Türkiye tarihinin en büyük içeriden işgal girişimi şimdilik durdurulmuştur.
15 Temmuz, darbe girişimine karşı kitlesel bir tepkinin adı değil, birişgal harekatına karşı milli direnişin adıdır. Yeni Kurtuluş Savaşı'nın başlangıç tarihidir.
Bu direniş sadece Erdoğan'ı yok etmeye çalışanları değil, sadece iç iktidar yapısını değiştirmeyi amaçlayanları değil, doğrudan Türkiye'ye karşı savaş başlatanları engellemiştir. Siyasi tarihimize de bu yüzden böyle yazılacaktır.
Bu müdahaleyle, yıllardır terörle kontrol altında tuttukları Türkiye'ye karşı, “açık savaş” ilan edilmiştir. Doğrudan saldıramadıkları, doğrudan işgale girişemedikleri bu ülkeyi, kırk yıldır sistem içinde besleyip palazlandırdıkları bir terör örgütü ile içeriden işgale girişmişlerdir.
“Türkiye cephesi” ve açık savaş ilanı
ABD yönetimi doğrudan bu işin içindedir. ABD askerleri ve istihbaratı açık bir şekilde bu içeriden işgalin mimarı ve uygulayıcısıdır. Sadece Gülen ve terör örgütüyle, onların intikam hırsıyla, onların devleti ele geçirme planlarıyla sınırlı değildir.
ABD planın uygulayıcısı, Avrupa ülkeleri de alkışlayıcısı ve destekçisidir. Batı medyası da bu işgal için önceden hazırlanmıştır. Bu yüzden topyekûn demokrasiye savaş açmış, topyekûn bir terör örgütüne arka çıkmışlardır.
ABD'nin teröristleri Türkiye'ye saldırmıştır, saldırmaya da devam edecektir. Çünkü Türkiye cephesi ilk kez bu kadar açık şekilde ilan edilmiş, cephe açılmıştır. Saldırılar devam edecektir.
Artık sadece iki cephe vardır
Türkiye önümüzdeki hafta ve aylarda çok ağır saldırılara maruz bırakılacaktır. İşte bu yüzden 15 Temmuz sadece darbeye direniş değil, yeni Kurtuluş Savaşı'nın başlangıç tarihidir ve son savaş ölümcülolacaktır.
Artık sadece iki cephe vardır: İşgalciler ve onlarla hareket eden vatan hainleri ve onlara karşı ülkemizi, milletimizi, geleceğimizi, tarihimizi, Anadolu mirasımızı savunan vatanseverler cephesi.
Para için, vadedilenler için ülkesini satmışları unutmayın. Vatan hainleri sadece Gülen ve teröristleriyle sınırlı değildir. Her yerde, en yakınımızda bile bulunabilen kişiler, bir süre sonrabulundukları yerde patlayacak, saldırılara girişecektir.Vatanseverler cephesi için küçük hesaplar, küçük ayrılıklar artık anlamsızdır. Bu ülkeyi seven, bu ülkeye bağlı olan herkes artık aynı cephededir, tek savunma hattındadır.
Türkiye-ABD ilişkisine kanlı sayfalar eklendi
Evet, içeriden işgal şimdilik başarısız oldu ama o işgalcilerin bir kısmı yeniden kamufle oldu. Bir sonraki saldırı için, kendilerine yeni program ve tarih verilmesini beklemek için, geri çekilin talimatları doğrultusunda kamufle oldu. Sadece Pensilvanya'dan değil, Beyaz Saray ve Pentagon'dan gelecek talimatları beklemek için gizlendi.
Barack Obama; birkaç ay sonra bitecek Başkanlık kariyerine bir utanç sayfası eklemiştir. Kendi istihbaratının yönettiği bir terör örgütü üzerinden Türkiye'ye saldırmıştır. Kendi istihbaratının talimatlarıyla hareket eden bir örgüt eliyle bu milletin tamamını hedef almış, Meclis'ini bombalamıştır.
ABD yönetimi, Erdoğan'ı yok etmeye, Türkiye'yi teslim almaya girişmiştir. Türkiye-ABD ilişkilerine kanlı sayfalar eklemiştir.
Çokuluslu müdahale: Dış bağlantı neden gizlenir?
Hesaplaştığımız tehdit çokulusludur. 28 Şubat müdahalesi bu ülkede sadece iç iktidar kavgası, darbe olarak tartışıldı. Oysa Neocon-İsrail aşırı sağı üzerinden servis edilen bir küresel projeydi. Ardından neler olduğunu gördünüz. O 28 Şubat küresel bir hal aldı. İşte bu tarihten sonra Gülen ve terör örgütü alabildiğine beslendi, yeni bir müdahale aracına dönüştürüldü.
Gezi isyanı da, çokuluslu bir müdahaleydi. Avrupalı istihbarat örgütleri tarafından planlandı, yönetildi. Sokak terörü ve vandallıkla dönemin Başbakanı öldürülecek, Türkiye diz çöktürülecekti. Hatırlayın, sokak aralarındaki terör gruplarını Avrupalı istihbarat üyeleri bizzat yönetiyordu. Bu işin üstüne gidilemedi, sulandırıldı, dış bağlantı gizlendi. 28 Şubat'ın dış bağlantılarının gizlenmesi gibi. Çünkü bu bağlantılar içeriden korundu. Bütün terör örgütleri o günlerde tek cephe haline getirildi.
ABD-İsrail infaz listeleri
Başarılı olamayınca 17-25 Aralık servis edildi. Gülen'in emniyet ve yargıdaki kadroları devreye sokuldu. On binlerce kişilik tutuklama listeleri, İsrail ve ABD istihbaratının yapığı infaz listeleri vardı. Bugünkü Türkiye'nin mimarları ve destekçileri imha edilecekti.Darağaçları kurulacak, Türkiye, 28 müdahalesinde hedeflenen mevziye çekilecek, büyük iddiaları için ağır bir şekilde cezalandırılacaktı.
O saldırının arkasında da ABD yönetimi vardı. Yine Gülen ve terör örgütü kullanılmıştı. O da çokuluslu saldırıydı. Gülen ve Erdoğan kavgasıyla sınırlı değildi. İç iktidar kavgasıyla sınırlı değildi. Bir proje aralıksız çalıştırılıyordu.
Hatırlayın, bu senaryo da başarısız olunca, açıktan PKK ve diğer örgütler üzerinden Türkiye'nin bir bölümünü işgal etmeyegiriştiler. O günler, Güneydoğu'da yürütülen büyük operasyonlarınterörle mücadele değil, bir tür işgal girişimiyle mücadele olduğunu yazıyorduk.
İade tiyatroları ve suçüstü hali
ABD yönetimi, ittifak ilişkisi kurulduğundan bu yana Türkiye'ye karşı hiç bu kadar açıktan düşmanlık yapmamıştı. Önceki darbeleri de o planlamış ve yönetmişti. Mümkün mertebe kendini gizlemiş, TSK'nın tamamı üzerinden operasyon yapmıştı. Bu sefer açıktan bir terör örgütüyle saldırdı. Teröre destek vermekle kalmayıp onu Türkiye'ye karşı “ortak” olarak kullandı. PYD'yi kullandığı gibi.
Gülen'i de, terör çetelerini de ABD istihbaratının yönettiği artık şüphe götürmez bir gerçektir. Utanmadan kıvırmaya, işi sulandırmaya, iade tiyatroları oynamaya çalışıyorlar. Rezilce bu suçüstü halini gizlemeye çalışıyorlar. Dünyanın gözü önündekatliam yapmış bir örgütü savunmaya çalışıyorlar.
Bize karşı 11 Eylül yöntemi kullandılar
Arık bu aşamadan sonra ABD ile bölgesel ortaklıklar, stratejik ortak söylemleri bitmiştir. Bölgesel hiçbir konuda ortak hareket etme ahlaki zemini kalmamıştır. Çünkü onların bizim coğrafyada yapıp ettiklerinin tamamı Türkiye'nin geleceğini vurmaya dönük planlanmıştır. Suriye meselesi biter bitmez zaten Türkiye'ye saldıracaklardı. Bitmeden saldırmaya başladılar.
Siyasi hafızamız, tarihimiz bu alçaklığı hiç unutmayacaktır.
11 Eylül saldırıları nasılsa, nasıl bir örgüt üzerinden yapılmışsa, bu sefer de ABD aynı yöntemi bize karşı kullanmış, terör örgütü üzerinden kutsallarımıza, değerlerimize, insanımıza saldırmıştır.
Türkiye'deki ABD unsurları bu işin içindedir. Diplomasisi de, istihbaratı da, askeri unsurları da bu işin içindedir. Organizasyonİncirlik'ten yönetilmiştir. Akıncı Üssü sadece terör üssü olarak kullanılmıştır. Planlama ve operasyon merkezi İncirlik'tir. Toplantılar, organizasyonlar orada yapılmış, talimat oralardan verilmiştir.Erdoğan'ı öldürmeye giden ve kaçan askerler büyük oranda ABD unsurları tarafından korunmuş, korunacaktır.
Medeniyetler köprüsü kana bulanmıştır!
Sokakta gördüğümüz o şehit resimlerini Obama ve ekibine ithaf ediyoruz. O resimleri görüntüleri hep canlı tutacağız ve her ABD sözü geçince onları hatırlayacağız. Tankların ezdiği gençleri, sokakta cesedi bulunan çocuğu, kurşunlanıp boylu boyunca uzanan kadını, o vahşet görüntülerini bıkıp usanmadan onların önüne getirecek, gözlerine sokacağız.
İki kıtayı birbirine bağlayan, Avrupa ve Asya'nın sembolü o muhteşem Boğaz Köprüsü, o medeniyetlerin buluştuğu yer, ABD yönetiminin adamları tarafından kana bulanmıştır. O köprü, o sembol, o kan hiç unutulmayacaktır. Bu kan doğrudan Türkiye ile Batı arasında ilişkileri koparmak için akıtılmıştır. Doğu ile Batı arasındaki bütün bağların koparılması için atılmıştır. Bir türmedeniyetler çatışmasına zemin hazırlamak için akıtılmıştır.
Obama ve ekibi canlı mı izledi?
Günlerdir meydanlardayım. Büyük bir öfke ile vatan ekseninde dimdik ayakta duruyoruz. Obama ve ekibi, o akşam siz ne yaptınız?Darbe kalkışmasını, içeriden işgal girişimini canlı mı izlediniz? İncirlik'ten anlık bilgiler mi aldınız? Erdoğan'ın öldürülüp öldürülmediğinin heyecanını mı yaşadınız? Operasyonu mu izliyordunuz? Ya da o an bütün bunları nerede izlediniz?
Sizin adamlar başarsaydı, bütün ülke kan gölüne dönmüş, sokaklar infaz alanına çevrilmiş olacaktı. Binlerce insanı öldürecektiniz. Bunu darbenin ilk saatlerinde gösterdiniz. Senaryonun devamında başka neler vardı? Hemen sonra PKK işgali başlatacak, Alevi-Sünniçatışmaları çıkaracak, ABD donanması Ege ve Akdeniz kıyılarınamı gönderilecekti? Yoksa İstanbul'a mı gelecekti?
Sokağa ilk çıkan birkaç bin kişi, sizin o küresel hesaplarınızı, o kirli tezgahlarınızı başınıza yıktı. Bu utanç size yetecektir. Haçlı Savaşları'ndan bu yana, Anadolu direnişinin ne olduğunu biraz olsun okumalıydınız. Bu ülkenin, o tarih yapıcı geleneğin hikayesini, en azından Batı ile ortak hikayesinin biraz olsun öğrenmeliydiniz.
Katliamla anılacaksınız
Size ne olacağını söyleyeyim:
Buradan müthiş bir siyasal dalga gelişecek. Gençlerimiz yepyeni bir siyasi kimlik ve bilenmişlikle kuşanacak. Bu yeni siyasal dalga, temelinde özgürlük ve bağımsızlık üzerine, meydan okuma üzerine kemikleşecek. Bu dalga, Türkiye'nin büyük yürüyüşünü devam ettirecek. On beş yaşındaki gençler bile ülkeleri için seferber olacak, “Türkiyeli” olmanın anlamını bilecek, işte bundan sonra asıl tarih yapıcı rol, o güçlü ana omurga ile ortaya çıkacak.
O adam orada olduğu müddetçe, o karargah orada olduğu müddetçe, onun teröristleri Türkiye'ye saldırdığı müddetçe, siz bütün bunları koruduğunuz müddetçe Türkiye'nin düşmanları olarak anılacaksınız.
Cinayetlerle, katliamla suçlanacaksınız. Ayak oyunlarıyla, dolambaçlı senaryolarla bu suçu gizleyemezsiniz. Bizleri uyutamayacak, gözlerimizi kör edemeyeceksiniz.
Size o haritayı çizdirmeyeceğiz
Milyonlarca insan, medeniyetleri birbirine bağlayan o köprüden her geçişinde o cinayeti, o saldırıyı, o içeriden işgal saldırılarını hatırlayacak. Siz o teröristlerinizi üzerimize saldıkça, o terör liderini orada korudukça, bu ülkede olan her kötü şeyden sizi sorumlu tutacağız.
IŞİD'le gözlerimizi kör edip PKK'ya alan açıp, haritalar çizdiniz. Biz ayakta kaldıkça o haritanın çizilemeyeceğini siz de biz de biliyoruz. Öyleyse daha da saldıracaksınız, onu da biliyoruz. İçeriden fraklı ortaklarınız var ve gün geçtikçe onları da sahaya süreceksiniz, onu da biliyoruz.
Ne yaparsanız yapın, bizler, evlerimizi sokaklarımızı, mahallelerimizi ve bütün ülkeyi savunma hattına dönüştüreceğiz, “Acımasız Direniş”in kalelerine dönüştüreceğiz ve asla yeniden 20. Yüzyıla dönmeyeceğiz.