Taha Kılınç
KİMİN DUASININ KABUL OLACAĞINI ALLAH'DAN BAŞKASI BİLEMEZ
Geçen gün bir belgesel izledik, Onda da embriyonun teşekkülü! Embriyodan itibaren insanın teşekkülü ve dünyaya gelişi! Vallahi bir zerre aklı olan, Allah bir der, durur. Bunu demez ise mutlaka deli olur. Ya evet ya hayır! Ya tasdik ya inkâr! Ya tasdik edecektir, ya da inkâr edecektir her şeyi. O kadar muazzam bir mekanizma, mümkün değil bunun kendi kendine olması. Böyle bir şey olamaz. Ne fizik kaidesine, ne biyoloji kaidesine, hiçbir şeye uymaz. İlk zamanlar ve ilk mektebe gittiğimiz zamanlar bile bize öğretilen şey; hiçbir şey kendi kendine hareket etmez. Bir kuvvet tesir etmezse hiçbir şey yön değiştiremez.
Anlatılması ve anlaşılması mümkün olmayan bir kainatın içindeyiz. Yıldızlar âlemine baktığımız zaman, ucu bucu gözükmeyen, sadece seyretmekle hayranlık duyan insanlar gibi uzaya bakıyoruz. Tebareke süresinde Allahü teala buyuruyor ki; o gördüğünüz yıldızların hepsi, daha henüz bize ışığı ulaşmayan yıldızların hepsi, daha birinci kat gökte. Bunun gibi daha yedi kat var. Ve her bir kat ikinci katın yanında deryada bir damla. Kur'ân-ı kerimde cenab-ı Hak buyuruyor ki; Yarattıklarımı inceleyin, büyüklüğümü anlayın. Eğer bir insan cenab-ı Hakkın büyüklüğünü anlamak isterse onun yarattıklarını incelemesi lazım.
Cebrâil aleyhisselâm, Hazret-i Âdem'e (aleyhisselâm); "Ey Âdem! Bu üç hediyeden dilediğini seç" dedi. Âdem aleyhisselâm aklı seçti. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm, ilim ve hayaya yerlerine dönmelerini işâret etti. İlim ve haya; "Biz âlem-i ervahta birdik. Âlem-i ecsâdda (cesetler âlemi) birbirimizden ayrılmamıza asla râzı olmayız. Akıl nerede olursa biz ona tâbi olarak onunla beraber oluruz" deyince, Cebrâil aleyhisselâm; "Yerleşin" emrini verdi. Akıl dimağa, ilim kalbe, haya göze yerleşti.
Hazret-i Peygambere "aleyhisalatü vesselam" müşrikler, o inanmayanlar geldiler, dediler ki; bize Allahı göster, Allaha inanalım. Görmemiz lazım. Şimdi âmâ (kör) bir insana hiçbir şey anlatamazsınız. O darlanma, o sıkılma esnasında, hazret-i Peygamber göğsünü parçalayacak hale geldi. Ya Rabbi, bu kör insanlara ben seni nasıl anlatayım, diye... Tam bu sırada Cebrail aleyhisselam geldi. Bir âyet-i kerime getirdi. O âyet-i kerimeyi onlara okudu. Allahü teala buyurdu ki; "Ben onların içindeyim. Kudretim onların içinde. Neden beni görmüyorlar? Gidin ultrasyonun altına yatın, yani, orada ekranda gösteriyorlar Sübhanallah, diyorum ya Rabbi, bu böbrek kendi kendine çalışır demek mümkün değil, akla mantığa sığmaz. Neler neler? O kalbin atışı, o kanın hareket edişi... Ne dersin, ancak La ilahe illallah Muhammeden Resulullah. Başka bir şey diyemezsin... Din câhillerine nasîhat vermeli fekat inatçı olanlarla münâkaşa etmemelidir. Onlar hakîkati anlıyamazlar. Resûlullah efendimize de "sallallahü aleyhi ve sellem" karşı geldiler. Cenâb-ı Hakka sonsuz şükürler olsun ki, bize hak yolu ihsân etdi. Câhillere, ahmaklara aldanmakdan muhafaza buyurdu.
Allahü teâlâ İbrâhim aleyhisselâmı ateş içinde yaşatdığı gibi, bizi de ateş içinde yaşatıyor. Peygamber efendimiz buyuruyor ki; Âhir zemânda öyle bir zemân gelecek ki, dînini îmânını muhafaza etmek avucunda ateşi tutmak gibi olacakdır. Onun için Rabbenâ duâsını çok okumak lâzımdır.