DÜNYA
Filistin Mücadelesinin yılmaz askeri: Yaser Arafat
Filistin denildiğinde akla gelen ilk isim; haki üniforması ve kefiyesiyle Filistin'in simgesi Yaser Arafat, sır bir ölümle hayata veda etti.
Filistin Mücadelesi denilince akla ilk onun ismi gelir: Yaser Arafat. Haki üniforması ve başındaki kefiyesiyle Filistin'in simgesi Arafat’ın asıl adı Muhammed Abdurrahman Abdurrauf Arafat el Kudva el Hüseyni'dir.
Birçok defalar, doğum yeri olarak Kudüs’ü söylese de 24 Ağustos 1929’da Kahire’de doğduğu araştırmalar sonucu kesinlik kazanmıştır.
Gazzeli bir baba ve Kudüslü bir annenin yedi çocuğundan altıncısı olarak dünyaya gelir. Arafat'ın babası Kahire'nin kültürel olarak kozmopolit Sakanini mahallesinde tekstil tüccarıdır. Annesini 1933'te, henüz dört yaşındayken böbrek rahatsızlığından kaybeder.
Kudüs’le ilk bağlantısı babasının O’nu Eski Kudüs'ün Fas mahallesinde yaşayan ailesinin yanına göndermesiyle olur. Orada amcaları ile birlikte dört yıl yaşar. Arafat'ın babası ile olan ilişkileri giderek kötüleşir ve 1952'de babası öldüğünde cenazesine katılmaz. Gazze'ye dönüşünden sonra bile babasının mezarını ziyaret etmez.
18 YAŞINDA BAŞLAYAN MÜCADELE
Arafat, ilkokulu Kudüs’te okur; ortaöğrenimini İsrail işgalinden sonra göç ettiği Gazze’de tamamlar. İsrail ile mücadelesi ise, 18 yaşındayken, İsrail Devleti’nin kurulmasıyla başlar.
1947'de Arafat Kral I. Fuat Üniversitesi'ne kaydolur. Daha sonraları bu dönemde Yahudilerle giriştiği tartışmalarla ve Theodor Herzl ile diğer önde gelen Siyonistlerin yayımladıkları eserleri okuyarak Yahudilik ve Siyonizm hakkında daha iyi bilgilendiğini belirtmiştir.
Hayatının bu evresinde bir Arap milliyetçisi olur ve gizli yollardan ele geçirdiği silahları Arap Yüksek Komitesi'nin ve Cihat Ordusu’nun üyeleri tarafından kullanılmak üzere o zaman İngiliz mandası altında olan Filistin'e kaçak yollardan sokar.
1947-1949 Arap-İsrail savaşında Filistinlilerin komutanı Abdülkadir El-Hüseyni’ye genel sekreterlik yapar. Filistin savaşçı birliklerinin oluşturulmasında rol oynar. İnşaat Mühendisliği eğitimi gördüğü Kahire Üniversitesi’nde tanıştığı arkadaşlarıyla El Fetih örgütünü kurar.
Arafat, Süveyş Kanalı bölgesinde, İngilizlere karşı gerilla savaşına katılmaya gönüllü üniversite öğrencilerinin askeri eğitiminden sorumludur. Ayrıca, Filistinli Öğrenciler Birliği’nde de faaldir. O dönemde Müslüman Kardeşler Örgütü’ne yakınlık duymakla beraber, hiçbir partiye katılmaz.
Arafat’a göre, “Emperyalist rejimlerle bağlantılı, yozlaşmış siyasi partiler Filistin davasını taşıyamaz.”
MISIR ORDUSUNA KATILDI
Filistinli gençlerin işgale karşı mücadeleyi bağımsız bir yapı içinde sürdürmesi amacıyla, 1952’de kurulan “Filistinli Öğrenciler Federasyonu”nun başkanı olur. 1956’da okulu bitirince Mısır ordusuna girer ve İsrail’le mücadele amacıyla Fedayiin örgütünü kurar.
Aynı yıl, İkinci Arap-İsrail Savaşında, Filistin Birliği saflarında, İngiliz ve Fransız kuvvetlerine karşı patlayıcı madde ve sabotaj uzmanı olarak yer alır. İsrail’in saldırısı ve İngiltere ile Fransa’nın Kanal bölgesine asker çıkarmasıyla başlayan Süveyş Savaşı, ABD ve Sovyetler Birliği’nin ortak çabalarıyla durdurulur.
ARAFAT: EBU AMMAR
Mısır’da üniversite öğrenimlerini tamamlamış Filistinli öğrenciler çeşitli Arap ülkelerine dağılırlar. Arafat, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün iki numaralı ismi olan Ebu Cihad ile birlikte Kuveyt’e çalışmaya gider. Filistinli gençler, 1959’da El Fetih bünyesinde tekrar toplanırlar. Arafat’ın El Fetih içindeki adı artık Ebu Ammar’dır.
Ebu Ammar yani “Kurucu.”
EL FETİH’İN SÖZCÜSÜ OLARAK TANINDI
1964’teki bir gizli bir konferansta silahlı mücadelenin başlatılmasını savunan kanadın içinde yer alır. 1 Ocak 1965’te, İsrail hedeflerine karşı ilk askeri harekatı gerçekleştiren birliğe komuta eder.
1967’deki 6 gün savaşında Araplar bozguna uğrayınca Filistin Kurtuluş Örgütü savaşın bitmediğini İsrail’e gösterip parlar. Arafat, işgal altındaki Batı Şeria’da direniş hareketini örgütlemeye çalışır. Üsler oluşturarak gerilla savaşını yürütür. Aynı yıl El Fetih örgütünün sözcüsü olarak uluslararası kamuoyunun karşısına çıkar.
Mısır lideri Cemal Abdül Nasır, bu genç adamı desteklemeye başlar. Onu, Mısır heyetinin bir üyesi olarak Sovyetler Birliği’ne götürür.
Filistin Kurtuluş Örgütü, mücadeleyi sürdürme azmiyle ve bağımsızlık tutkusuyla Arap rejimlerinde bir taraftan da rahatsızlık oluşturur. Örgütün bir başka özelliği komünistlerden, radikal dincilere kadar farklı Filistinli grupları bir arada tutmasıdır.
FKÖ’DE FAAL YILLAR
Arafat, 1969’da Filistin Ulusal Konseyi’nin 5’inci toplantısında bütün Filistinli grupları Filistin Kurtuluş Örgütü’nün çatısı altında toplar ve örgütün yürütme kurulu başkanlığını üstlenir. 1970-71’de, Filistinli gerillaların Ürdün’ü terk etmeye zorlandığı yaklaşık 40 bin kişinin öldüğü iç savaş sırasında Filistin kuvvetlerinin başındadır.
Ürdün’den ayrıldıktan sonra merkezini Lübnan’ın başkenti Beyrut’a taşır. Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin halkının tek yasal temsilcisi olarak birçok devlet tarafından tanınır. Arafat, 1974’te BM Genel Kurulu’na gözlemci sıfatıyla katılır ve bir konuşma yapar.
ŞARON’LA KÖŞE KAPMACA
Bu yıllarda Filistin sorununa barışçı çözüm arayan lider olarak sivrilir. Giderek artan siyasi ağırlığının yardımıyla 1977’de Mısır ile Libya arasında, 1979’da İran ile ABD arasında, 1980’de de İran ile Irak arasında arabuluculuk yapar.
İsrail, 1982’de Güney Lübnan’a girip Beyrut’u kuşatınca 2 ay süren bir direniş gösterir ve Filistinli gerillaların kenti boşaltmasını sağlar. Arafat hareketin merkezini de Tunus’a bu arada taşır.
Arafat, geçtiğimiz yıllarda ölen İsrail eski Başbakanı, o zamanların Savunma Bakanı Ariel Şaron’un elinden, sürekli hareket eden bir aracın içinde yaşayarak kurtulur.
İsrail, Arafat’ı Tunus’ta da izlemeye devam eder. Arafat, İsrail uçaklarının bombardımanından şans eseri kurtulur. Yaser Arafat, en yakın arkadaşı Ebu Cihad’ı, İsrail Özel Kuvvetleri’nin yaptığı bir baskında kaybeder. 1987’de merkezini Bağdat’a taşır ve aynı yıl intifada başlar.
FİLİSTİN DEVLETİ’NİN İLAN
İntifadanın en sıcak günlerinde, Arafat, tarihi bir adım atarak 1988’de Filistin Devleti’nin kurulduğunu ilan eder. 2 Nisan 1989’da da vatansız Filistin Devleti’nin başkanlığına seçilir.
Bir ay sonra İsrail’in, güvenlik içinde var olma hakkını tanıdıklarını ve teröre karşı olduğunu ilk defa açıklar. Bu açıklamadan birkaç saat sonra ABD yönetimi, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü, Ortadoğu sorununun taraflarından biri olarak tanıdığını ilan eder.
KÖRFEZ SAVAŞI’NDA SADDAM’A DESTEK
Arafat’ın, 1990’da Körfez Savaşı’nda Saddam Hüseyin’in yanında yer alması en çok eleştirilen kararlarından birisi olur. Kuveyt’i işgal eden Irak’ın yanında yer alınca, petrol zengini Körfez ülkelerinden gelen ekonomik desteği bir anda kaybeder.
Savaştan sonra Ortadoğu’da dengeler değişir. Beyaz Saray’ın girişimiyle, Ortadoğu barışı için görüşmeler başlar. Madrid’de açık, Oslo’da gizli yürütülen görüşmeler 1993’te sonuç verir.
NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNÜ ALDI
Oslo’da varılan, Washington’da imzalanan anlaşmayla, İsrail Başbakanı İzak Rabin ve Filistin lideri Yaser Arafat, 1994’te Nobel Barış Ödülü’ne layık görülür. Arafat, bir yıl sonra, gizlice girdiği Gazze’ye, Filistin Yönetimi Başkanı olarak girer.
Amacı Filistin Devleti’ni kuracak olan nihai anlaşmayı sağlamaktır. Ancak, Temmuz 2000’de dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak’la Camp David’de yaptığı görüşmelerde istediğini bulamaz.
İKİNCİ İNTİFADA
28 Eylül 2000’de, o dönem İsrail Başbakan’ı olan Ariel Şaron’un Haremüşşerif’i ziyaret etmesiyle intifada ikinci kez başlar. İntifadayla bir kez daha alevlenen mücadeleyi, Filistin topraklarında örgütlenen barış süreci karşıtı grupların saldırıları başka bir boyuta taşınır.
İsrail, Arafat’ı İslami Direniş Hareketi Hamas ve İslami Cihad gibi grupların intihar eylemlerini desteklemekle suçlar. Bu suçlamanın ardında, Filistin yönetiminin intihar saldırganlarının ailelerine yardımda bulunması yatıyordur.
İsrail Arafat’tan radikal örgütleri dağıtmasını isterken, Arafat da Filistin kamuoyunda gittikçe azalan itibarını ayakta tutmak amacındadır. Filistinliler arasında kabul gören intihar eylemlerine yüksek sesle karşı çıkmaktan kaçınan Arafat’ın üzerindeki baskı hızla artar.
İsrail’in Aralık 2001’de Batı Şeria’da giriştiği operasyon Filistin liderinin hayatını değiştiren dönüm noktası olur. Arafat’ın Ramallah’taki karargahı top ateşine tutulur, binanın bazı duvarları yıkılır.
ARAFAT’A KISITLAMA
Bu gelişmenin ardından İsrail hükümeti, Arafat’ı sürgüne göndermek ve hatta Arafat’tan kurtulmak gibi fikirleri yüksek sesle telaffuz etmeye başlar. Filistin liderine uygulanan bu fiziksel kısıtlama, siyasetteki hareket alanının da kısıtlanması anlamına gelir.
Bir zamanlar Arafat’ın yakın çalışma arkadaşları olan Filistinli politikacılar, Arafat’ın tek adam yönetiminin değişmesi gerektiğini dile getirmeye başlarlar. Arafat, gerekli reformları uygulamadığı, yolsuzlukların önüne geçmediği için eleştirilir.
Bu dönemde ABD’nin de telkiniyle başbakanlığa getirilen eski Filistin Kurtuluş Örgütü liderlerinden Mahmud Abbas, Arafat’la anlaşamadığı için bu görevi çok geçmeden bırakır. Abbas’ın ardından Başbakanlığa Ahmet Kurey getirilir.
VE SON AYLAR
Arafat’ın sağlık durumunun kötüleştiği son aylarda, Filistin içinde de huzursuzluk artar. Arafat’ın kontrolü zayıfladıkça, Filistinliler arasındaki iktidar ve çıkar mücadelesi sokaklara taşınır.
Arafat, hayatının son dönemini, İsrail’le kendi kontrolünde sağlanacak bir anlaşmaya ulaşmaya adar; ancak ölümünden kısa bir süre önce, İsrail Parlamentosu’nun Gazze’deki 21 ve Batı Şeria’daki 4 Yahudi yerleşimini boşaltmayı öngören planı kabul etmesine tanık olur.
Arafat, bu kararın hayata geçmesi halinde, İsrail’in Batı Şeria’daki kontrolünü daha da artıracağı endişesini taşır. Yaser Arafat, nam-ı diğer Ebu Ammar kafasındaki Filistin Devleti idealinden çok uzakta, İsrail ablukası altında yaşama veda eder.
SIRLARLA DOLU BİR YAŞAM VE SIR GİBİ SON
Zorunlu hapis süresince İsrail yönetimi Arafat için üç farklı seçenek üzerinde durdu: Tutuklama, sürgün veya öldürmek. Daralan kuşatma çemberine ve baskılara rağmen Arafat, Filistin Yönetimi'ni El Mukataa'dan idare etmeyi sürdürdü.
25 Ekim 2004 tarihinde Arafat, aniden, grip teşhisiyle hastalanır. Görgü tanıkları, Arafat'ın sağlık durumunun ciddileştiğini hatta toplantılardan birinde kustuğunu aktarırlar. Bunun üzerine Mısır, Ürdün ve Tunus'tan tıbbi ekipler Arafat'ın hastalık nedenini bulmak için Mukataa'ya akın eder.
Bütün tıbbi çabalar Arafat'ın iyileşmesini sağlayamayınca Fransa'ya nakli gündeme gelir. Arafat, Paris'te bulunan bir askeri hastaneye götürülür. Fransız doktorlar bir dizi test yaptıktan sonra Arafat'ın zehirlendiğine yönelik bir kanıt bulamadı.
3 Kasım 2004'te Arafat bir daha uyanmamak üzere komaya girer. 11 Kasım günü Arafat'ın hayatını kaybettiği resmen duyurulur. Paris'teki hastane yetkililerine göre, Filistinli liderin ölüm nedeni ani beyin kanamasıdır. Ancak otopsi yapılmaz ve Arafat'ın tıbbi kayıtlarına Filistinli yetkililer el koyar.
Arafat Kudüs'te gömülmeyi vasiyet eder ama İsrailli yetkililer bunu kabul etmez. Mısır'da yapılan resmi cenaze töreninden sonra Arafat, son direnişini yaptığı El Mukataa'nın bitişiğine defnedilir.
Kasım 2012'de Arafat'ın mezarı açılarak kemiklerinden örnek alınır. Yapılan inceleme sonucunda İsviçreli bilim insanları, Arafat'ın kemiklerinde normalin 18 katı radyoaktif polonyum maddesine rastlanır. Bilim insanları, bu sonuçlar doğrultusunda Filistinli liderin yüzde 83 ihtimalle polonyum ile zehirlendiğini ifade ederler.
Haber10