Taha Kılınç
Misafire ikram
"Allahü teâlâ, bir kavme hayır murâd ettiğinde, onlara hediye olarak misafir gönderir. Misafir, rızkı ile gelir. Allahü teâlâ da ev halkını mağfiret eder."
Hak teâlânın bir hediyesi olan misafire ikram etmelidir. Misafir gelmezse üzülmelidir. Çünkü hadîs-i şerîfte; "Misafir girmeyen eve melek de girmez." buyurulmuştur. Misafir gelmemesini istemek doğru değildir. Çünkü Peygamber efendimiz; "Misafir istemeyende hayır yoktur." buyurmuştur. Misafir için fazla ikram ve külfete girmemelidir! Çünkü misafir rahatsız olur. Hadîs-i şerîfte; "Misafir için külfete girmeyin; misafir bundan rahatsız olur. Misafirini küstüren Allahı küstürmüş olur. Allahı küstürene de Allah buğzeder." buyurulmuştur.
Hazret-i Ali buyurdu ki:
"Arkadaşın en kötüsü, tekellüf eden, kendisinin idare edilmesine seni mecbûr kılan, seni özür dileyici işlere iten kimsedir."
Hasan-ı Basrî "radıyallahü anh" hazretleri buyurdular ki;
Sonsuz olan Cennet, dünyâda yapılan birkaç günlük amelin değil, hâlis bir niyetle yapılanların karşılığıdır.
Dışın içe, kalbin dile uygun olması lâzımdır. Böyle olmamak nifaktandır.
İnsan dünyâdan üç şeye hasretle gider: Topladığına doymaz. Umduğuna kavuşamaz, önündeki âhıret yolculuğu için, iyi azık temin etmez.
Evliyânın tarîkleri hakdır. İslâmiyyetden kıl kadar ayrılıkları yokdur. [Dîni, dünyâ kazançlarına vesîle eden, mal, mevkı' elde etmek için velî, mürşid ve din adamı olarak ortaya çıkan yalancılar, sapıklar her asrda vardı. Bugün de, her meslekde, her san'atda ve her vazîfede kötü kimseler de bulunmakdadır. Kazançlarını, zevklerini başkalarının zararlarında arıyanları görerek, bunların karışmış oldukları vazîfelilerin ve mesleklerin hepsini lekelemek, haksızlık ve câhillik olur. Bozgunculara yardım etmek olur. Bunun için, sapık din adamlarını, câhil ve sahte tarîkatcıları görerek, islâm âlimlerine, tesavvuf ehline ve hizmetleri târîhde şerefli sahîfeler doldurmuş olan büyük zâtlara dil uzatmamalıdır. Onlara dil uzatanların haksız olduklarını anlamalıdır.] Evliyânın, kerâmetleri vardır. Hepsi hakdır, doğrudur. İmâm-ı Yâfi'î buyurdu ki, (Gavsüs-sekaleyn mevlânâ Abdülkâdir-i Geylânînin "kaddesallahü teâlâ sirrehül' azîz" kerâmetleri, ağızdan ağıza o kadar yayılmışdır ki, şübhe etmek, inanmamak olamaz. Çünki heryerde yayılmak, ya'nî [Tevâtür], sened yerine geçmekdedir).
Nemâz kılan bir kimsenin, küfr olan bir şeyi, açık olarak ve zarûretsiz söyleyerek veyâ kullanarak, kâfir olduğu anlaşılmadıkça, başkalarına uyarak, buna kâfir demek câiz olmaz. Kâfir olarak öldüğü bilinmedikçe la'net edilmez. Kâfire dahî la'net etmek câiz değildir.