İngiltere Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve ABD'den Sorumlu Devlet Bakanı Alan Duncan, İngiltere Dışişleri Bakanlığında AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin İngiltere için önemini vurgulayan Duncan, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olarak, "Darbe girişiminin ne kadar ciddi ve tehlikeli olduğunun anlaşılması gerektiği görüşündeydik. Öylece yerinizde oturup 'Uslu olun' diyemezsiniz. Bu, Türkiye'nin bütünü için çok tehlikeli ve zor bir andı. İngiltere'nin çok açık bir şekilde empatisini ve darbe girişimiyle ilgili anlayışını ifade etmiş olmasından çok memnunum." diye konuştu.
"Türkiye'deki darbe girişimi, burada Dışişleri Bakanlığında bakan olarak göreve başladığım ilk gün gerçekleşti." diyen Duncan, derhal Dışişleri Bakanı Boris Johnson ve Başbakan Theresa May ile görüştüğünü, onlara "Bu çok önemli. Bunu anlamalıyız. Oraya gidiyorum." dediğini aktardı.
Darbe girişiminin ardından kendisinin Türkiye'yi 3 kez, Johnson ve May'in de birer kez ziyaret ettiğini hatırlatan Duncan, "İstikrarlı bir Türkiye'nin bölgenin istikrarı için merkezi olduğuna inanıyorum. Türkiye, tek başına ele alınsa bile işleyen bir demokrasi olmak zorunda." ifadelerini kullandı.
"AVRUPA YAVAŞ KALDI"
İngiltere olarak 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında kimin olduğuna ilişkin bütün detayları bilmediklerini ancak "bazı şüpheleri olduğunu" belirten Duncan,"Tabii ki, Türkiye bu sorunu kendisi halledecek, siz kendiniz halledeceksiniz." dedi.
İngiliz hükümetinin Türkiye'deki muhataplarına darbe girişimini takip eden süreçte "Adalet ve hukukun hakimiyeti olmalı" mesajını ilettiğini aktaran Duncan, şunları kaydetti:
"Tabii ki hükümete, insanları hapsederken veya sert önlemler alırken bunların doğru insanları hedef aldığından emin olması çağrısı yapıyoruz. Ama aynı zamanda İngiltere, muhtemelen de sadece İngiltere, gerçekte ne olup bittiğini anladığını doğru dürüst bir şekilde ifade etti. Bence Avrupa'nın geri kalanı, bu darbe girişiminin bütün ülke için derin, travmatik bir deneyim olduğunu, bu girişimin yanlışlığını takdir etmekte çok yavaş kaldı."
Türkiye'nin son bir yılda teröre yüzlerce kurban verdiğini hatırlatan Duncan, "Eğer darbe girişimini ve Türkiye'nin karşı karşıya olduğu diğer terör tehditlerini göz önünde bulundurduğunuzda, bence koltuğunuzda rahatça oturup Türkiye'ye ders vermek yerine karşı karşıya olduğu durumu anlamalısınız. İstikrarlı, demokratik ve bölgede çok önemli ve güçlü bir unsur olması için Türkiye işbirliği yapmalısınız." görüşünü dile getirdi.
"İLİŞKİLER DERİNLEŞECEK"
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma (Brexit) kararının ardından Türkiye ile arasındaki ikili ilişkileri derinleştirmeyi ve genişletmeyi amaçladıklarını anlatan Duncan, bu yöndeki iradelerinin Türkiye'yi seçen İngiliz turistlerin sayısıyla, iki ülke arasında artan ekonomik faaliyetleriyle ve Theresa May'in Türkiye ziyareti sırasında imzalanan savunma imalat anlaşması gibi göstergelerle kanıtlandığını söyledi.
"YÖNETİLMEKTEN HOŞLANMAYIZ"
İngiltere'nin Brexit kararıyla AB'yi karıştırmak, zayıflatmak veya Birliğe zorluk çıkarmak gibi bir amacı olmadığını, güçlü bir AB'nin İngiltere'nin de yararına olduğunu anlatan Duncan, birlikten ayrılma gerekçelerini şu sözlerle açıkladı:
"Bir referandum yaptık ve ayrılma kararı alındı. Britanya güçlü ve gururlu bir parlamenter demokrasi. Hükümetimizi seçeriz ve beğenmezsek yeni bir tanesini seçeriz. Bu şu anlama geliyor: Her ne kadar öteki ülkeler ile işbirliği yapmayı sevsek de, onlar tarafından yönetilmekten hoşlanmayız. Bu olgu ve bunun yanında pek çok insanın da göçten duyduğu rahatsızlık nedeniyle halk AB'den ayrılma yönünde oy verdi."
"AB'YE KATILMA KARARI TÜRKİYE'YE KALMIŞ"
"AB'ye katılmanın kendi çıkarına olup olmayacağına karar vermek Türkiye'ye kalmış." diyen Duncan, şunları kaydetti:
"AB üyeliği tavizler gerektiriyor çünkü. Bir yanda serbest ticaret, serbest dolaşım, pazarlara erişim getiriyor. Bütün diğer AB üyeleriyle bir masa etrafına oturabilirsiniz. Bu anlamda hedeflerinizi güçlendirir. Diğer tarafta Avrupa Parlamentosu ve AB Komisyonu var. Bazen 'İşleri şu şekilde yapmak zorundasın' diyebilir. Standartlar, düzenlemeler, imalat kuralları, rekabet politikası… Dolayısıyla bunun Türkiye için iyi mi kötü mü olduğuna karar vermek tamamen size kalmış. Benim tavsiyem tartışmalara devam etmek, ilerlemek, angaje kalmak yönünde olurdu. En sonunda Türkiye'nin ve AB'nin 'Tamam, eğer istersen yapabilirsin. İster misin?' deme olanağı doğacaktır. Bu da sizin ulusal tercihiniz olacak."