azdıran her şeyden uzaklaşması lazımdır. Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, kalbi temizlemeye ve nefsi ezmeye çalışmayanlara, zevklerini, şehvetlerini bırakmayanlara bu nimeti ihsan etmez."
[Seyyid Abdülhakîm Efendi "kaddesallahü teâlâ sirrehül'azîz" buyurdu ki: Her Peygamber "salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma'în", kendi zemânında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden, her bakımdan üstündür. Muhammed "aleyhisselâm" ise, her zemânda, her memleketde, ya'nî dünyâ yaratıldığı günden, kıyâmet kopuncıya kadar, gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiç kimse, hiçbir bakımdan Onun üstünde değildir. Bu güç birşey değildir. Dilediğini yapan, her istediğini yaratan, Onu böyle yaratmışdır. Hiçbir insanın Onu medh edecek gücü yokdur. Hiçbir insanın, Onu tenkîd edecek iktidârı yokdur].
Kıyâmet günü kabrden en önce O kalkacakdır. En önce, O şefâ'at edecekdir. En önce, Onun şefâ'ati kabûl olacakdır. Cennet kapısını önce O çalacakdır. Kapı, Ona hemen açılacakdır. (Livâ-i hamd) denilen bayrak, Onun elinde bulunacakdır. Âdem "aleyhisselâm" ve Onun zemânından kıyâmete kadar gelen her mü'min, bu bayrak altında bulunacakdır. Bir hadîs-i şerîfde, (Kıyâmet günü, önce gelenlerin ve sonra gelenlerin seyyidiyim. Hakîkati bildiriyorum, öğünmüyorum) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlânın habîbiyim, sevgilisiyim. Peygamberlerin reîsiyim. Öğünmek için söylemiyorum). Bir hadîs-i şerîfde, (Peygamberlerin"aleyh imüsselâm" sonuncusuyum, öğünmüyorum. Ben Abdüllahın oğlu Muhammedim "aleyhissalâtü vesselâm". Allahü teâlâ insanları yaratdı. Beni insanların en iyisinde yaratdı. Allahü teâlâ, insanları fırkalara [kavmlere, ırklara] ayırdı. Beni, en iyisinde bulundurdu. Sonra bu en iyi fırkayı kabîlelere[cemâ'atlere] ayırdı . Beni en iyisinde bulundurdu. Sonra, bu cemâ'ati evlere ayırdı. Beni, en iyi evden [ya'nî âileden] dünyâya getirdi. İnsanların en iyisiyim. En iyi âiledenim. Kıyâmetde, herkes susduğu zemân, ben söyliyeceğim. Kimsenin kımıldıyamadığı vaktde, onlara şefâ'at ediciyim. Kimsede ümmîd kalmadığı bir zemânda, onlara müjde vericiyim. O gün her iyilik, her dürlü yardım, her kapının anahtarı bendedir. Livâ-i hamd benim elimdedir. İnsanların en hayrlısı, en cömerdi, en iyisiyim. O gün emrimde binlerce hizmetçi vardır. Kıyâmet günü, Peygamberlerin imâmı, hatîbi ve hepsine şefâ'at edici benim. Bunları öğünmek için söylemiyorum). [Hakîkati bildiriyorum. Hakîkati bildirmek vazîfemdir. Bunları söylemezsem, vazîfemi yapmamış olurum] buyurdu. O olmasaydı "aleyhissalâtü vesselâm", Allahü teâlâ, hiçbirşeyi yaratmazdı. Rab olduğu, ma'bûd olduğu meydâna çıkmazdı. Âdem "aleyhisselâm", su ile toprak arasında iken [ya'nî çamuru yoğrulurken], O "aleyhisselâm" Peygamber idi. Fârisî beyt tercemesi:
Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar ki; (Allah korkusundan mü'minin kalbi ürperdiği vakit, ağaçların yaprakları düşer gibi günahları dökülür.)
İnsanlar yeni bir yıla girince genelde sevinir, neşelenirler. Yüzü ahirete dönük olanlar ise, ömürden bir sene daha gitti ve kabre biraz daha yaklaşıldığı için kendilerini hesaba çekerler. Çünkü Allahü teala Enbiya suresinin kırkyedinci ayetinde mealen; "Kıyamet günü terazi kuracağım, o gün kimseye zulüm edilmeyecektir. Herkesin dünyada yapmış olduğu zerre kadar iyilik ve kötülüklerini meydana çıkarıp teraziye koyacağım. Herkesin hesabını yapmaya yetişirim" buyurmaktadır.
Allahü teala kullarına çok merhametli olduğu için bunu haber verdi ki, herkes dünyadayken kendi hesabını görsün. Peygamber Efendimiz de buyuruyor ki; "Akıllı kimse; ölmeden önce hesabını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir. "
Zünnun-i Mısri hazretlerine; kul hangi sebeple Cennete girer diye sorulduğun da; cevabında, beş şeyle buyurdular;
1. Eğrilik bulunmayan bir doğruluk,
2. Gevşeklik bulunmayan bir gayret,
3. Gizli aşikar Allahü tealayı anmak, zikretmek,
4. Yol hazırlığı yapıp ölüme hazırlanarak ölümü beklemek,
5. Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmektir, buyurmuştur.
Ömer bin Abdülaziz hazretleri buyuruyor ki; "Ecel gelmeden, ameller sona ermeden, Allahü teala insanları ve cinleri hesaba çekmek için huzuruna getirmeden önce tövbeyi fırsat bilmeli, afv ve mağfirete kavuşmaya çalışmalıdır. Kıyamette hesap gününde mazeret kabul edilmez, o zaman bütün gizli şeyler ortaya çıkarılır, herkes kendi başının çaresini arar. İnsanlar amelleriyle gelirler, herkesin amellerine göre durumu ayrı ayrıdır. O gün, dünyada Allahü teala ve Resulünün emirlerine uyup yasaklarından uzak kalmış olanlara ne mutlu. Dünyada Allahü tealaya isyan ederek ahirete göçenlere ise çok yazık. İmam-ı Gazali hazretleri nefsine hitaben buyuruyor ki; "Ey nefsim; sonra tövbe ederim, iyi şeyler yaparım diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tövbe etmeyi bugün etmekten kolay sanıyorsan aldanıyorsun. Çünkü tövbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki faydası olmaz. Senin bu halin şu talebeye benzer ki, dersine çalışmayıp imtihan günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için uzun zaman lazım olduğunu bilemez. Bunun gibi, pis nefsi temizlemek için de uzun zaman mücahede etmek lazımdır. Ömür boşuna geçince bir anda bunu nasıl yapabilirsin. İhtiyarlamadan önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin, sıkıntı çekmeden önce rahatlığın ve ölmeden önce hayatın kıymetini niçin bilmiyorsun. Herkes kendini hesaba çekerek dünyadayken yaptıklarının hesabını görmelidir, aksi halde ahirette bu hesabın altından kalkmak çok zordur. Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki; "Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyadayken hesabınızı görünüz ve tartılmadan önce kendinizi tartınız".
Eden kendine eder. İnsan başıboş olarak yaratılmamıştır. Her yaptığının hesabını verecektir…
İnsanlar yeni bir yıla girince genelde sevinir, neşelenirler. Yüzü ahirete dönük olanlar ise, ömürden bir sene daha gitti ve kabre biraz daha yaklaşıldığı için kendilerini hesaba çekerler. Çünkü Allahü teala Enbiya suresinin kırkyedinci ayetinde mealen; "Kıyamet günü terazi kuracağım, o gün kimseye zulüm edilmeyecektir. Herkesin dünyada yapmış olduğu zerre kadar iyilik ve kötülüklerini meydana çıkarıp teraziye koyacağım. Herkesin hesabını yapmaya yetişirim" buyurmaktadır.
Allahü teala kullarına çok merhametli olduğu için bunu haber verdi ki, herkes dünyadayken kendi hesabını görsün. Peygamber Efendimiz de buyuruyor ki; "Akıllı kimse; ölmeden önce hesabını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir. "
Zünnun-i Mısri hazretlerine; kul hangi sebeple Cennete girer diye sorulduğun da; cevabında, beş şeyle buyurdular;
1. Eğrilik bulunmayan bir doğruluk,
2. Gevşeklik bulunmayan bir gayret,
3. Gizli aşikar Allahü tealayı anmak, zikretmek,
4. Yol hazırlığı yapıp ölüme hazırlanarak ölümü beklemek,
5. Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmektir, buyurmuştur.
Ömer bin Abdülaziz hazretleri buyuruyor ki; "Ecel gelmeden, ameller sona ermeden, Allahü teala insanları ve cinleri hesaba çekmek için huzuruna getirmeden önce tövbeyi fırsat bilmeli, afv ve mağfirete kavuşmaya çalışmalıdır. Kıyamette hesap gününde mazeret kabul edilmez, o zaman bütün gizli şeyler ortaya çıkarılır, herkes kendi başının çaresini arar. İnsanlar amelleriyle gelirler, herkesin amellerine göre durumu ayrı ayrıdır. O gün, dünyada Allahü teala ve Resulünün emirlerine uyup yasaklarından uzak kalmış olanlara ne mutlu. Dünyada Allahü tealaya isyan ederek ahirete göçenlere ise çok yazık. İmam-ı Gazali hazretleri nefsine hitaben buyuruyor ki; "Ey nefsim; sonra tövbe ederim, iyi şeyler yaparım diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tövbe etmeyi bugün etmekten kolay sanıyorsan aldanıyorsun. Çünkü tövbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki faydası olmaz. Senin bu halin şu talebeye benzer ki, dersine çalışmayıp imtihan günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için uzun zaman lazım olduğunu bilemez. Bunun gibi, pis nefsi temizlemek için de uzun zaman mücahede etmek lazımdır. Ömür boşuna geçince bir anda bunu nasıl yapabilirsin. İhtiyarlamadan önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin, sıkıntı çekmeden önce rahatlığın ve ölmeden önce hayatın kıymetini niçin bilmiyorsun. Herkes kendini hesaba çekerek dünyadayken yaptıklarının hesabını görmelidir, aksi halde ahirette bu hesabın altından kalkmak çok zordur. Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki; "Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyadayken hesabınızı görünüz ve tartılmadan önce kendinizi tartınız".
Eden kendine eder. İnsan başıboş olarak yaratılmamıştır. Her yaptığının hesabını verecektir…