DÜNYA
İsrail gazetesi Haaretz: Ne değişti?
Türkiye ve Osmanlı Filistin'i üzerine araştırmalar yapan tarihçi-yazar Louis Fishman'ın İsrail yayın organı Haaretz'de yayımlanan yazısında, Türkiye-İsrail Mutabakatı'nı irdeledi.
İşte o yazı:
AK Parti'nin Türkiye iç siyasetinin tabanı haline gelen köklü İsrail karşıtlığı ve sergilediği küstah anti-Semitizm ile Erdoğan İsrail ile ilişkilerine her zaman tepeden baktı. Peki şimdi ne değişti?
2010 yılında Mavi Marmara olayında dokuz Türk vatandaşının ölmesi ile askıya alınan Türkiye ve İsrail arasındaki bağların yenilenmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin geçmişinde bir dönüm noktası teşkil etti. Türkiye İsrail'den resmi bir özür (Obama'nın zorlaması ile 2013'te gerçekleşti) ve olay mağdurlarının ailelerine tazminat ödenmesini talep etti.
Bununla birlikte, asıl sorun Türkiye'nin İsrail'den Gazze'ye uyguladığı ambargoyu kaldırması isteğiydi. İsrail, kendi güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak gördüğü için ablukanın kaldırılmasını kabul etmeyeceğini belirtti.
İsrail ve Türkiye son altı aydır Gazze üzerinde mutabakata varmak için çalışıyordu. Türkiye, Filistinlilere insani yardım ulaştırabileceği ve buna ek olarak bir hastane inşa edebileceği ve Gazze'ye elektrik ve temiz su sağlamak için gerekli çalışmaları yapabileceği garantisini aldı. Ayrıca Filistinlilerin yaşam şartlarını iyileştirebilmek için başka faaliyetlerde de bulunabilecekti.
NETANYAHU ÖLÜMÜ ZAFERE ÇEVİRDİ
Türkiye'nin kazanımları etkileyici olsa da yapılacak yardımların ve imar çalışmalarının İsrail'in denetimde yürütülmesini kabul etmesi İsrail açısından büyük başarı ki bu Gazze ablukasının fiilen tanınması anlamına geliyor. Ayrıca İsrail tarafı krizin patlak verdiği günlerden beri işlerin bu şekilde yürütülmesini farklı biçimlerde önermişti.
İsrail, HAMAS'ın Türkiye üzerinden İsrail'e karşı faaliyette bulunmaması garantisini aldı. İsrail, hareketin ülkeden sınır dışı edilmesini istemeyerek Türkiye'nin meselede başını dik tutmasını sağladı.
En önemli noktalardan biri de Mavi Marmara saldırısında yer alan İsrailli askerlerinin Türkiye mahkemelerinde yargılanmayacak olmasıydı.
Anlaşmanın detaylarını bir kenara bırakalım. Hikayenin aslı, İsrail'in içine düştüğü bu uluslararası krizi kendi lehine çevirerek bir diplomatik zafer kazanmasıdır. Bu zafer, Başbakan Benjamin Netanyahu'ya çok ciddi bir itibar kazandırdı.
Bu anlaşma özünde yeni bir bölgesel gerçeklik oluşturma potansiyeline sahip; 1990'lı yıllarda İsrail ve Türkiye arasındaki güçlü askeri ittifak gibi olmasa da Türkiye'nin halihazırdaki siyasi durumu ile eş zamanlı olarak yeni bir paradigma oluşturulabilir.
TÜRKİYE'DEKİ SİYASAL İSLAM: iSRAİL VE YAHUDİLERİ KÜÇÜMSEME
AK Parti'nin 2002 yılında iktidara gelmesinden bu yana Parti'nin etkili lideri Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin İsrail ile ilişkilerine hep küçümseyici bir tavır ile yaklaştı. Bu bakış açısı, sadece partisinin İsrail karşıtı geçmişi ile değil aynı zamanda Türkiye iç siyasetinin içselleştirmiş olduğu küstah anti-Semitizm ile bağlantılıydı.
1990'lı yıllarda Türkiye'nin İsrail ile ittifakını eleştirmek büyük ölçüde bir tabuydu. Aslında, 1997'de dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'ın istifası ve ordu tanklarının Ankara'nın Sincan bölgesinde boy göstermesi ile sonuçlanan darbeyi hızlandıran şey, Filistinlilere dayanışma için düzenlenen Kudüs Gecesi idi.
Darbenin hemen ardından, seküler yapılanma İslamcıları sistemden silmeye devam etti. 1999 yılında İstanbul'un genç ve etkili Belediye Başkanı ve Erbakan'ın partisinin üyesi olan Erdoğan, bir mitingde okuduğu şiir yüzünden dört ay hapis yattı.
Hapis yatmış bir siyasinin yaklaşık dört sene sonra ülkesini yeni bir devrime götüreceğini kim bilebilirdi ki? Erdoğan, iktidara geldiği 2002 yılından itibaren askerî vesayeti bitirmeyi başardı ve ülkesini kendi tabiri ile 'Yeni Türkiye' yolunda değiştirmeye devam ediyor.
İktidara geldiği ilk yıllarda İsrail'e 'mühlet tanıyan' ve 2005 yılında bu ülkeye bir ziyaret gerçekleştiren Erdoğan hiç bir zaman İsrail ile ilişkilerinin reklamını yapmadı. 2007 yılından bu yana da ilişkiler giderek bozuldu.
ERDOĞAN, İSRAİL KONUSUNDA "GERİYE DÖN"ÜYOR
Bugün imzalanan anlaşma, İsrail'in "Yeni Türkiye" ile imzaladığı ilk anlaşma ve Erdoğan İsrail'e ilk kez eşit ortağı gibi davranıyor. Peki ne değişti?
Son birkaç yıldır her bulduğu fırsatta İsrail'i azarlayan ve aşağılayan Erdoğan neden değişti ve nasıl oldu da hükümet destekçisi gazetelere anti-semitik manşetler veren bir lider Ocak ayında "İsrail'in bölgede Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacı var. Bizim de İsrail'e ihtiyacımız olduğunu kabul etmeliyiz" diyen bir lidere dönüştü?
Mavi Marmara saldırısı günlerinden bu yana Türkiye, kendisini Ortadoğu'da giderek daha yalnızlaştığı bir durumda buldu. Mısır'daki yanlış politikaları, Suriye'deki yanlış hesaplamaları Türkiye'yi sadece umutsuz bir yalnızlığa sürüklemedi ayrıca Ortadoğu'daki siyasi nüfuzunu geri kazanmasını zorlaştırdı.
Türkiye'nin Gazze'de üstleneceği rol, bu amacına yaklaşmasını sağlayacak. Daha da önemlisi Türkiye'nin Rusya ile arasının bozulması ona ülkenin doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Ayrıca İsrail'le yapılacak herhangi bir anlaşma en nihayetinde Mavi Marmara ile ilişkilendirilmese ülke içinde kabul görmezdi.
İşin aslı Erdoğan en sonunda İsrail'e ne kadar ihtiyacı olduğu sonucuna vardı; her ne kadar bu anlaşma İsrail açısından daha kabul edilebilir olsa da.
Son altı yıl boyunca İsrail sabırla Erdoğan'ın yelkenleri suya indirmesini ve düzenli olarak yaptığı çıkışlara son vererek başını eğmesini bekledi.
TOPLUMSAL DÜŞMANLIK, KİŞİSEL HASSASİYET
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda İsrail de Türkiye gibi Türkiye'nin İsrail'i küçümsemesinin oluşturduğu toplumsal imajın, son altı yılda iki ülke arasında ticaretin artması ile nasıl bir sert karşıtlık oluşturduğunun farkındaydı.
İsrail, 2014 Gazze Savaşı sırasında en kötü günlerde bile İstanbul ve Ankara'da diplomatik faaliyetlerde bulunmaya ve yüzünü görünür tutmaya devam etti; İsrail başkonsolos'u Türk televizyonlarına çıkarak çatışmayı kendi taraflarınca açıkladı.
İkili ilişkilerdeki bu yeni aşama, iki ülke arasındaki stratejik ittifakı yeniden düzenlemeye doğru gider mi bilinmez. Ancak İsrail, Türkiye ile ilişkilerini eski seküler askerî idareden her ne kadar Yahudi devletine tarihî bir düşmanlığı olsa da yeni siyasi eliti ile ilişki kurmaya taşıyarak onunla daha güçlü ortak bağlar kurma yolunda önemli bir başarı elde etmiş oldu.